Koca bir millet süründürülüyor!

YENİ MESAJ / HATAY
Küresel güçlerin Türkiye'nin ileri düzeyde katkısıyla Suriye'deki Beşar Esad yönetimini değiştirme çabasının bedelini Suriye halkı ödüyor. İsyan hareketinin başlamasından bu yana 21 ay geride kalmasına rağmen ciddi halk gösterilerinin görülmediği Suriye'de küresel egemen güçler çareyi İslam ve Batı dünyasının dört bir yanından getirdikleri militanlar ile kendi istihbarat elemanlarında arıyor. Nitekim sağlam verilere göre, Suriye'de muhalefet safında çarpışanların sadece yüzde 30'u Suriye halkından, gerisi ise yurtdışından gelmiş. Bu da dünya sahnesinde ilk defa 'ithal devrim' kavramını öne çıkartıyor!

Bedeli halk ödüyor
Küresel güçlerin 'devrim ihracı' arzusunun bedelini ise Suriye halkı ödüyor. Suriye halkının önemli bir bölümü, hayatlarını alt üst ettikleri için isyancılardan nefret ediyor. Bu nefret yüzünden isyancılar, halkın üzerine kurşun yağdırmaktan ve sivil yerleşim birimlerinde bombalı eylem düzenlemekten kaçınmıyor. Neticede Suriye halkının bir bölümü çareyi ülkelerini terketmekte buluyor.
Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiseri Antonio Guterres, Suriye'de çatışmaların daha da alevlenmesiyle birlikte mültecilerin durumunun kötüleşeceğini ifade etti. Avrupa Birliği (AB) Komiseri Kristalina Georgieva ile birlikte Lübnan'da bulunan Suriyeli mültecileri ziyaret eden Guterres, Suriyeli sığınmacıların sayısının Haziran 2013 itibariyle 1 milyon 100 bine ulaşacağını tahmin ettiklerini açıkladı.
Yaklaşık yarım milyon Suriyeli sığınmacı başta Türkiye olmak üzere Lübnan, Ürdün ve Irak'ta yaşıyor. BM verilerine göre, şu anda en fazla sığınmacı 157 bin ile Lübnan'da yaşamını sürdürmeye çalışıyor.

Bir şeyler yapılmalı ancak nasıl?
Çatışmalar sürerse, BM'nin tahminlerine göre sığınmacı sayısı Haziran 2013'te 1 milyonu aşacak. Bu rakamı seslendiren BM Mülteciler Yüksek Komiseri Antonio Guterres, gelecek aylarda söz konusu ülkelere akacak daha fazla sığınmacı için hazırlık yapmaları gerektiğine işaret ederek, "Uluslararası toplumun Suriye'deki gelişmeleri diğer benzer olaylardan farklı ele almaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Burada dramatik bir insani trajedi yaşanmaktadır" dedi.

Türkiye nispeten daha iyi şartlar sağlıyor
Başta Türkiye olmak üzere komşu ülkelere sığınan Suriyeli sığınmacıların temel ihtiyaçları birbirine benziyor. Türkiye'de mülteci kamplarına basının girişine kısıtlama getirildiğinden, kamplarda ne olup bittiği gereği gibi kamuoyuna yansımıyor. Ancak kampların kurulduğu alanlar, karasal iklimin egemen olduğu bölgeler olduğundan her ülkede ihtiyaçlar benzerlik gösteriyor. En büyük sorun olarak, sıcaklıkların azalmasına bağlı olarak barınma meselesi öne çıkıyor. Çadırlar ya da konteynır kentler, soğuk hava şartlarında sığınmacılara sıcak bir yuva imkanı sunmuyor. Lübnan, Irak ve Ürdün'de sığınmacılar sadece çadırlarda ikamet ediyor. Bu açıdan Türkiye'ye sığınanlar daha şanslı zira bir bölümü konteynır kentlerde yaşamlarını sürdürüyor. Giyinme ihtiyacı ise bir başka sorun... Türkiye, mültecilerin barınma ve beslenme sorununu çözerken, giyinme problemi konusunda neler yapıldığı konusunda bilgiye sahip değiliz. Suriyelilerin sığındığı diğer ülkelerde ise giyinme sorunu ciddi bir problem olarak kendini gösteriyor. İlaç tedariki ise başlıca sorunlardan biri... Kızılay konteynır kentlerde sağlık hizmeti sunsa da, bu yeterli olmuyor. Ürdün, Irak ve Lübnan'da ise sağlık sorunları devasa bir boyut kazanmış durumda. Lübnan'daki sığınmacılar ya çadırkentlerde, ya da kiraladıkları evlerde kalabalık bir şekilde kalıyor ya da akrabalarının yanında misafir ediliyor. Lübnan içinde "sığınmacı kampı" bulunmuyor.

Yardımlar akmıyor
Yardım faaliyetlerine gelince, Avrupa Birliği bugüne kadar en fazla yardım sözü veren kurum olarak öne çıkıyor. Gerçi Türkiye, şimdiye kadar bütçeden 400 milyon dolarlık bir harcama yaptı. Gerçekte ise yapılan yardımlar bu rakamın oldukça uzağında. ABD'nin mültecilere katkısı ise 10 milyon dolara bile ulaşamadı. Japonya, Çin ve Rusya ise mültecilere şu ana kadar katkıda bulunmadı. İngiltere'nin yardım tutarı da birkaç milyon doları aşmış değil.