Londra'da yaşanan ve 50'den fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırılar "terör" meselesini bir kez daha dünya gündemine getirdi.Öncelikle şunu ifade etmemiz lazım, masum insanların ölümüne veya zulmüne neden olan terör faaliyetleri, hangi mantık ve niyetle yapılırsa yapılsın asla kabul edilemez. Eskiden bölgesel bazda olan terör faaliyetleri, globalleşme fikriyle beraber daha planlı ve işin içinden çıkılması zor bir hal almıştır. Eskiden terör faaliyetlerinde bizzat baş aktörler işin içinde ve en ön safta yer alırken, bugün "birilerini ön plana sürerek, kendisini gizleyerek gayeye ulaşma" taktiğini uygulamaktadır.Bu tür terör faaliyetleri bir grup tarafından da organize edilebileceği gibi, çoğu zaman perde arkasında emperyalist niyetler taşıyan devletler de olabilir Özellikle günümüzde yaşadığımız terör olaylarına bakarken belli soruları sormamız gerekiyor. Bu soruları sorduğumuzda alacağımız cevap ya da cevaplar bizi terörün arkasında kimin olduğunu net olarak ortaya koyar.Gerçekleştirilen terörist faaliyetten en fazla fayda gören kimdir? Bu terörist faaliyetler konusunda suçlananlar gerçekten böyle bir faaliyeti gerçekleştirebilecek güce ve kudrete sahip midir? 11 Eylül'de ve Londra'da olan olaylarda daha failler belli olmadan, birilerinin özellikle de Müslümanların suçlanması neyi ifade etmektedir?Londra'daki ve 11 Eylül'deki terör faaliyetlerini El-Kaide denilen ve başında Usame Bin Ladin'in bulunduğu bir örgüt üstlendi.El-Kaide, 11 Eylül saldırılarıyla beraber ismini duyurdu. Peki, bu örgüt, dünyanın her türlü istihbarat teknolojisine sahip bir ABD'yi altına üstüne getirebilecek bir güce sahip mi? Tabii ki hayır. Afganistan'ın dağlarında Afgan-Rus savaşında ABD'nin verdiği silahlarla oluşturulmuş bir örgüt. Usame Bin Ladin ise ABD'nin emriyle o coğrafyaya gidiyor ve yerleşiyor.Usame Bin Ladin'in ailesinin Bush ailesi ile olan yakınlığını, ABD'de ve İngiltere'de yaptığı yatırımları bütün dünya biliyor. Üstelik 11 Eylül saldırılarından çok kısa bir zaman önce ABD'li bir yetkili "Usame bin Ladin'in attığı her adımı biliyoruz" açıklamasını medya önünde yapmıştı.11 Eylül saldırılarından sonra intikam yeminleri eden Bush yönetimi önce Afganistan'a, ardından da Irak'a saldırdı. Neticede hem Afganistan'da hem de Irak'ta yüzbinlerce masum insan katledildi. Böyle bir terör faaliyetini yine ABD'nin desteği olmadan yapamayacağı kesin olan bir terörist bahanesiyle, terörizmle hiçbir alakası olmayan Müslüman halk katledildi, tecavüz edildi, işkence yapıldı. Hala Ebu Gureyb ve Guantanamo'da çekilen ve basına yansıyan fotoğraflar gözümün önüne geliyor ve bunları yapanların insan olması mümkün değil diyorum.Bu arada asıl suçlu ilan edilen Usame bin Ladin ve Saddam Hüseyin'in burnu bile kanamadı.Hani Amerikan filmlerinde hep izleriz, Amerika'nın kahraman(!) ramboları teröristlerin esir aldığı rehineleri kurtarmak için operasyon düzenler, masum insanların birinin bile burnu kanamadan teröristleri alteder ve görevlerini başarıyla tamamlarlar. Bu filmlerin her bir