Arşivler kimileri için tam anlamıyla bir kâbustur ve bu gibileri için eski defterlerin karıştırılması en hoşlanmadık durumdur. Ama bazıları içinse tam bir gurur kaynağı, övgü vesilesi ve firaset göstergesidir arşivler...
Birinci tip insanlar, geçmişte yaptıklarından , onları hatırlamak bile istemeyecek kadar utanırlar. Çünkü yaptıkları, söz verdiklerinin tam aksidir, kendileriyle ve fikirleriyle çelişiktir. Bu yüzden eski defterleri karıştırmak bu insanlara yapılacak en büyük kötülüktür. Ama ikinci tip insanlar oldukça rahattır, çünkü söz verdikleriyle yaptıklarının mükemmel uyumunun hatırlanarak takdir edilmesi için arşivlerin karıştırılması işlerine gelir.
Türk siyasi hayatına baktığımız zaman maalesef birinci tip insanların (partilerin) ağırlıkta olduğu dikkat çekiyor. Son dönemde özellikle MHP'de gözlenen çelişkiler bu duruma en iyi örneği teşkil ediyor. MHP Nisan 1999'da vaadettiği sözlerin hemen hiçbirini yerine getirmediği gibi, iktidarının ilk yıllarında verdiği sözleriyle de çelişik bir durum arz etmekte. MHP hep kaybediyor... Artık umut kalmadı MHP'den... Az da olsa son bir umut vardı onu da boşa çıkardılar... Artık MHP'nin yapacağı hiçbir şey kalmadı, çünkü MHP seçmenine verdiği bütün sözlerin tam aksini yaparak yapacağını yaptı ve tüm umutları boşa çıkardı. Son olarak başörtü meselesinin faili Metin Bostancıoğlu'nu aklayarak bir darbe daha vurdu seçmenine (tabi artık seçmeni kaldıysa)... Yani MHP, bırakın seçmenine söz verdiği gibi başörtüsü yasağını halletmeyi, aksine bu yasağın faili Bostancıoğlu'nu, oylamaya katılmayarak akladı ve seçmeninin isteğine aksiyle mukabele etti.
12 Ocak 2000 MHP için dönüm noktası ya da yolun sonu
Bütün bunlar bir yana, bugünlerde Meclis'te en çok gündem edilen İdam cezasının kaldırılmasıyla ilgili olarak MHP'nin çok yakın zamanlarda sarfettiği sözler oldukça ilginç... Dedik ya; arşivlerin karıştırılması bazıları için tam bir kâbus. İşte bu da MHP'nin kâbusu...
Hatırlanacağı gibi seçim öncesi MHP'nin en büyük vaatlerinden birisi de bölücübaşı Öcalan'ın astırılacağıydı. Öcalan'ın davası tamamlandıktan sonra bütün gözler infaza çevrilmişken, infaz dosyasının başbakanlıkta bekletilmesi kararının alındığı 12 Ocak 2000 zirvesi, MHP'nin verdiği idam sözü açısından tam bir dönüm noktasıydı. Çünkü bu zirvede Öcalan'ın infazı AİHM'den gelecek karara bağlanmış ve infaz dosyası başbakanlıkta bekletilerek, askıya alınmıştı. MHP'ye göre bu; infazın gerçekleşmeyeceği anlamına gelmiyordu, sadece biraz geciktiriyordu infazı ama bugün gelinen nokta bunun hiçte böyle olmadığını gösterdi.
Zirve oldukça gergin başlamış ve tam 7.5 saat sürmüştü. Ve Mesut Yılmaz'ın söylediğine göre zirvede hükümet iki kere gidip gelmişti. Anlaşılan MHP oldukça direnmiş ama en sonunda pes etmişti. Tabi bu direnmenin hangi noktada olduğu da, - bugünkü sonuçlarına baktığımız zaman- oldukça muğlak.
"İdamı kaldırma teklifi gelirse hükümeti bozarız"
Bizim için asıl önemli olan, MHP'nin zirve sonrası yaptığı açıklamalar...
Şöyle bir arşivleri karıştırdığımızda MHP'nin bugün hatırlanmasına hiçte sıcak bakmayacağı demeçlerle karşılaşıyoruz.
MHP zirve sonrası şartlarını şu şekilde kamuoyuna sunuyordu:
"Eğer, bazı devletlerin Türkiye'ye şart koşma eğilimi sürerse;
Öcalan'ın İmralı'dan tehdit dolu siyasi demeçleri sürerse;
HADEP'i kullanma ve PKK'yı siyasallaştırma çabası bitmezse;
AİHM'nin karar verme süreci keyfi olarak uzatılırsa, infaz süreci başlar.
