Akif hiçbir zaman asrın idrakinin İslam’ı tezkiye edeceğini söylememiştir, böyle bir gayret içine girmemiştir.
Mehmet Akif’te İslam’ı asrın idrakine söyletmek, asrın gidişatını İslam’a göre yorumlamak demektir. Yani İslam’ı asra göre değil, asrı İslam’a göre yorumlamaktır.
‘’Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı, / Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı”
beytinin anlamı gayet açıktır. O dönemde bazı hocalar, hurafelere büründürülmüş, aslıyla ilgisi olmayan bir İslam takdim ediyorlardı. Halka Kur’an dışı bir İslam anlatıyorlardı. Akif, bu bağlamda gerçek İslam’ın ancak Kur’an’a dönmekle, Kur’an’ı anlamakla mümkün olacağına inanıyordu. O yüzden İslam’ı anlamak için Kur’an’a gitmek gereğine inanıyordu. İslam’ı asrın idrakine söyletmek ise İslam’ı herkesin kolayca anlayabileceği doğru bir bilgiyle sunmaktır. Yani müspet bilim tahsil etmiş insanlara hurafelerle dolu hikâyeleri İslam diye anlatmak olmaz. Kaldı ki İslam o değildir.
Akif’i pozitivist zihniyet sahibi biri olarak nitelemek demek Akif’e kâfir demek gibi bir şeydir. Hiçbir aklı başında insan, Akif’i kâfir ilan edecek derecede garazkâr olamaz. Özdenören, pozitivizmin ne olduğunu bilmeyen bir kişi tavrıyla rastgele konuşuyor.
Pozitivizm iki boyutlu bir düşünce sistemidir. Birinci boyutu şudur: Determinist bir yaklaşımla sebep–sonuç ilişkilerine bağlı olarak ve deneysel yöntemlerle müspet bilgiye ulaşma tekniğidir ki Âkif buna taraftardır. Kaldı ki akıl, mantık, muhakeme ve deneye dayalı kesin bilgiye ulaşma tekniği bir yöntem olarak İslam’ın da emridir. Allah Kur’an’ında pek çok yerde “akletmiyor musunuz?”, ”Düşünmüyor musunuz?” gibi ayetlere yer veriyor. Akletmek ve düşünmek nasıl olur? Evet akletmek ve düşünmek, teknik bir yöntem olarak determinizmle, deneysel yollarla olur.
Pozitivizmin ikinci boyutu felsefîdir, Özdenören’in tabiriyle zihniyetle, inançla ilgili kısmıdır. Buna göre pozitivizm, deneyle ispatlanamayan, beş duyumuzla algılanamayan hiçbir şeyi gerçek saymıyor. Buna göre mesela Allah, deneyle ispat edilemeyen, beş duyumuzla algılayamadığımız bir varlık olduğu için reddediliyor. Bir inanç ve felsefe sistemi olarak pozitivizm, dinlere karşıdır; hatta kendisi bir dindir. Nitekim Auguste Comte (Ogüst Kont), Pozitivizmin ilmihalini yazdı. Bu bağlamda Mehmet Akif’i hiçbir zaman pozitivist saymak mümkün değildir.
Bilimi, tekniği, deneyi esas alan bir yaklaşım ise sadece pozitivistlere has değildir. Kadı ki Mehmet Akif, bu yaklaşımı pozitivizmden değil, İslam’dan almıştır.
Pozitivizmin felsefî boyutu ise dinsizliktir. Hatta semavî ve diğer dinleri reddederek kendisi bir din olmuştur. Bu anlamıyla Mehmet Akif’e İslam’dan çıkıp pozitivizm dinine girmiştir denilebilir mi?
Rasim Özdenören’in yazısını yayınladığı Hece dergisiyle aynı kurumun Hece Yayınları arasında çıkan bir kitapta pozitivizm şöyle anlatılır:
Auguste Comte’a göre üç çeşit felsefe vardır: İlahiyatçı felsefe, metafizik felsefe, pozitif felsefe. Pozitif felsefe insan zekâsının varacağı son felsefedir. İlk felsefe olan ilahiyatçı felsefe pozitif felsefeyi hazırlamakta önemli rol oynamıştır. İlahiyatçı felsefeden pozitif felsefeye geçmek için insan zekâsı zaruri olarak metafizik felsefeyi kullanmıştır.
İlahiyatçı aşamada insan zekâsı araştırmalarını varlıkların özüne, dikkatini celbeden olayların ilk ve son sebeplerine, kısacası mutlak bilgilere yöneltir. Bu devrede olayların gizli sır ve tabiat üstü kuvvetler tarafından idare edildiği sanılır.
