Türkiye'de vatandaş uzun süredir Amerikanvari bir seçim sistemine doğru sürükleniyor. Başkanlık sistemine geçişle beraber bu durum sanki bir mecburiyet olarak önümüze servis ediliyor.
İki kutuplu bir siyaset oluşturulmaya ve seçmenin iradesi ipotek altına alınmaya zorlanıyor. İnsanlara bunu benimsetebilmek için de birileri var güçleriyle uğraşıyor.
Hâlbuki bize 'Başkanlık Sistemi'ni dayatanlar ne diyordu. Bu gerçek demokrasiye geçiştir, artık koalisyonlar dönemi bitecek, güçlü hükümetler kurulacak vs. vs.
O zaman bu halimiz ne? Bırakın seçim sonrasını, daha seçimden önce ittifaklar yapılır hale geldi. O koca koca partiler, tek başlarına seçime girmeye korkar hale geldiler.
Biz yaşadıklarımıza mı inanalım, yoksa söylenenlere mi?
Hiç kimse kusura bakmasın, söylenenlerin hiçbiri doğru değildi, biz bunu hep dile getirdik. Ancak her zaman sergilenen tiyatro bir kez daha önümüze sorunlar yumağı olarak geldi.
Türkiye yeni bir seçime gidiyor. Yaklaşık on gün sonra sandıkta oy kullanacağız. Kullanacağız da, birileri yakamızı bırakmıyor bir türlü…
Amerikanvari seçim sistemi dedim ya, işte bu durum önümüzdeki yerel seçimde kendini iyiden iyiye hissettiriyor.
Koalisyonlar devri bitti diyenler, seçime tek başına girmeye bile cesaret edemeyenler, önümüze iki ittifak koydular.
Bize de hadi seç bakalım diyorlar.
Neyi seçeyim?
Bu ikisinden birini,
Neden bunları seçmek zorundayım?
Ee oyları bölmemek lazım diyorlar.
Ya, A ittifakından ya da B ittifakından yana olacaksın. Olmazsam, o zaman oyları bölüyorsun diye itham edilir hale geldik.
Gerekçe de çok basit, diğeri kazanamaz ki…
Seçim günü bütün sandıklar kurulduğu zaman içi boş değil mi? Bütün partilerin oyları sabah eşit, yani sıfır değil mi?
Evet, o zaman ben neden istediğime oyumu vermeyeyim, bu neden oyları bölmek olsun. Sen de benimle aynı yere oy kullanmazsan, bu mantığa göre sen de oyları bölmüş olmuyor musun?
Yook zinhar olmaz, illa bu ikisinden birine oy vereceksin.
Bu nedir böyle, demokrasi bu mudur? Neden insanların iradeleri baskı altına alınmaya çalışılıyor. Neden oylarımız sadece iki ittifaka kanalize edilmeye çalışılıyor. Bu nasıl bir zorlamadır, neyin dayatmasıdır?
Bunları şiddetle reddediyorum. Ve diyorum ki, sevgili kardeşlerim sandık hepimizin özgür iradesini ortaya koyabildiği, vatandaş olarak kendimizi değerli hissettiğimiz, söz sahibi olabildiğimiz tek yer. O halde ben o sandığa giderim ve dayatmalara boyun eğmeden, kendi irademle inandığım, güvendiğim bir siyasi partiye oyumu veririm.
İyi de kazanamaz ki diyenlere cevabım şudur;
Kazanır kardeşim, kazanır. Hatta şimdiden kazandı bile…
Bak, bugün iktidar partisi 7 ilde, küçük ortak MHP 44 ilde seçim pusulalarında yok, diğer ittifakın ortakları CHP 24 ilde yok, İyi Parti 30'dan fazla ilde aday göstermedi. Aslında bir başka ifade ile gösteremedi. Tek başlarına seçime girmeye bile cesaret edemeyenler, bir de benim oyuma ipotek koymaya çalışıyorlar.
Yüz milyonlarca Türk Lirası devlet yardımı alıp, hiçbir çözüm sunamayan, proje üretemeyen, belediyeciliği rant haline getiren ve vatandaşın istek ve sıkıntılarını dert edinmeyen bu iki kutuplu anlayışa karşı özgür irademizi ortaya koymak vatandaşlık borcumuzdur.
Bu memlekette her türlü baskı ve gizlemeye rağmen, bütün oy pusulalarında seçmenin karşısına çıkan, 'ben varım, buradayım' diyen, projeler sunan, çözümler ortaya koyna siyasi anlayışta var.
Bağımsız Türkiye'nin kazanması için, irademizi ipotek altına almalarına müsaade etmeyelim.
Hiçbir seçmen iki kutuplu bir siyasete mecbur değildir.
Mahi Ekici / diğer yazıları