Ama bekletme sürecinde ortaklar 'idam kalksın' demezlerse koalisyon devam eder, aksi halde hükümet sorunu doğar ve koalisyon bozulur."
Bunlara ilaveten MHP milletvekili Koray Aydın da hem partisinin hem de liderinin duygularını dile getirirken, AİHM kararı gelene dek idam cezasının kesinlikle kalkmayacağını, böyle bir öneri gelirse de derhal hükümeti bozacaklarını belirtiyordu.
MHP Apo'ya cansuyu veriyor
Koray Aydın, ayrıca Bahçeli'nin zirvenin ardından kurmaylarıyla yaptığı toplantıda şu görüşleri dile getirdiğini de söylüyordu:
"Açıklanan metnin en can alıcı bölümü AİHM süreci bittiğinde dosyanın ivedilikle Meclis'e gönderilecek olması. Şehit aileleri bakımından önemli olan husus bu. Onlar sanıyorlar ki ertelemeyle Öcalan kurtulmuş oluyor. Böyle bir durum yok. İnfaz hukuki süreç sonunda gündeme gelecek. Karar metni AİHM'ye verilen mesajdır. Bu, bir şartlı kabuldür. Eğer bunu kullanmaya kalkarsanız infaz ederiz mesajı verilmiştir. Bu da tatmin edicidir."
Görüldüğü gibi MHP o gün kendisini böyle teselli etmiş ve bekleme sürecinde idamın kalkmasıyla ilgili herhangi bir öneri gelirse derhal hükümeti bozacağını söylemişti. Ama bugün gelinen noktada bırakın herhangi bir öneriyi, Meclis'te idamın kaldırılması için partiler arası turlar düzenlenmiş, iktidar muhalefet elele verip Öcalan'ı da kapsayacak şekilde bir idamı kaldırma düzenlemesinin nasıl yapılacağını tartışmaya başlamışlardır. MHP ise kendi köşesinde sadece olanları izlemekle yetiniyor. Bu şekilde bu sorumlulukta yer almadığını sanıyor ama yanılıyor. Çünkü MHP ta 12 Ocak'tan beri Öcalan'ın asılmamasının ve bundan sonra astırılmayacak olmasının en büyük faili ve sorumlusu, bunu kimse inkar edemez...
Hani hükümetten çekilecektiniz!
Hani, idamı kaldırmak için herhangi bir öneri geldiğinde hükümetten çekilecektiniz... İşte size dünya kadar öneri, hem de partilerarası turlar düzenlenecek kadar abartılmış bir şekilde...
Hani, bazı devletlerin Türkiye'ye şart koşma eğilimi sürerse infaz süresi başlayacaktı... Bırakın bazı devletleri, devletler topluluğu olan AB, idamın kaldırılması ve Öcalan'ın idam edilmemesini sizlere şart koşuyor.
Hani, HADEP'i kullanma ve PKK'yı siyasallaştırma çabası bitmezse infaz süresi başlayacaktı... Bugün HADEP, yeni kurulan birtakım sol partilerle ve iktidarınızın küçük ortağıyla seçim ittifakı yaptı yapacak pozisyonda ve PKK ismini KADEK'e çevirerek siyasallaşma yolunda önemli bir adım attığı gibi, hükümetinizin bir bakanı PKK'nın siyasallaşması gerektiği gibi bir demeç verme gafletinde dahi bulunmuştur. Artık bırakın siyasallaşmayı, Apo'nun Meclis'e milletvekili olarak gireceği gün bile beklenir olmuş, daha ne kadar siyasallaşılınır ki?
Hani AİHM'nin karar verme süreci keyfi olarak uzatılırsa, infaz süresi başlayacaktı... 2 yıldan fazla zaman geçti hala ses yok, daha ne kadar keyfi davranıp, daha ne kadar uzatabilirler ki?
Böyle sürüp gider... Bu demeçlere göre bugün MHP'nin iktidarda bir dakika bile durmaması gerekirdi ama anlaşılan MHP koltuğu çok sevdi ve bırakmak istemiyor... hem de bir daha ki seçimlerde barajın altında kalacağını bile bile...
Diğer partiler de MHP'den farksız
Diğer partilere ne demeli. Diğerlerinin de MHP'den pek farkları yok ama MHP'nin alameti farikası, kendisini iktidara taşıyan sözleri çiğnemiş olması...
