Kapitalist sistem, iddia edildiği gibi üretimle değil, parayla para kazanmanın sınırsız ihtirasının en kirli yöntemlerini ortaya koydu. Küresel borcun, dünyadaki toplam üretimin 3,5 katına çıkarak 300 trilyon dolara yaklaşması zaten bu gerçeği gözler önüne seriyor.
Para belirli sermaye gruplarında tekelleşti ve bu gruplara faizli kredilerle çoğunluğun gelirini hortumlayan haksız bir kazanç sağladı.
Küresel borcun büyüklüğü, elde edilen faiz gelirini gösteriyor.
Elbette ki, bu sermaye grupları sadece faiz geliri elde etmediler, dövize, borsaya, devlet tahvillerine de yatırımlar yaparak ve bu sıcak para piyasalarına kendi istekleri doğrultusunda yön vererek fahiş karlar elde ettiler.
2008'deki Mortgage Krizi'yle birlikte değerli kâğıtların riski ortaya çıkınca, piyasaların desteklenmesi adına dünya genelinde faizler aşağı çekilince küresel sermaye grupları para kazanmak için daha reel yatırım araçları aramaya başladılar.
Petrol, doğalgaz, değerli madenler, nadir elementler, ayrıca stratejik olması hasebiyle tarım ürünleri de yatırım aracına dönüştü. Dünya insanlığı için asıl tehlike de buydu, gıdanın yatırım aracına dönüşmesi. Çünkü bu, stokçulukla fiyatların artmasına, gıdaya ulaşımın zorlaşmasına neden olacaktı, öyle de oldu.
Önceki gün Ocak ayında emtia piyasasında yatırımcılarına kazandıran ve kaybettiren ürünler sıralandı. Ve en fazla kazandıran da mısır oldu.
Emtia piyasasında işlem gören 18 üründen yatırımcılarına kazandıranların listesi şöyle:
Mısır yüzde 13'le ilk sırada, ikinci sırada yüzde 6,7 ile Brent petrol var, sonra sırasıyla yüzde 6,2 ile nikel, yüzde 4,5 ile soya fasulyesi, yüzde 3,5 ile buğday, yüzde 3,3 ile pamuk, yüzde 2,5 ile kurşun, yüzde 1,8 ile gümüş, yüzde 1,5 ile doğalgaz, yüzde 1,1 ile bakır ve yüzde 0,7 ile şeker geliyor.
Yatırımcılarına kaybettiren ürünler ise; Paladyum yüzde 9,1, çinko yüzde 5,7, kahve yüzde 4,1, kakao ve altın yüzde 2,8, alüminyum yüzde 0,3, platin yüzde 0,01.
Dikkat ederseniz Ocak ayında altına yatırım yapan yüzde 2,8 kaybetmesine rağmen, mısıra yatırım yapan sermaye sahibi yüzde 13 kazanmış.
Ve listeye dikkatlice bakın, başta mısır olmak üzere birçok tarım ürünü var: Soya fasulyesi, buğday, pamuk, şeker, kahve, kakao.
Dünyada milyarlarca insan gıdaya ulaşamadığı için açlıktan hayatını kaybederken, birileri de sınırsız ihtirasları uğruna temel gıda maddelerini yatırım aracına dönüştürdü.
Vahşi Kapitalizmin daha da vahşileştiğini görüyoruz.
Allah Rasulü'nün (s.a.v.) dediği gibi "İnsanoğluna bir vadi dolusu altın verseniz, ikinci vadi dolusu altın ister, onun gözünü ancak toprak doyurur."
Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın dediği gibi, "Kaynaklar, sınırsız, ihtiyaçlar sınırlıdır; sınırsız olan ihtiraslardır."
Kapitalist bir ekonomiyi uygulayan ülkemizde de maalesef gıda bir yatırım aracı olmuştur. Tarım üreticisi büyük emeklerle, zorlu şartlarla üretim yapmaya çalıştığı halde kazanamazken, onun alınteri ve emeği üzerinden sermaye grupları haksız kazanç elde etmektedir. Başlıkta ifade ettiğimiz gibi, üretici zarar ederken, işin kazancını elinde parası bulunan yatırımcı, diğer ifadeyle stokçu spekülatör elde etmektedir.
Fahiş fiyatlar sebebiyle üzerine gidilmesi gereken, tarım köylüsü değildir, hal değildir, tarım ürünlerini halden alan esnaf, bakkal, manav, market değildir.
Asıl denetim yapılması gerekenler bunlar değildir.
Toplu ithalat yapanlar da, tarım köylüsünü köşeye sıkıştırarak tarladan ürünü ucuza kapatanlar da, sonra bunu vatandaşa 4 kat, 5 kat fiyata satanlar da hemen hemen aynı sermaye sahipleri. Asıl bunların denetlenmesi lazım.
Bunlar bilinmesine rağmen neden denetlenmiyor, bunu da siz düşünün.
Tarım gibi stratejik bir sektör "serbest piyasa"ya bırakılırsa olacağı budur.
Olması gereken, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nde belirttiği gibi devletin tarımın her aşamasında işin içinde olmasıdır. Modelde şu projeler ifade edilmektedir:
Tarım köylüsüne, daha tohumunu tarlaya ekmeden yüzde 50 avans verilecektir.
Devlet, çiftçiye ürün alım garantisi verecektir.
Ürün fiyatları çiftçilerin kurduğu kooperatiflerce belirlenecektir.
Arazisi olmayan çiftçiye ekim yapmak kaydı şartıyla arazi tahsis edilecektir.
Çiftçi, tarlası ve ürünü doğal afetlere karşı bedelsiz olarak sigortalanacaktır.
Vergisiz mazot, yerli tohum, yerli gübre, yerli ilaç, bedava elektrik, bedava su imkânlarıyla çiftçinin üretim maliyetleri minimuma çekilecektir.
Hal yasası değiştirilerek, tarladan tüketiciye zincir kısaltılacaktır. Ürünlerde fahiş fiyat artışlarını engellemek için "narh" konulacaktır, yani üst fiyat belli olacaktır.
Ve daha birçok proje var, Milli Ekonomi Modeli'ni mutlaka okuyun.
Şimdi soruyorum, tarım bu şekilde ele alındığında, ürün fiyatlarında fahiş artış olur mu, spekülasyon yapılabilir mi, mısır, buğday gibi tarım ürünleri hiç yatırım aracı yapılabilir mi?
Üretici emeğinin karşılığını alır, memnun olur; vatandaş gıdaya uygun fiyatla ulaşır, memnun olur.
Bunun için, ülkemizde Milli Ekonomi Modeli'ni uygulayacak tek kadroya, Bağımsız Türkiye Partisi kadrosuna, tek lidere, BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'a fırsat vermeliyiz.
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025