‘Kur’an, Allah’ın mahlûkata hüccetidir’
Hz. Ali (a.s.) şöyle buyurdu: “Kur’an; emreden ve sakındıran, sessiz ve konuşandır. Allah’ın mahlûkata hüccetidir. Allah insanlardan Kur’an’la misak almış, misaklarına karşı onların nefislerini rehin tutmuş, nurunu tamamlamıştır”





Hz. Ali (a.s.) bu hutbesinde itaat etmeyen dostlarını şöyle kınamaktadır:
"Hükmettiğini yapan, takdirini yerine getiren, beni sizinle imtihan eden Allah'a hamd ederim. Ey buyurduğumda itaat etmeyen, çağırdığımda icabet etmeyen topluluk! Size mühlet verip, serbest bıraksam, boş lafa dalarsınız; savaşa soksam gevşeklik edersiniz. İnsanlar bir İmam'ın etrafında toplansa kınarsınız; zorluğa düşerseniz gerisin geriye dönersiniz.
Düşmanlarınız babasız kalsın! Kendinize yardım etmek ve hakkınız için cihat etmek yerine neyi bekliyorsunuz! Ölümü mü? Yoksa zillete düşmenizi mi? Vallahi ölüm günüm gelip çatsa - ki elbette gelecektir- aramızı ayıracak, bu durumda sizinle konuşmayı istemeden ve sizinle hiç güç bulmamış gibi ayrılacağım.
Allah için! Sizi bir araya toplayacak dininiz, size gayret verecek hamiyetiniz yok mu? Ne kadar şaşılacak şey, değil mi! Muaviye aşağılık zalimleri çağırıyor, hiçbir karşılık vermediği halde ona itaat ediyorlar. Ben ise İslam'ın mirasçıları ve Müslümanların geriye kalanları olan sizleri yardıma çağırıyorum ve bahşiş veriyorum; buna rağmen benden ayrılıyor, ayrılığa düşüyorsunuz. Şüphesiz ne benim emrime razı oluyorsunuz, ne de aleyhine birleşeceğiniz şekilde sakındırmam sizleri gazaplandırıyor! Böylece ölüm bana görüşeceğim en sevimli şey oldu. Size Kitabı öğrettim, delil ve hüccet yollarını sizlere bellettim, tanımadığınız şeyleri tanıttım, ağzınızdan attığınız suyu size tadı tatlı içirdim. Keşke kör görseydi de, uyuyan uyansaydı! Öncüleri Muaviye olan ve Nabiğa oğlu (Amr b. As) tarafından terbiye edilen toplum Allah'ı tanımamaya ne kadar yakındır!"
Bu hutbesinde ise Allah'ın kudreti, Kuran'ın faziletleri ve takva konusunda şöyle buyuruyor:
"Görülmeden bilinen, zahmete düşmeden yaratan Allah'a hamd olsun. Kudretiyle mahlûkatı yarattı, egemenliğiyle büyüklük taslayanlara boyun eğdirdi, cömertliğiyle büyüklere üstün geldi. Dünyayı mahlûkata yerleşim merkezi kılan, cinlere ve insanlara elçilerini gönderen O'dur. Cin ve insanlara dünyanın üzerindeki perdeyi kaldırmak, zararlardan korumak, türlü türlü örnekler vermek, dünyanın noksanlıklarını bildirmek; hastalık ve sıhhat gibi dünyanın ibret verici durumlarını, haram ve helâlleri- ni, Allah'ın itaat edenlere hazırladığı cennet ile asilere hazırladığı cehennemi, aşağılık ve yüceliği haber vermek için peygamberler göndermiştir.
O'na, mahlûkatından istediği gibi hamd ediyoruz. O, her şey için bir ölçü, her ölçü için bir süre ve her süre için bir kitap takdir etmiştir.
Kur'an; emreden ve sakındıran, sessiz ve konuşandır. Allah'ın mahlûkata hüccetidir. Allah insanlardan Kur'anla misak almış, misaklarına karşı onların nefislerini rehin tutmuş, nurunu tamamlamış, dinini Kur'an'la kemale erdirmiş ve Nebi'sini (s.a.a), halka kendilerini doğru yola iletecek Kur'an hükümlerini bıraktıktan sonra katına almıştır.
Allah'ı, kendini yüce tuttuğu gibi yüce tutun. Çünkü O size dininden hiç bir şeyi gizlemedi, hoşnutluk veya hoşnutsuzluğuna neden olacak her şey için sakındıran veya kendisine davet eden sağlam bir delil ve belli bir sancak takdir etmiştir.
Rızayet ve gazabı geçmişte nasıl ise gelecekte de öyledir. Bilmelisiniz ki, sizden öncekilere gazaplandığı bir şeye sizin için asla razı olmayacaktır ve sizden öncekilerden razı olduğu bir şeyden dolayı size gazap etmeyecektir. Siz, apaçık bir iz üzerinde hareket etmektesiniz. Sizden önceki insanların söylemiş olduğu şeyleri söylüyorsunuz. Allah dünya rızkınızı temin etmiş, şükre teşvik etmiş, dilinizle zikretmeyi farz kılmıştır."
(Nehcü'l-Belağa'dan...)