O dönemde DYP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Yavuz, zirvede alınan kararı sert bir dille eleştirirken, "Seçimden önce Apo'yu yakaladık diye kendilerini milli kahraman ilan edenler ile cenazelerde kahramanlık taslayanlar şimdi milletin karşısına nasıl çıkacaklardır. Bu, korkak ve ürkeklerin kararıdır" diye MHP'ye haklı olarak çıkışıyordu. Ama bugün DYP'nin izlediği politikayı dikkate alırsak, MHP'den pekte farklı bir şey yapmadığını görürüz. Çünkü bugün DYP Öcalan'ın asılmasına karşı olmadığını açıkça dile getiriyor. Bugün DYP ve diğer partilerin anlaşamadıkları şey, idamın kaldırılmasının kanun teklifiyle mi, yoksa anayasa değişikliği ile mi olması noktasında. Yoksa Öcalan'ın idam edilmemesi noktasında hepsi hemfikir. Öte yandan o dönemin Fazilet Partisi de Apo'nun asılması noktasında derin sıkıntılar yaşıyordu. Bir ara FP lideri Kutan ağzından "Apo asılmalıdır" diye kaçırınca, hemen Güneydoğulu milletvekillerinden tepki almış ve Haşim Haşimi istifasını vermişti. Bundan hemen sonra Kutan hatasını düzeltmiş ve "illa da Apo asılsın demiyoruz" şeklinde bir açıklama yapmak zorunda kalmıştı. Yani nabza göre şerbet, bölgeye göre politika üretiyordu Kutan ve partisi. Bu politikası dünden bugüne değişmeyerek devam da ediyor...
Arşivleri karıştırdıkça mevcut partiler iyice batıyor. Çünkü hepsi çok kısa bir süre sonra kendisiyle çelişmeye başlamış. İlk başta yaptığımız değerlendirmeye göre ikinci tipe uyan, yani özüyle sözü bir, dün yaptıklarının hesabını bugün alnı açık bir şekilde verebilecek, kısacası arşivlerden korkmayan aksine gurur duyan insan (parti) maalesef Meclis'te bugün itibariyle bulunmuyor.
Yani anlayacağınız memleketin idaresinde özüyle sözü birbirini tutan adam kalmamış... Bundan daha kötü ne olabilir ki...
Birinci tip insanlar, geçmişte yaptıklarından , onları hatırlamak bile istemeyecek kadar utanırlar. Çünkü yaptıkları, söz verdiklerinin tam aksidir, kendileriyle ve fikirleriyle çelişiktir. Bu yüzden eski defterleri karıştırmak bu insanlara yapılacak en büyük kötülüktür. Ama ikinci tip insanlar oldukça rahattır, çünkü söz verdikleriyle yaptıklarının mükemmel uyumunun hatırlanarak takdir edilmesi için arşivlerin karıştırılması işlerine gelir.
Türk siyasi hayatına baktığımız zaman maalesef birinci tip insanların (partilerin) ağırlıkta olduğu dikkat çekiyor. Son dönemde özellikle MHP'de gözlenen çelişkiler bu duruma en iyi örneği teşkil ediyor. MHP Nisan 1999'da vaadettiği sözlerin hemen hiçbirini yerine getirmediği gibi, iktidarının ilk yıllarında verdiği sözleriyle de çelişik bir durum arz etmekte. MHP hep kaybediyor... Artık umut kalmadı MHP'den... Az da olsa son bir umut vardı onu da boşa çıkardılar... Artık MHP'nin yapacağı hiçbir şey kalmadı, çünkü MHP seçmenine verdiği bütün sözlerin tam aksini yaparak yapacağını yaptı ve tüm umutları boşa çıkardı. Son olarak başörtü meselesinin faili Metin Bostancıoğlu'nu aklayarak bir darbe daha vurdu seçmenine (tabi artık seçmeni kaldıysa)... Yani MHP, bırakın seçmenine söz verdiği gibi başörtüsü yasağını halletmeyi, aksine bu yasağın faili Bostancıoğlu'nu, oylamaya katılmayarak akladı ve seçmeninin isteğine aksiyle mukabele etti.
12 Ocak 2000 MHP için dönüm noktası ya da yolun sonu
Bütün bunlar bir yana, bugünlerde Meclis'te en çok gündem edilen İdam cezasının kaldırılmasıyla ilgili olarak MHP'nin çok yakın zamanlarda sarfettiği sözler oldukça ilginç... Dedik ya; arşivlerin karıştırılması bazıları için tam bir kâbus. İşte bu da MHP'nin kâbusu...
