Mağdur edebiyatıyla milletten oy alıp, iktidara oturanlar, yıllar içerisinde bu mağduriyetlerini nasıl değiştirip, bir korku imparatorluğu kurduğunu izlemekteyiz. İnsanlar artık kendi gölgesinden korkar hale geldi. Bu mantık krallık rejiminde de aynı tecelli ediyordu, sultanlıkta da, demokrasilerde de.
Demokrasi için yola çıkanlar, kendi iktidarlarının devamını sağlamak maksadıyla her şeyi mubah hale getirdi. İhaleler, yandaşlara gitmeye başladı. İhale almak, iş yapabilmek için iktidara ve cemaate yakın vakıflara üye olmak, yardım etmek, gazetelerine abone olmak, TV'lerine reklam vermek adeta şart haline geldi.
Bunları yaptığınızda iş bitmiyor. İktidarın ve gizli ortağı (cemaat) karşısında yer alanlara hayat hakkı vermemeniz gerekiyor. Örneğin muhalif gazete ve TV'lere reklam veremezsiniz, muhalif olarak bilinenleri işe alamazsınız. Çok basit bir örnek; iş yeri açacaksınız. KOSGEB 'ten kredi almak için AKP veya cemaat üyesi olmanız gerekiyor. Aksi durumda destek alma ihtimaliniz yok. Çocuğunuz işe girecek veya tayin durumu var. Cemaat ve iktidara üye iseniz, işiniz kolay, aksi durumda olacak işler bile olmuyor.
Yıllardır iktidar ve cemaat koalisyonunun işi getirdiği nokta maalesef bu. Mağdur edebiyatı yapanlar, hep fişlendiklerini öne sürerken şimdi tarihin en büyük fişlemesini yapıyorlar. Hal böyle olunca, vatandaş korkunun esiri oluyor.
İktidar ve cemaat koalisyonunun ortaklaşa oluşturdukları korku devleti şimdi birbirini yemeye başladı. Ülkede Cumhurbaşkanından tutun köydeki sade vatandaşa kadar herkes dinlenmiş, dinleniyor. Kim bunlar? İktidara göre paralel yapı, cemaate göre istihbarat bu dinlemeleri ve fişlemeleri yapıyor.
Taraflar birbirlerinin kirli iç çamaşırlarını tek tek ortaya koyuyor. Kanunsuz işler, rüşvetler, ihaleye fesat karıştırmalar, yandaşlara aktarılan rantlar, dini nasıl kullandıkları, misyonerlik faaliyetleri içerisinde nasıl yer alındığı, yabancı devletlerle hangi boyutlarda iş birliği içerisinde olunduğu ve en iğrenci bel altı vurmalar, birbirlerine ait kaset iddiaları gibi.
Vatandaş için bu korku rüyasından uyanmanın tam zamanı. Çünkü bunlar birbirlerinden korkmaya başladı. İktidar ve cemaat her ikisi de yıllardır yaptıklarının hesabını vermeye başladı. İkisi de birbirini yiyerek tükenmeye başladı. Bunu gören iktidar artık yüzde ellim var, diyemiyor. Olanları tutmak içinde mağdur ve korku silahını kullanmak istiyor.
Bir yandan ülkede yapılan bütün yanlışların tek sorumlusu cemaat olduğunu ve cemaate inandıkları için yanlış yaptıklarını söyleyerek, günah çıkartıyor? Diğer yandan ise "Eğer biz iktidarı kaybedersek gelecek hükümet üç ay bile maaş ödeyemez? Paralel yapı bütün kurumlara sızmış, insanlar hakkında sahte deliller üretip masum yere hapis yatmalarına sebep oldular"? gibi insanları, cemaat tehlikesine karşı korku içerisinde bırakarak, iktidarlarının devamını sağlamak istiyorlar?
Bu ortamda sorumluluk Milletin kendisine düşüyor. Yıllardır kendilerine korku yaşatanlara, korktuklarını yaşatacak. Sandıkta, yıllardır kendisini mağdur edenlere mağlubiyet yaşatacak ve korkularına son verecek. Aksi takdirde bu korku milletimizi de, devletimizi de fıtık edecek?
Demokrasi için yola çıkanlar, kendi iktidarlarının devamını sağlamak maksadıyla her şeyi mubah hale getirdi. İhaleler, yandaşlara gitmeye başladı. İhale almak, iş yapabilmek için iktidara ve cemaate yakın vakıflara üye olmak, yardım etmek, gazetelerine abone olmak, TV'lerine reklam vermek adeta şart haline geldi.
