Kavmiyetçilik, kişinin iradesi dışında Allah tarafından kendisine verilen biyolojik özelliklerini ve ailesinden tevarüs ettiği alt toplumsal grup değerlerini kutsallaştırmaktır. Milliyetçilik ise kavimler birlikteliğinden oluşan üst toplumsal yapının iradî olarak ortaklaşa oluşturduğu ortak sosyolojik, kültürel ve hukuki değerler ve kurumlar birlikteliğini benimsemek, savunmak, korumak ve geliştirmek demektir.
Genelde bütün dünya müslümanlarının birlikteliğinin adı “İslam milleti”, özelde ise mevcut coğrafi, siyasi sınırlarımız olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde yaşayan, etnik kökeni ne olursa olsun bütün vatandaşların tamamının ortak adı da “Türk milleti”dir. Milliyetçilik ise, ırkçılık ve kavmiyetçilik değil; işte Türkiye özelinde bu anlamda bütün Türk milletini, dünya genelinde ise bütün Müslümanları kardeş bilmek, kalkındırmak, geliştirmek, korumak ve her anlamda yükseltmek demektir. Bu bağlamda bütün Müslümanlar İslam milliyetçisi, Türkiye’de yaşayan herkes de Türk milliyetçisi olmak zorundadır. Vatanını, devletini, milletini seven, geleceğini, torunlarını düşünen, şehit atalarının ruhunu incitmek istemeyen, ecdadının emanetine sahip çıkıp hain damgası yemek istemeyen, millet olarak şahsiyetli, şerefli bir varlık olarak yaşamak isteyen Türkiye’deki herkes Türk milliyetçisi, dünyadaki müslümanlar da İslam milliyetçisi olmak zorundadır. Bu manasıyla ya milliyetçi olur izzetle yaşarsınız, yoksa gâvur tuzağı olan PKK zihniyetli kavmiyetçilik yörüngesine girerek zillet altında yok olur gidersiniz.
Milliyetçiliği ayaklar altına almak demek, böylesine birlik, dirlik, bütünlük, büyüklük projesi olan müspet milliyetçiliğe savaş açmak demektir. Bu savaştan da en çok Haçlı-Siyon emperyalist odaklar memnun kalacaktır. İslamcı siyaset adına gâvurun memnun kalacağı kavmiyetçi politikaları, millet katili eşkıya ile pazarlığı ve müzakereyi milletimize barış projesi diye yutturmaya kakmak, hepimizi aptal ve geri zekâlı yerine koymak demektir.
Gâvurcası “etnik politika”, Müslüman dilindeki karşılığı ile “kavmiyetçilik”, dünya genelinde Müslüman toplulukları ve müslüman devletleri birbirine düşürmek ve böylece bozgunculuk ve fitne çıkarmak demektir. Kendilerine İslamcı denilen ama aslında emperyalizmin taşeronu olan bir takım siyaset esnafı, bugün bu işi yapıyor. Türkiye’yi Suriye ile, Irak’la, orayla burayla savaşa sürüklemek dünya genelinde İslam milletini bölüp parçalayıp birbirine düşürme tezgâhına düşmek demektir ve bu işin sahibi, İslam milliyetçiliğini ayakları altında görmek isteyen Amerika, Avrupa ve İsrail’dir.
Kavmiyetçi politikayı, demokrasi, özgürlük, halkların kardeşliği adına siyasi programlarının merkezine oturtmuş olan bu kadro ve sözcüleri, her gün, her yerde halka açık yaptıkları konuşmalarda Türkiye özelinde Türk millet birliğini 36 etnik gruba ayırarak, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü diye bunların adını sayarak, her gün bunlara etnik aidiyetlerini hatırlatarak, bunları birbirine ters bakan gruplara bölüp parçaladıklarının farkındalar mı acaba? Yoksa Amerika, Avrupa ve İsrail gibi efendileri tarafından kendilerine tam da bu görev mi verildi? Bunlara emperyalizm tarafından Türkiye’de Türk milliyetçiliğine savaş açarak Türk millet birliğini parçalama, dünyada da güya Sünnî devletlerin önüne düşüp Şiî devletlere savaş açarak İslam millet birliğini yok etme görevi mi verildi? Milliyetçiliği ayaklar altına almanın zihniyet kodları çözülüyor değil mi?
Etnik siyaseti demokrasi diye cilalayıp Müslüman kavimleri gâvurun keyfi için birbirine düşman edecek söylemlerde bulunmak ve bazı kavimleri diğerlerine tercih edecek şekilde idarî uygulamalar yapmak, pozitif ayrımcılık adı altında PKK yandaşlarına ve aynı zihniyeti taşıyan Müslüman görünümlü Türk düşmanı etnik ırkçılara devlet imkânlarını sonuna kadar açıp, temiz, mazlum, mağdur, vatanın kahrından ve cefasından başka hiçbir şeyine talip olmayan asil vatan evladı Türklere zırnık koklatmamak, nasıl bir Müslümancı siyasettir?