Hatırlanacağı gibi seçim öncesi MHP'nin en büyük vaatlerinden birisi de bölücübaşı Öcalan'ın astırılacağıydı. Öcalan'ın davası tamamlandıktan sonra bütün gözler infaza çevrilmişken, infaz dosyasının başbakanlıkta bekletilmesi kararının alındığı 12 Ocak 2000 zirvesi, MHP'nin verdiği idam sözü açısından tam bir dönüm noktasıydı. Çünkü bu zirvede Öcalan'ın infazı AİHM'den gelecek karara bağlanmış ve infaz dosyası başbakanlıkta bekletilerek, askıya alınmıştı. MHP'ye göre bu; infazın gerçekleşmeyeceği anlamına gelmiyordu, sadece biraz geciktiriyordu infazı ama bugün gelinen nokta bunun hiçte böyle olmadığını gösterdi.
Zirve oldukça gergin başlamış ve tam 7.5 saat sürmüştü. Ve Mesut Yılmaz'ın söylediğine göre zirvede hükümet iki kere gidip gelmişti. Anlaşılan MHP oldukça direnmiş ama en sonunda pes etmişti. Tabi bu direnmenin hangi noktada olduğu da, - bugünkü sonuçlarına baktığımız zaman- oldukça muğlak.
"İdamı kaldırma teklifi gelirse hükümeti bozarız"
Bizim için asıl önemli olan, MHP'nin zirve sonrası yaptığı açıklamalar...
Şöyle bir arşivleri karıştırdığımızda MHP'nin bugün hatırlanmasına hiçte sıcak bakmayacağı demeçlerle karşılaşıyoruz.
MHP zirve sonrası şartlarını şu şekilde kamuoyuna sunuyordu:
"Eğer, bazı devletlerin Türkiye'ye şart koşma eğilimi sürerse;
Öcalan'ın İmralı'dan tehdit dolu siyasi demeçleri sürerse;
HADEP'i kullanma ve PKK'yı siyasallaştırma çabası bitmezse;
AİHM'nin karar verme süreci keyfi olarak uzatılırsa, infaz süreci başlar.
Ama bekletme sürecinde ortaklar 'idam kalksın' demezlerse koalisyon devam eder, aksi halde hükümet sorunu doğar ve koalisyon bozulur."
Bunlara ilaveten MHP milletvekili Koray Aydın da hem partisinin hem de liderinin duygularını dile getirirken, AİHM kararı gelene dek idam cezasının kesinlikle kalkmayacağını, böyle bir öneri gelirse de derhal hükümeti bozacaklarını belirtiyordu.
MHP Apo'ya cansuyu veriyor
Koray Aydın, ayrıca Bahçeli'nin zirvenin ardından kurmaylarıyla yaptığı toplantıda şu görüşleri dile getirdiğini de söylüyordu:
"Açıklanan metnin en can alıcı bölümü AİHM süreci bittiğinde dosyanın ivedilikle Meclis'e gönderilecek olması. Şehit aileleri bakımından önemli olan husus bu. Onlar sanıyorlar ki ertelemeyle Öcalan kurtulmuş oluyor. Böyle bir durum yok. İnfaz hukuki süreç sonunda gündeme gelecek. Karar metni AİHM'ye verilen mesajdır. Bu, bir şartlı kabuldür. Eğer bunu kullanmaya kalkarsanız infaz ederiz mesajı verilmiştir. Bu da tatmin edicidir."
Görüldüğü gibi MHP o gün kendisini böyle teselli etmiş ve bekleme sürecinde idamın kalkmasıyla ilgili herhangi bir öneri gelirse derhal hükümeti bozacağını söylemişti. Ama bugün gelinen noktada bırakın herhangi bir öneriyi, Meclis'te idamın kaldırılması için partiler arası turlar düzenlenmiş, iktidar muhalefet elele verip Öcalan'ı da kapsayacak şekilde bir idamı kaldırma düzenlemesinin nasıl yapılacağını tartışmaya başlamışlardır. MHP ise kendi köşesinde sadece olanları izlemekle yetiniyor. Bu şekilde bu sorumlulukta yer almadığını sanıyor ama yanılıyor. Çünkü MHP ta 12 Ocak'tan beri Öcalan'ın asılmamasının ve bundan sonra astırılmayacak olmasının en büyük faili ve sorumlusu, bunu kimse inkar edemez...