karesinin sadece senaryodan ibaret olduğunu Irak ve Afganistan işgalinde gördük."Kod Adı Kılıçbalığı" adlı John Travolta'nın başrollerini oynadığı bir ABD yapımı film vardı. İzlemenizi tavsiye ederim. ABD derin devletinin -ya da gizli hükümetinin de diyebiliriz- temsilcisi rolünde oynayan John Travolta "Bazen bir arabayı, bazen bir benzin istasyonunu, bazen de bir şehri havaya uçururuz ve bunu ABD'nin çıkarları için yaparız" diyordu. Yani "ABD'nin çıkarları için terör caiz" demek istiyordu.Bu politikaya sahip olması gayet normal. Neden mi? Çünkü Batının fikir babalarından birisi "Gayeye ulaşmada her şey mubahtır" anlayışını Batılıların düşünce anlayışının temeline yerleştirmiş.Bu noktada şunu hatırlatmak isterim, ABD yapımı "Kod Adı Kılıçbalığı" filmi 11 Eylül'den kısa bir zaman önce ABD'de gösterimi yasaklanmıştı. Acaba neden?Neticede 11 Eylül'ün suçlusu, -hala net bir delil olmamasına rağmen- İslam dünyası ilan edildi. İslam ülkeleri yakıldı, yıkıldı. Adeta haçlı seferlerinin bir uzantısı gibi. Bir farkı var, dün adam sebep göstermek zorunda olmadan bodozlama dalıyordu, bugün ise demokrasi ve insan hakları kılıfıyla geliyor.Konuşmaları defalarca danışmanları tarafından kontrol edilen Bush, "Crusade" yani "Haçlı Seferi" kelimesini kullanmamış mıydı? Hakkını vermek lazım, sonradan "pardon" dedi.Zaten ABD'nin uyguladığı en önemli taktik, önce "vur abalıya" sonra ise "pardon, yanlış yapmışız" şeklinde. Tabii iş işten geçtikten sonra.ABD önce Irak'ı yerle bir etti, sonra Dışişleri Eski Bakanı Colin Powell ekran karşısına çıkıp "Pardon, Irak'ın 11 Eylül ve kitle imha silahlarıyla bir alakası yokmuş" açıklamasını yaptı.Irak'ın işgali, ABD'nin Ortadoğu'ya yerleşmesi, yapılan katliamlar, yayınlanan fotoğraflar, dünyadaki milliyetçilik duygularını kabartmıştı. Dünyada ciddi oranda ABD karşıtlığı arttı.ABD yaptığı bütün şeylere bir gerekçe göstermeliydi. Bir çıkış noktası arıyordu. Tek başına Ortadoğu'da hem de iki cephede mücadelede zorlanıyordu. Diğer ülkelerin desteğini de arkasına almak zorundaydı.Tam bu sırada Londra'daki patlamalar imdadına yetişti. Bütün dünya artık terörü lanetliyor ve NATO'yu göreve çağırıyordu. NATO ve AB komisyonu da teröre karşı tam destek sözü vermişti. Bu arayıp da bulunamayacak bir fırsattı.ABD seçimlerinde yayınladığı kasetle Bush'u bir anda iktidara taşıyan Usame bin Ladin, dostunu yine yalnız bırakmamıştı ve İslam dünyasına karşı bütün Avrupa ülkelerini ABD'nin yanında yer almasına neden olacak adımı da attırmıştı.Acaba bu işten en karlı çıkan kimdi? Olayların G-8 zirvesi yapılırken gerçekleşmesi bir tesadüf müydü? Bu terör, güvenlik güçlerinin en yoğun olduğu bir kent olan Londra gibi bir yerde teknolojisi ve imkanı belli olan bir terörist grubun yapabileceği bir iş miydi?Sebep ve sonuç açısından Londra'daki olaylarla 11 Eylül'deki olaylar arasında büyük benzerlikler var. Görünen o ki, 11 Eylül'den en çok karlı çıkan irade, bu olaydan da en karlı çıkan olacaktır. Zaman her şeyi gösterecek.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025