Küresel güçlerin, uluslararası şirketlerin emriyle vatanı büyük ölçüde bunlara devredenler, geri kalanını da kolayca satabilmek için Türk millet birliği şuuru olan milliyetçiliği ayakları altına alacaklar, ama öbür taraftan Haçlı-Siyon emperyalizminin bu vatandaki menfur emellerini gerçekleştirme yolunda işlerini kolaylaştıracak olan kavmiyetçiliği başlarının üstünde gezdirecekler ve buna da İslamcı siyaset diyecekler.
Milliyetçiliği ayaklar altına alanlar, Türk millet birliğinin tarih boyunca İslam adına ne muazzam fedakârlıklar ve başarılar gösterdiğini bilen ve bu yüzden uykuları kaçan Haçlıları sevindirirler sadece.
Milliyetçiliği ayaklar altına alanlar, bunun tersi olan bölücü, parçalayıcı ve düşmanlaştırıcı kavmiyetçiliği başlarının üzerinde gezdirerek bu coğrafyada güçlü millî İslamî devlet yapısı istemeyen ve paramparça olmuş İslam milletini köleleştirmek isteyen İsrail merkezli odakları sevindirmiş olurlar.
Milliyetçiliği ayaklar altına alanlar, tarih boyunca bir insanlık medeniyeti inşa etmiş olan Müslüman Türk milletinin itibarını, saygınlığını, tarihsel birikimleri olan değerler hazinesini bir çırpıda yok sayarak bunun yerine kokuşmuş batı medeniyet ve kültür değerlerine revaç vererek milletimizin evlatlarını ifsat etmek isteyenleri memnun eder ancak.
Milliyetçiliği ayaklar altına alanlar yani Türkiye’de Türk, dünyada İslam birlik ve bütünlük projesini paramparça edip yerine gâvurun kolayca hükümran olabileceği bir boşluk ve fırsat ortamı arzulayan siyasi, ekonomik, kültürel ve askerî Haçlı-Siyon işgalcileri memnun edebilir.
Milliyetçilik, bu vatanda yetmiş beş milyon Türk milleti olarak tek bir güç halinde bütün Türk ve İslam dünyasını yeniden ayağa kaldırmak, yeniden efendi yapmak, yeniden dünyanın bozulmuş olan dengesini yerine oturtmak demektir. Milliyetçiliği ayaklar altına almak ise bu umut ışığını baştan söndürmek isteyen gâvurun hoşuna gidebilir ancak.
Emperyalizmin sinsi tezgâhı olan etnikçilik yani kavmiyetçilik ayaklarımızın altında, Türk ve İslam birlik ve bütünlüğü ruh ve şuuru olan milliyetçilik başımızın üstündedir.
Genelde bütün dünya müslümanlarının birlikteliğinin adı “İslam milleti”, özelde ise mevcut coğrafi, siyasi sınırlarımız olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde yaşayan, etnik kökeni ne olursa olsun bütün vatandaşların tamamının ortak adı da “Türk milleti”dir. Milliyetçilik ise, ırkçılık ve kavmiyetçilik değil; işte Türkiye özelinde bu anlamda bütün Türk milletini, dünya genelinde ise bütün Müslümanları kardeş bilmek, kalkındırmak, geliştirmek, korumak ve her anlamda yükseltmek demektir. Bu bağlamda bütün Müslümanlar İslam milliyetçisi, Türkiye’de yaşayan herkes de Türk milliyetçisi olmak zorundadır. Vatanını, devletini, milletini seven, geleceğini, torunlarını düşünen, şehit atalarının ruhunu incitmek istemeyen, ecdadının emanetine sahip çıkıp hain damgası yemek istemeyen, millet olarak şahsiyetli, şerefli bir varlık olarak yaşamak isteyen Türkiye’deki herkes Türk milliyetçisi, dünyadaki müslümanlar da İslam milliyetçisi olmak zorundadır. Bu manasıyla ya milliyetçi olur izzetle yaşarsınız, yoksa gâvur tuzağı olan PKK zihniyetli kavmiyetçilik yörüngesine girerek zillet altında yok olur gidersiniz.
Milliyetçiliği ayaklar altına almak demek, böylesine birlik, dirlik, bütünlük, büyüklük projesi olan müspet milliyetçiliğe savaş açmak demektir. Bu savaştan da en çok Haçlı-Siyon emperyalist odaklar memnun kalacaktır. İslamcı siyaset adına gâvurun memnun kalacağı kavmiyetçi politikaları, millet katili eşkıya ile pazarlığı ve müzakereyi milletimize barış projesi diye yutturmaya kakmak, hepimizi aptal ve geri zekâlı yerine koymak demektir.