Hani hükümetten çekilecektiniz!
Hani, idamı kaldırmak için herhangi bir öneri geldiğinde hükümetten çekilecektiniz... İşte size dünya kadar öneri, hem de partilerarası turlar düzenlenecek kadar abartılmış bir şekilde...
Hani, bazı devletlerin Türkiye'ye şart koşma eğilimi sürerse infaz süresi başlayacaktı... Bırakın bazı devletleri, devletler topluluğu olan AB, idamın kaldırılması ve Öcalan'ın idam edilmemesini sizlere şart koşuyor.
Hani, HADEP'i kullanma ve PKK'yı siyasallaştırma çabası bitmezse infaz süresi başlayacaktı... Bugün HADEP, yeni kurulan birtakım sol partilerle ve iktidarınızın küçük ortağıyla seçim ittifakı yaptı yapacak pozisyonda ve PKK ismini KADEK'e çevirerek siyasallaşma yolunda önemli bir adım attığı gibi, hükümetinizin bir bakanı PKK'nın siyasallaşması gerektiği gibi bir demeç verme gafletinde dahi bulunmuştur. Artık bırakın siyasallaşmayı, Apo'nun Meclis'e milletvekili olarak gireceği gün bile beklenir olmuş, daha ne kadar siyasallaşılınır ki?
Hani AİHM'nin karar verme süreci keyfi olarak uzatılırsa, infaz süresi başlayacaktı... 2 yıldan fazla zaman geçti hala ses yok, daha ne kadar keyfi davranıp, daha ne kadar uzatabilirler ki?
Böyle sürüp gider... Bu demeçlere göre bugün MHP'nin iktidarda bir dakika bile durmaması gerekirdi ama anlaşılan MHP koltuğu çok sevdi ve bırakmak istemiyor... hem de bir daha ki seçimlerde barajın altında kalacağını bile bile...
Diğer partiler de MHP'den farksız
Diğer partilere ne demeli. Diğerlerinin de MHP'den pek farkları yok ama MHP'nin alameti farikası, kendisini iktidara taşıyan sözleri çiğnemiş olması...
O dönemde DYP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Yavuz, zirvede alınan kararı sert bir dille eleştirirken, "Seçimden önce Apo'yu yakaladık diye kendilerini milli kahraman ilan edenler ile cenazelerde kahramanlık taslayanlar şimdi milletin karşısına nasıl çıkacaklardır. Bu, korkak ve ürkeklerin kararıdır" diye MHP'ye haklı olarak çıkışıyordu. Ama bugün DYP'nin izlediği politikayı dikkate alırsak, MHP'den pekte farklı bir şey yapmadığını görürüz. Çünkü bugün DYP Öcalan'ın asılmasına karşı olmadığını açıkça dile getiriyor. Bugün DYP ve diğer partilerin anlaşamadıkları şey, idamın kaldırılmasının kanun teklifiyle mi, yoksa anayasa değişikliği ile mi olması noktasında. Yoksa Öcalan'ın idam edilmemesi noktasında hepsi hemfikir. Öte yandan o dönemin Fazilet Partisi de Apo'nun asılması noktasında derin sıkıntılar yaşıyordu. Bir ara FP lideri Kutan ağzından "Apo asılmalıdır" diye kaçırınca, hemen Güneydoğulu milletvekillerinden tepki almış ve Haşim Haşimi istifasını vermişti. Bundan hemen sonra Kutan hatasını düzeltmiş ve "illa da Apo asılsın demiyoruz" şeklinde bir açıklama yapmak zorunda kalmıştı. Yani nabza göre şerbet, bölgeye göre politika üretiyordu Kutan ve partisi. Bu politikası dünden bugüne değişmeyerek devam da ediyor...
Arşivleri karıştırdıkça mevcut partiler iyice batıyor. Çünkü hepsi çok kısa bir süre sonra kendisiyle çelişmeye başlamış. İlk başta yaptığımız değerlendirmeye göre ikinci tipe uyan, yani özüyle sözü bir, dün yaptıklarının hesabını bugün alnı açık bir şekilde verebilecek, kısacası arşivlerden korkmayan aksine gurur duyan insan (parti) maalesef Meclis'te bugün itibariyle bulunmuyor.
Yani anlayacağınız memleketin idaresinde özüyle sözü birbirini tutan adam kalmamış... Bundan daha kötü ne olabilir ki...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012