Mehmet Akif, varlıkları ve olayları yaratan ve idare eden kuvvetin ilk ve son sebep olarak pozitivistlerin tabiatüstü kuvvetler diye aşağıladığı Allah tarafından idare edildiğine inanır. Dolayısıyla Akif’i pozitivist diye suçlamak, saçma sapan bir değerlendirmedir.
Pozitivistler, deney ile doğrulanamayan her şeyi reddederler. Bu açıdan pozitivizm hissedilebilir olayları ve onların kanunlarını deney metodu vasıtasıyla incelemeyi konu edinir. Buna göre Allah deney ile ispatlanamaz, o halde Allah yoktur. Mehmet Akif’i böyle bir pozitivist anlayışa sahip olmakla itham etmek, aklın alacağı bir suçlama değildir.
Pozitivistler, düşüncenin metafizik kayıtlardan ve hatta her türlü metafizik problemlerden tamamıyla kurtarılması, bilgi işlerinin ampirik ilimler, bilhassa tabiat ilimleri örneğine göre normalleştirilmesi gereğine inanırlar. Bu durumda pozitivistlerin terminolojiyle İslam imanı ve ona bağlı değerler metafizik değerlerdir ve bunları da reddetmiş olurlar. Mehmet Akif’in metafizik değerlerden oluşan İslam imanını reddeden bir pozitivist olduğunu söylemek, aklı başında bir adamın söyleyeceği sözler değildir.
Pozitivistlere göre modern zamanlarda imanın yerini bilim alacaktır. Mehmet Akif, imanın yerine bilimi koyan bir pozitivist değildir. Hayatı boyunca Allah imanını haykırmış mümin bir aydındır.
Pozitivizmin politikası yeryüzündeki tabiat üstü bir güç bulaşmış olan her inanç sistemini yıkmak ister. Bu hususta genel hedef İslamlıktır. İslamiyet’i yok etmeyi hedef olarak seçmiş olan bir Pozitivizmi Mehmet Akif’e yüklemek insafsızlıktır ve izansızlıktır.
Pozitivizm, İslam ve Hristiyanlık gibi önceki dinlerin geçersiz bir hale geldiğini belirterek bunların son insanlık dini olan Pozitivizme geçiş için birer hazırlık safhası olduğunu kabul eder. Mehmet Akif, İslam’ı bırakıp insanlık dini olan pozitivizmi benimsemiş bir adam değildir. Akif’e yapılabilecek en son bühtan budur.
Auguste Comte, Pozitivizmin ilmihalini de yazmış olup, buna göre yeni din olan pozitivizm, kurduğu pozitif ahlakıyla beraber cemiyeti idare edecektir. Comte’un bu yeni cemiyetinde hukuk yoktur. Kendisi bu dinin peygamberi, kadınlar melekleri ve insanlık da Allahıdır.
Mehmet Akif, şiirlerinde ve konuşmalarında pozitivizm ahlakını değil, İslam ahlakını telkin eder. Akif’in peygamberi Auguste Comte değil, Hz. Muhammed’dir. Akif’in melekleri kadınlar değil, İslam’ın tarif ettiği meleklerdir. Akif’in tanrısı insanlık değil, Allah’tır. Dolayısıyla Özdenören, Akif’i pozitivist olmakla suçlarken çok iyi düşünmeliydi. Bir müslüman âlimine pozitivist gibi dinsiz bir sıfat yüklemek Müslüman insafına ve vicdanına sığmaz.
Mehmet Akif, pozitivistler gibi sağlam ve kesin bilginin yalnızca fen ile elde edileceğine inanmaz. Tam tersine bilginin asıl kaynağının Allah olduğunun bilincindedir. Akif, ayrıca bu bilgiyi sağlamak için yalnızca fen sahasında meşgul olmamıştır. Fen sahasında meşgul olurken yani baytarlık eğitimi alırken, bunun yanında İslam ilmiyle de uğraşmıştır. Akif, ancak hadiseleri ve onların kanunlarını bilebiliriz dememiş, bilinmeyen pek çok sırrın Allah’ın bilgisinde olduğuna inanmıştır. Akif’e göre metafizik, bir hayal değildir. Metafiziği kökünden yıkmak için hiç uğraşmadığı gibi tam tersine yaymaya çalışmıştır.
Dolayısıyla Akif’i pozitivist olmakla suçlamak, çok hafifliktir.
Akif’in hayatı dinsizlik anlamındaki pozitivizmle mücadele ile geçmiştir. Safahat’ın daha ilk beyti şöyledir:
“Yatarken yerde ilhâdiyle haşr olmuş sefil efkâr,
Yarıp edvârı yükselmiş bu müthiş heykel–i ikrâr” (s. 5)
(Hak ve hakikatı inkâr eden sefil fikirler yerde sürünürken bu dehşetli iman heykeli devirleri yarıp yükselmiş.) (Murtaza Korlaelçi, Pozitivizmin Türkiye’ye Girişi, Hece Yayınları, Ankara 2002).