Gâvurcası “etnik politika”, Müslüman dilindeki karşılığı ile “kavmiyetçilik”, dünya genelinde Müslüman toplulukları ve müslüman devletleri birbirine düşürmek ve böylece bozgunculuk ve fitne çıkarmak demektir. Kendilerine İslamcı denilen ama aslında emperyalizmin taşeronu olan bir takım siyaset esnafı, bugün bu işi yapıyor. Türkiye’yi Suriye ile, Irak’la, orayla burayla savaşa sürüklemek dünya genelinde İslam milletini bölüp parçalayıp birbirine düşürme tezgâhına düşmek demektir ve bu işin sahibi, İslam milliyetçiliğini ayakları altında görmek isteyen Amerika, Avrupa ve İsrail’dir.
Kavmiyetçi politikayı, demokrasi, özgürlük, halkların kardeşliği adına siyasi programlarının merkezine oturtmuş olan bu kadro ve sözcüleri, her gün, her yerde halka açık yaptıkları konuşmalarda Türkiye özelinde Türk millet birliğini 36 etnik gruba ayırarak, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü diye bunların adını sayarak, her gün bunlara etnik aidiyetlerini hatırlatarak, bunları birbirine ters bakan gruplara bölüp parçaladıklarının farkındalar mı acaba? Yoksa Amerika, Avrupa ve İsrail gibi efendileri tarafından kendilerine tam da bu görev mi verildi? Bunlara emperyalizm tarafından Türkiye’de Türk milliyetçiliğine savaş açarak Türk millet birliğini parçalama, dünyada da güya Sünnî devletlerin önüne düşüp Şiî devletlere savaş açarak İslam millet birliğini yok etme görevi mi verildi? Milliyetçiliği ayaklar altına almanın zihniyet kodları çözülüyor değil mi?
Etnik siyaseti demokrasi diye cilalayıp Müslüman kavimleri gâvurun keyfi için birbirine düşman edecek söylemlerde bulunmak ve bazı kavimleri diğerlerine tercih edecek şekilde idarî uygulamalar yapmak, pozitif ayrımcılık adı altında PKK yandaşlarına ve aynı zihniyeti taşıyan Müslüman görünümlü Türk düşmanı etnik ırkçılara devlet imkânlarını sonuna kadar açıp, temiz, mazlum, mağdur, vatanın kahrından ve cefasından başka hiçbir şeyine talip olmayan asil vatan evladı Türklere zırnık koklatmamak, nasıl bir Müslümancı siyasettir?
Küresel güçlerin, uluslararası şirketlerin emriyle vatanı büyük ölçüde bunlara devredenler, geri kalanını da kolayca satabilmek için Türk millet birliği şuuru olan milliyetçiliği ayakları altına alacaklar, ama öbür taraftan Haçlı-Siyon emperyalizminin bu vatandaki menfur emellerini gerçekleştirme yolunda işlerini kolaylaştıracak olan kavmiyetçiliği başlarının üstünde gezdirecekler ve buna da İslamcı siyaset diyecekler.
Milliyetçiliği ayaklar altına alanlar, Türk millet birliğinin tarih boyunca İslam adına ne muazzam fedakârlıklar ve başarılar gösterdiğini bilen ve bu yüzden uykuları kaçan Haçlıları sevindirirler sadece.
Milliyetçiliği ayaklar altına alanlar, bunun tersi olan bölücü, parçalayıcı ve düşmanlaştırıcı kavmiyetçiliği başlarının üzerinde gezdirerek bu coğrafyada güçlü millî İslamî devlet yapısı istemeyen ve paramparça olmuş İslam milletini köleleştirmek isteyen İsrail merkezli odakları sevindirmiş olurlar.
Milliyetçiliği ayaklar altına alanlar, tarih boyunca bir insanlık medeniyeti inşa etmiş olan Müslüman Türk milletinin itibarını, saygınlığını, tarihsel birikimleri olan değerler hazinesini bir çırpıda yok sayarak bunun yerine kokuşmuş batı medeniyet ve kültür değerlerine revaç vererek milletimizin evlatlarını ifsat etmek isteyenleri memnun eder ancak.
Milliyetçiliği ayaklar altına alanlar yani Türkiye’de Türk, dünyada İslam birlik ve bütünlük projesini paramparça edip yerine gâvurun kolayca hükümran olabileceği bir boşluk ve fırsat ortamı arzulayan siyasi, ekonomik, kültürel ve askerî Haçlı-Siyon işgalcileri memnun edebilir.
Milliyetçilik, bu vatanda yetmiş beş milyon Türk milleti olarak tek bir güç halinde bütün Türk ve İslam dünyasını yeniden ayağa kaldırmak, yeniden efendi yapmak, yeniden dünyanın bozulmuş olan dengesini yerine oturtmak demektir. Milliyetçiliği ayaklar altına almak ise bu umut ışığını baştan söndürmek isteyen gâvurun hoşuna gidebilir ancak.
Emperyalizmin sinsi tezgâhı olan etnikçilik yani kavmiyetçilik ayaklarımızın altında, Türk ve İslam birlik ve bütünlüğü ruh ve şuuru olan milliyetçilik başımızın üstündedir.
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015