AKP iktidarı döneminde Türkiye'de garip şeyler oluyor.Milletimizin, gerek ekonomik, gerek siyasi gerekse dini ve kültürel konularda yaşadığı problemleri çözmesi için tek başına iktidara taşıdığı AKP, maalesef milletimizin taleplerinin aksine hareket ediyor.Milletin talepleri bir kenara bırakılıyor, AB hayali ve ABD stratejik müttefikliği adı altında yapısal reformlarla, sessiz devrimlerle, milletimizin birbirine kenetleşmesini sağlayan bütün unsurlar tek tek ortadan kaldırılıyor.Çıkarılan yasalarla beraber, Atatürk'ün ulusal güvenlik açısından yasakladığı misyonerlik faaliyetlerinin önü açıldı. Böylece ekonomik açıdan her geçen gün eriyen, üç kuruşa muhtaç hale getirilen insanımız milyarlarca dolar kaynağa sahip misyonerlerin kucağına bırakıldı.Almanya'da yayımlanan Welt Am Sonntag gazetesi "Milyonlar Muhammed'e karşı" manşetiyle yayınladığı raporda, Vatikan'ın İslam'ı engellemek, Hz. Muhammed'i karalamak için milyarlarca dolarlık fon tahsis ettiğini yazdı.Sadece Vatikan mı? Hayır. Başta ABD olmak üzere birçok ülkenin misyoner örgütleri faal bir şekilde ülkemizde çalışıyor.AKP, İmar Yasası'nın 9. maddesindeki 'cami' ibaresi yerine 'ibadethane' kelimesini koyarak memleketimizde bir tek Hıristiyan'ın olmadığı yerlerde bile 36 bin kilise evi açılmasına sebep oldu.Misyonerlerin, Türkiye'de 40 adet vakıfları, 7 şirket, 7 dergi, 7 gazete, 7 radyo, 3 yayınevi, 5 kitabevi, 1 kütüphane, 44 adet dernekleri var. Her şeyden önemlisi arkalarında sürekli fon aktarımı yapan bir Batı dünyası var.Emniyet raporlarına göre 10 milyondan fazla bedava İncil dağıtıldı.Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı Bilal Eser 40 bini aşkın gencimizin Hıristiyan olduğunu beyan etmektedir. Sadece Sakarya'da 3 bini aşkın depremzede Hıristiyanlaştırıldı.Daha birkaç gün önce gece yarısı Tunceli'de, kent merkezindeki evlerin kapılarına İncil, Hıristiyanlığı anlatan broşür ve CD bırakıldı. Vatandaş ise oldukça tepkili, gerekli önlemlerin alınmasını istiyor.Hakkari İl Müftüsü Mustafa Kolukısaoğlu Müslüman olan bir ülkenin, Müslüman olan bir ilinde Hıristiyan misyonerlerin elini kolunu sallaya sallaya misyonerlik faaliyetlerinde bulunmalarından duyduğu üzüntü ve endişeyi dile getirdi. Türkiye'nin her yerinde bu görüntülerin bulunduğunu kaydeden Müftü, "İlimizde Yunanistan ve Fransız asıllı olan kendilerini gizleyen bazı kişiler var. Bunlar Hakkari lisanını, insanlarını, örf ve adetlerini iyi biliyorlar. Tespit edilmelerine rağmen bunlara bir şey yapılamıyor " dedi.Ülkemizin hemen hemen bütün illerinde bu senaryo yaşanıyor.Bütün bu kültür ve din erozyonu karşısında siyasilerimiz dinlerin kardeşliğinden, dinlerarası diyalogun faziletinden bahsediyor. Bu durum, misyonerlerin ekmeğine bal sürüyor, daha şevkle, yasal engellere takılmadan rahat bir çalışma yaparak gençlerimizi Hıristiyanlaştırıyorlar.Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu'nun misyonerlik faaliyetlerine yaptığı yorum ise çok ilginç. Bardakoğlu, her insanın kendi inandığı dini anlatmak istemesini saygıyla karşıladıklarını ifade ederek, "Misyonerliği ayıplama, karalama yöntemini kullanmak yerine kendi insanımıza dinimizi en iyi şekilde öğretmeye çalışıyoruz" dedi.Peki, kendi insanımıza gerektiği şekilde İslam dinini öğretebiliyor muyuz?AKP milletvekili Ersönmez Yarbay'ın ifadesiyle "Türkiye'nin bugün 15 bin din adamına, 15 bin de din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenine ihtiyacı var. Din görevlisi ve adamı açığı 30 bin". Din adamı açığı bu olmasına rağmen kaç görevli atandı biliyor musunuz? AKP hükümeti, 2005 yılı bitimine kadar devlet kadrosunda toplam 1630 imam istihdam edecek.