Hükümetin sessiz sedasız Meclis'ten geçirdiği yeni Petrol yasasının, Hrant Dink cinayetinin ötelediği önemli gündemlerden birisi olduğunu geçtiğimiz gün vurgulamış ve bu konuyla ilgili endişe ve uyarılarımızı 10 ay önce kaleme aldığımız bir yazıyı tekrar hatırlatarak ifade etmiştik. Yakındığımız en önemli şey, böyle kritik ve Türkiye'nin geleceği adına mühim bir gündemin tartışılmaması ve Meclis'e, yapılan vahim hatadan dolayı baskı yapılmamasıydı. Aradan birkaç gün geçti ve gündemi perdeleyen Dink cinayetinin ağır havası biraz olsun dağıldı. Şimdi cılız da olsa bazı tepki ve eleştiriler geliyor, yeni petrol yasasının Türkiye'yi sürüklediği tehlikeli limana işaret ediliyor. Türk halkının gerçekleri görmesi adına önemli gelişmeler bunlar. (Birçok tepki yazısı ve kurumsal ar-ge çalışmaları bizim yazımızın kopyası olsa dahi...)Yine petrol konusuyla ilgili olarak, bugün ajanslara düşen ilginç bir haber vardı. Habere göre, Kıbrıs Rum Kesimi, Mısır ve Lübnan'la Ada'nın güney kıyılarında petrol aranmasına ilişkin anlaşma yapmış. Gelecek ay start verilmesi planlanan bu anlaşmalara Mehmet Ali Talat tepki göstermiş ve "sıcak durumlar" yaşanabileceği uyarısında bulunmuş. Rum yönetimi Dışişleri Bakanı Yorgos Lillikas ise, "Kıbrıslı Türk lider hiçbir devleti temsil etmiyor ki söz sahibi olsun" demiş ve petrol gelirinin Kıbrıslı Türklerle paylaşımının ihtimal dahilinde olmadığını ifade etmiş. Kıbrıs'taki petrol rezervinin 400 milyar dolar değerinde olduğu ifade ediliyor.Rum Kesimi'nin adadaki petrolü aratmak için tercih ettiği ülkelerin Mısır ve Lübnan olmasına özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bu konuda iki Müslüman ülkenin tercih ediliyor olmasındaki hikmet; hem KKTC'nin (İKÖ kanalıyla) tanıtılma girişimlerine sokulan etkin bir çomak, hem de Türkiye'yi tepkisellik anlamında pasifize etme manevrası olarak değerlendirilebilir.Sizleri, KKTC ve Ege'deki petrol rezerviyle ilgili olarak 21 Nisan 2006 tarihinde kaleme aldığımız yazıyla başbaşa bırakıyoruz: Ege ve Kıbrıs'taki petrol yataklarımız AB uğruna feda ediliyor"Türkiye'nin petrol zenginlikleri sadece Güneydoğu Anadolu bölgesiyle sınırlı değil. Özellikle şu anda AB gündemiyle tartışmalı hale getirilen Ege ve Kıbrıs'taki ciddi petrol yatakları, bu iki bölge üzerinden yürütülen uluslar arası mücadelenin perde arkasındaki en önemli unsur niteliğinde.Yıllar önce Türkiye'nin ilk ve tek sismik araştırma gemisi Hora'nın Ege Denizi'nde yaptığı petrol arama çalışmaları sonucunda bizim karasularımızda önemli petrol yatakları bulunmuştu. Ancak Hora araştırma gemisi Yunan savaş gemileri ve uçaklarınca sık sık taciz edilmişti. Bu tacizlerin çalışma imkanı tanımaması üzerine Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı savaş gemisi ve uçaklarca korumaya alınmıştı. Hora gemisinin bulduğu zengin petrol yataklarının farkında olan Yunanistan, kara sularının 12 mil olduğunu iddia etmeye başladı ve Türkiye'nin bu petrol yataklarını çıkarmasını engelledi. Bugün Yunanistan'ın,Türkiye'nin AB üyeliğine verdiği sözde desteğin altında, Ege'deki zengin petrol yataklarına tekbaşına sahip olabilmek yatıyor. Prof. Dr. Ahmet Ercan'ın "Ege'nin incileri" olarak isimlendirdiği bu bölgedeki zengin petrol ve doğalgaz yataklarının hala farkında olmayan hükümet, işin ehemmiyetini anladığı zaman iş işten geçmiş olabilir.Kıbrıs'ın etrafı petrol kaynıyorTürkiye'nin AB uğruna feda etmeye hazırlandığı Kıbrıs da petrol çemberi içinde bulunuyor. Uzmanlar, Kıbrıs'ın kıta sahanlığında ve derinlerinde zengin petrol yatakları bulunduğunu ifade ediyor. 20 Şubat 2003 tarihinde Kıbrıs Rum yönetimi Ticaret, Sanayi ve Turizm Bakanı Nikos Rolandis, elinde, "Kıbrıs deniz sahasında olası petrol yataklarının varlığını gösteren, yüzlerce hareketsiz petrol lekesiyle dopdolu bir harita bulunduğunu" belirterek, "Kıbrıs'ın etrafının petrolle kaplı olduğunu" söylemişti.Yine aynı şekilde KKTC Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş, Kıbrıs'ın etrafında geniş ve çok güçlü petrol kaynakları olduğu ve bütün kavganın nedeninin bundan kaynaklandığını belirtmiş, baba Denktaş da oğlunu teyit ederek, "Petrollere sahip çıkmak için, Kıbrıs'a sahip çıkmak istiyorlar'' demişti. Rauf Denktaş, Rum tarafının bu konuda yıllardır Mısır ve Suriye'yle anlaşmalar yapmaya çalıştığını ve Amerikan şirketlerinin bu işe giriştiğini ifade ederek, Amerikan şirketlerinin bu konuda KKTC'yle de temaslar yaptığını, bu şirketlerin anlaşma yapmak için KKTC makamlarına başvuruda bulunduklarını açıklamıştı."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012