Bunları yaptığınızda iş bitmiyor. İktidarın ve gizli ortağı (cemaat) karşısında yer alanlara hayat hakkı vermemeniz gerekiyor. Örneğin muhalif gazete ve TV'lere reklam veremezsiniz, muhalif olarak bilinenleri işe alamazsınız. Çok basit bir örnek; iş yeri açacaksınız. KOSGEB 'ten kredi almak için AKP veya cemaat üyesi olmanız gerekiyor. Aksi durumda destek alma ihtimaliniz yok. Çocuğunuz işe girecek veya tayin durumu var. Cemaat ve iktidara üye iseniz, işiniz kolay, aksi durumda olacak işler bile olmuyor.
Yıllardır iktidar ve cemaat koalisyonunun işi getirdiği nokta maalesef bu. Mağdur edebiyatı yapanlar, hep fişlendiklerini öne sürerken şimdi tarihin en büyük fişlemesini yapıyorlar. Hal böyle olunca, vatandaş korkunun esiri oluyor.
İktidar ve cemaat koalisyonunun ortaklaşa oluşturdukları korku devleti şimdi birbirini yemeye başladı. Ülkede Cumhurbaşkanından tutun köydeki sade vatandaşa kadar herkes dinlenmiş, dinleniyor. Kim bunlar? İktidara göre paralel yapı, cemaate göre istihbarat bu dinlemeleri ve fişlemeleri yapıyor.
Taraflar birbirlerinin kirli iç çamaşırlarını tek tek ortaya koyuyor. Kanunsuz işler, rüşvetler, ihaleye fesat karıştırmalar, yandaşlara aktarılan rantlar, dini nasıl kullandıkları, misyonerlik faaliyetleri içerisinde nasıl yer alındığı, yabancı devletlerle hangi boyutlarda iş birliği içerisinde olunduğu ve en iğrenci bel altı vurmalar, birbirlerine ait kaset iddiaları gibi.
Vatandaş için bu korku rüyasından uyanmanın tam zamanı. Çünkü bunlar birbirlerinden korkmaya başladı. İktidar ve cemaat her ikisi de yıllardır yaptıklarının hesabını vermeye başladı. İkisi de birbirini yiyerek tükenmeye başladı. Bunu gören iktidar artık yüzde ellim var, diyemiyor. Olanları tutmak içinde mağdur ve korku silahını kullanmak istiyor.
Bir yandan ülkede yapılan bütün yanlışların tek sorumlusu cemaat olduğunu ve cemaate inandıkları için yanlış yaptıklarını söyleyerek, günah çıkartıyor? Diğer yandan ise "Eğer biz iktidarı kaybedersek gelecek hükümet üç ay bile maaş ödeyemez? Paralel yapı bütün kurumlara sızmış, insanlar hakkında sahte deliller üretip masum yere hapis yatmalarına sebep oldular"? gibi insanları, cemaat tehlikesine karşı korku içerisinde bırakarak, iktidarlarının devamını sağlamak istiyorlar?
Bu ortamda sorumluluk Milletin kendisine düşüyor. Yıllardır kendilerine korku yaşatanlara, korktuklarını yaşatacak. Sandıkta, yıllardır kendisini mağdur edenlere mağlubiyet yaşatacak ve korkularına son verecek. Aksi takdirde bu korku milletimizi de, devletimizi de fıtık edecek?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Tahsin Aydın / diğer yazıları
- Devlet ve Hüseyin Baş / 26.09.2022
- Tarihi dizilerden öğrenmek / 07.12.2020
- Baba acısı nasıl tarif edilebilir ki! / 20.04.2020
- Terhis edilen ordu / 28.05.2019
- 31 Mart Vakası / 27.05.2019
- ‘Bozkurtların Ölümü’ / 21.05.2019
- Devlet nasıl yıkılır? / 16.05.2019
- İstibdat / 14.05.2019
- O, tarihi çok iyi analiz ederdi / 08.05.2019
- Atatürk diyor ki / 07.05.2019
- Tarihi dizilerden öğrenmek / 07.12.2020
- Baba acısı nasıl tarif edilebilir ki! / 20.04.2020
- Terhis edilen ordu / 28.05.2019
- 31 Mart Vakası / 27.05.2019
- ‘Bozkurtların Ölümü’ / 21.05.2019
- Devlet nasıl yıkılır? / 16.05.2019
- İstibdat / 14.05.2019
- O, tarihi çok iyi analiz ederdi / 08.05.2019
- Atatürk diyor ki / 07.05.2019