Ülkemizde 15 bin caminin imamı olmamasına rağmen, imam olmadığından dolayı kapısında kilit bulunmasına rağmen sadece 1630 imam atanacak.Kadrosuzluk sebebiyle sadece Trabzon'da 36 adet cami kapatıldı. Bahane olarak cemaatin yetersiz olması gösteriliyor, halbuki Trabzon insanının muhafazakar yapısını ve camiye olan ilgisini bilmeyen yok. Bu bahane hiç de inandırıcı değil.Trabzon Çarşıbaşı ilçesi Çallı köyü sakinleri camilerinin kapalı olmasına ve de imam atanmamasına oldukça tepkili. Bu konuda bütün köy halkı çoluk çocuk boykot edip basın açıklaması yaptılar. Bu imkanı bulamayan ve basının ulaşmadığı daha nice köyler var.Bütün bunlar ülkemizde yaşanırken, sayın Diyanet İşleri başkanı misyonerlik faaliyetlerini saygıyla karşıladıklarını ve insanımıza dinini öğretmemiz gerektiğinden bahsediyor. Camisiz, Kuransız, imamsız nasıl öğretilecekse?AB kaynaklı eurobarametre'nin yayımladığı araştırmaya göre Tanrıya inanan Türklerin oranı yüzde 95, AB ülkelerinde ise ortalama yüzde 52.Misyonerler gerçekten dini amaçlı gelmiş olsalardı kendi yapmış oldukları anketlerin de gösterdiği gibi Tanrıya inanmayan kendi insanlarını ikna etmeye çalışırlardı. Ama bugün Batıda kiliseler kapanırken, ülkemizde cemaatinin olmadığı kilise evleri açılmaktadır. Yani mesele din değil, tamamen siyasettir. Hedef dün Çanakkale'de Dumlupınar'da başaramadıklarını yapısal reformlarla, Misyonerlik faaliyetleriyle başarabilmektir.Vatikan ve Kiliseler Birliği adına 'Dinlerarası Diyalog' fikrini ortaya atan misyoner teşkilatının lideri Louis Massignon'un Misyonerler Zirvesinde yaptığı konuşma aynen şöyledir: "Müslümanların her şeyini tahrif ve mahvettik. Dinleri, inançları, ahlakları, dine bağlılıkları ve insani duyguları mahvoldu. Onların milli manevi değerlerini Batı medeniyeti potasında eriterek kendimize benzettik. İslamiyet'ten uzaklaştırdık. İslamiyet'i öğrenmeyi, yaşamayı, namaz kılmayı ve Kur'an-ı Kerim öğrenmeyi suç ve gericilik olarak göstermeyi başardık. Artık çoğu hiçbir şeye tam olarak inanmıyorlar. Ehl-i sünnet itikadı başta gelen düşmanımızdır. Bu itikadı geçmişte sapık inançlara kanalize ettik. Son yıllarda ise Müslüman görünen bazı ilahiyatçılarla 14 asırlık dinlerini, itikatlarını, ibadetlerini tartışır hale getirdik. Derin bir boşluğa düşürdük. Bundan sonra siz misyonerlerin işi daha kolaylaştı. Maaş bağlayarak, vize vaadi, yurt dışında iş imkânı hatta cinselliği kullanarak Müslümanları dinlerinden soğutun ve Hıristiyan yapınız..."Prof. Dr. Haydar Baş bu konuda uyarmaktadır, "Dini bilgilerden, dini eğitimden, dini kültürden mahrum kalan ferdin sağa sola sarkması, bir arayış içerisine girmesi, bir bunalım dönemi yaşaması çok tabiîdir. Bu dini açlık onu mutlaka bir kimlik bunalımına sürükleyecek, bu arada yanlış da olsa bulduğu şeylerin doğru olduğuna kanaat getirerek kimlik değişikliği otomatikman vücuda gelecektir".Çözüm bellidir. Yine Haydar Bey'in ifadesiyle "Dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzdür. Milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzdür."Oynanan oyunların farkına varalım, vatanımızı, milletimizi, bayrağımızı, dinimizi, dilimizi, kültürümüzü, gençlerimizi... kısaca sahip olduğumuz bütün değerleri koruyalım ve de kollayalım.İlelebet payidar olmanın tek yolu budur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025