Mehmet Akif’te İslam’ı asrın idrakine söyletmek, asrın gidişatını İslam’a göre yorumlamak demektir. Yani İslam’ı asra göre değil, asrı İslam’a göre yorumlamaktır.
‘’Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı, / Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı”
beytinin anlamı gayet açıktır. O dönemde bazı hocalar, hurafelere büründürülmüş, aslıyla ilgisi olmayan bir İslam takdim ediyorlardı. Halka Kur’an dışı bir İslam anlatıyorlardı. Akif, bu bağlamda gerçek İslam’ın ancak Kur’an’a dönmekle, Kur’an’ı anlamakla mümkün olacağına inanıyordu. O yüzden İslam’ı anlamak için Kur’an’a gitmek gereğine inanıyordu. İslam’ı asrın idrakine söyletmek ise İslam’ı herkesin kolayca anlayabileceği doğru bir bilgiyle sunmaktır. Yani müspet bilim tahsil etmiş insanlara hurafelerle dolu hikâyeleri İslam diye anlatmak olmaz. Kaldı ki İslam o değildir.
Akif’i pozitivist zihniyet sahibi biri olarak nitelemek demek Akif’e kâfir demek gibi bir şeydir. Hiçbir aklı başında insan, Akif’i kâfir ilan edecek derecede garazkâr olamaz. Özdenören, pozitivizmin ne olduğunu bilmeyen bir kişi tavrıyla rastgele konuşuyor.
Pozitivizm iki boyutlu bir düşünce sistemidir. Birinci boyutu şudur: Determinist bir yaklaşımla sebep–sonuç ilişkilerine bağlı olarak ve deneysel yöntemlerle müspet bilgiye ulaşma tekniğidir ki Âkif buna taraftardır. Kaldı ki akıl, mantık, muhakeme ve deneye dayalı kesin bilgiye ulaşma tekniği bir yöntem olarak İslam’ın da emridir. Allah Kur’an’ında pek çok yerde “akletmiyor musunuz?”, ”Düşünmüyor musunuz?” gibi ayetlere yer veriyor. Akletmek ve düşünmek nasıl olur? Evet akletmek ve düşünmek, teknik bir yöntem olarak determinizmle, deneysel yollarla olur.
Pozitivizmin ikinci boyutu felsefîdir, Özdenören’in tabiriyle zihniyetle, inançla ilgili kısmıdır. Buna göre pozitivizm, deneyle ispatlanamayan, beş duyumuzla algılanamayan hiçbir şeyi gerçek saymıyor. Buna göre mesela Allah, deneyle ispat edilemeyen, beş duyumuzla algılayamadığımız bir varlık olduğu için reddediliyor. Bir inanç ve felsefe sistemi olarak pozitivizm, dinlere karşıdır; hatta kendisi bir dindir. Nitekim Auguste Comte (Ogüst Kont), Pozitivizmin ilmihalini yazdı. Bu bağlamda Mehmet Akif’i hiçbir zaman pozitivist saymak mümkün değildir.
Bilimi, tekniği, deneyi esas alan bir yaklaşım ise sadece pozitivistlere has değildir. Kadı ki Mehmet Akif, bu yaklaşımı pozitivizmden değil, İslam’dan almıştır.
Pozitivizmin felsefî boyutu ise dinsizliktir. Hatta semavî ve diğer dinleri reddederek kendisi bir din olmuştur. Bu anlamıyla Mehmet Akif’e İslam’dan çıkıp pozitivizm dinine girmiştir denilebilir mi?
Rasim Özdenören’in yazısını yayınladığı Hece dergisiyle aynı kurumun Hece Yayınları arasında çıkan bir kitapta pozitivizm şöyle anlatılır:
Auguste Comte’a göre üç çeşit felsefe vardır: İlahiyatçı felsefe, metafizik felsefe, pozitif felsefe. Pozitif felsefe insan zekâsının varacağı son felsefedir. İlk felsefe olan ilahiyatçı felsefe pozitif felsefeyi hazırlamakta önemli rol oynamıştır. İlahiyatçı felsefeden pozitif felsefeye geçmek için insan zekâsı zaruri olarak metafizik felsefeyi kullanmıştır.
İlahiyatçı aşamada insan zekâsı araştırmalarını varlıkların özüne, dikkatini celbeden olayların ilk ve son sebeplerine, kısacası mutlak bilgilere yöneltir. Bu devrede olayların gizli sır ve tabiat üstü kuvvetler tarafından idare edildiği sanılır.
Mehmet Akif, varlıkları ve olayları yaratan ve idare eden kuvvetin ilk ve son sebep olarak pozitivistlerin tabiatüstü kuvvetler diye aşağıladığı Allah tarafından idare edildiğine inanır. Dolayısıyla Akif’i pozitivist diye suçlamak, saçma sapan bir değerlendirmedir.
Pozitivistler, deney ile doğrulanamayan her şeyi reddederler. Bu açıdan pozitivizm hissedilebilir olayları ve onların kanunlarını deney metodu vasıtasıyla incelemeyi konu edinir. Buna göre Allah deney ile ispatlanamaz, o halde Allah yoktur. Mehmet Akif’i böyle bir pozitivist anlayışa sahip olmakla itham etmek, aklın alacağı bir suçlama değildir.
Pozitivistler, düşüncenin metafizik kayıtlardan ve hatta her türlü metafizik problemlerden tamamıyla kurtarılması, bilgi işlerinin ampirik ilimler, bilhassa tabiat ilimleri örneğine göre normalleştirilmesi gereğine inanırlar. Bu durumda pozitivistlerin terminolojiyle İslam imanı ve ona bağlı değerler metafizik değerlerdir ve bunları da reddetmiş olurlar. Mehmet Akif’in metafizik değerlerden oluşan İslam imanını reddeden bir pozitivist olduğunu söylemek, aklı başında bir adamın söyleyeceği sözler değildir.
Pozitivistlere göre modern zamanlarda imanın yerini bilim alacaktır. Mehmet Akif, imanın yerine bilimi koyan bir pozitivist değildir. Hayatı boyunca Allah imanını haykırmış mümin bir aydındır.
Pozitivizmin politikası yeryüzündeki tabiat üstü bir güç bulaşmış olan her inanç sistemini yıkmak ister. Bu hususta genel hedef İslamlıktır. İslamiyet’i yok etmeyi hedef olarak seçmiş olan bir Pozitivizmi Mehmet Akif’e yüklemek insafsızlıktır ve izansızlıktır.
Pozitivizm, İslam ve Hristiyanlık gibi önceki dinlerin geçersiz bir hale geldiğini belirterek bunların son insanlık dini olan Pozitivizme geçiş için birer hazırlık safhası olduğunu kabul eder. Mehmet Akif, İslam’ı bırakıp insanlık dini olan pozitivizmi benimsemiş bir adam değildir. Akif’e yapılabilecek en son bühtan budur.
Auguste Comte, Pozitivizmin ilmihalini de yazmış olup, buna göre yeni din olan pozitivizm, kurduğu pozitif ahlakıyla beraber cemiyeti idare edecektir. Comte’un bu yeni cemiyetinde hukuk yoktur. Kendisi bu dinin peygamberi, kadınlar melekleri ve insanlık da Allahıdır.
Mehmet Akif, şiirlerinde ve konuşmalarında pozitivizm ahlakını değil, İslam ahlakını telkin eder. Akif’in peygamberi Auguste Comte değil, Hz. Muhammed’dir. Akif’in melekleri kadınlar değil, İslam’ın tarif ettiği meleklerdir. Akif’in tanrısı insanlık değil, Allah’tır. Dolayısıyla Özdenören, Akif’i pozitivist olmakla suçlarken çok iyi düşünmeliydi. Bir müslüman âlimine pozitivist gibi dinsiz bir sıfat yüklemek Müslüman insafına ve vicdanına sığmaz.
Mehmet Akif, pozitivistler gibi sağlam ve kesin bilginin yalnızca fen ile elde edileceğine inanmaz. Tam tersine bilginin asıl kaynağının Allah olduğunun bilincindedir. Akif, ayrıca bu bilgiyi sağlamak için yalnızca fen sahasında meşgul olmamıştır. Fen sahasında meşgul olurken yani baytarlık eğitimi alırken, bunun yanında İslam ilmiyle de uğraşmıştır. Akif, ancak hadiseleri ve onların kanunlarını bilebiliriz dememiş, bilinmeyen pek çok sırrın Allah’ın bilgisinde olduğuna inanmıştır. Akif’e göre metafizik, bir hayal değildir. Metafiziği kökünden yıkmak için hiç uğraşmadığı gibi tam tersine yaymaya çalışmıştır.
Dolayısıyla Akif’i pozitivist olmakla suçlamak, çok hafifliktir.
Akif’in hayatı dinsizlik anlamındaki pozitivizmle mücadele ile geçmiştir. Safahat’ın daha ilk beyti şöyledir:
“Yatarken yerde ilhâdiyle haşr olmuş sefil efkâr,
Yarıp edvârı yükselmiş bu müthiş heykel–i ikrâr” (s. 5)
(Hak ve hakikatı inkâr eden sefil fikirler yerde sürünürken bu dehşetli iman heykeli devirleri yarıp yükselmiş.) (Murtaza Korlaelçi, Pozitivizmin Türkiye’ye Girişi, Hece Yayınları, Ankara 2002).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015