İnsan soyunu diğer canlılardan ayıran en önemli özellik, akletme, düşünme, tezekkür ve tefekkür etme ve bu melekelerini çalıştırarak iyiyi kötüden, hayrı şerden, hakkı bâtıldan ayırma kabiliyeti?
Aklını kullanma tembelliği, düşünce ihmalkârlığı, tezekkür ve tefekkür boşvermişliği insanlardan oluşan kitleleri yavaş yavaş kütle haline sokarak her hangi bir maddenin yoğun görüntüsü haline getirdi.
Herhangi bir dağ, herhangi bir dağın yoğun kayaları ve içinde çeşitli madenleri ihtiva eden bir tarafı gibi.
Toplumsal baskının bu denli etkili olduğunu, sosyal çevrenin kitleleri kütle haline soktuğunu görünce şu Kur'an ayetindeki hikmetleri daha iyi anlıyoruz:
"De ki: Ben size bir tek öğüt veriyorum: Allah için teker teker, ikişer ikişer kalkın da sonra bir düşünün ki, sizinle konuşan peygamberde hiçbir delilik yok. O ancak, sizi şiddetli bir azabın öncesinde korkutan bir elçidir." (Sebe: 46).
Bu ilahi mesajdan hareketle kitlelere demek lazım ki; Allah için teker teker, ikişer ikişer kalkın da bir düşünün; gittiğiniz yol sizi nereye götürecek, aklınızı ve vicdanınızı teslim ettiğiniz gurup, parti, kadro her neyse sizi hangi uçurumun başına sürükleyecek ve hayatınız bu minval üzere biterse öteki alemde nasıl bir sonuçla karşılaşacaksınız.
Tepki yok, sorma yok, sorgulama yok, iyiyi kötüden, doğruyu eğriden ayırmak için bir gayret yok.
Yalana tam teslimiyet, talana ve talancıya esas duruş, hikâye ve masallarla uyumaya hazır ve ancak duvara toslayınca gerçeklere uyanabilen bir kalabalık...
Bu vaziyetler, bir millet için tehlike çanlarının çalmaya başladığı anlamına geliyor ne yazık ki.
Kalpler o kadar katılaştı, duyarsızlaştı, vicdanlar o kadar karardı kapkara kesildi ki şu ilahi ikazdan da bir şeyler anlamaz, dersler çıkarmaz, çıkaramaz hale geldik:
"Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı, taş gibi, hatta daha da katı oldu. Nitekim öyle taşlar var ki, içinden ırmaklar fışkırır. Yine öyle taşlar var ki, çatlarlar da böylece bağırlarından su çıkar. Yine öyle taşlar var ki, Allah korkusu ile dağlardan yuvarlanıp aşağı inerler. Allah yaptıklarınızdan asla gafil değildir." (Bakara: 74).
Aklını kullanma tembelliği, düşünce ihmalkârlığı, tezekkür ve tefekkür boşvermişliği insanlardan oluşan kitleleri yavaş yavaş kütle haline sokarak her hangi bir maddenin yoğun görüntüsü haline getirdi.
Herhangi bir dağ, herhangi bir dağın yoğun kayaları ve içinde çeşitli madenleri ihtiva eden bir tarafı gibi.
Toplumsal baskının bu denli etkili olduğunu, sosyal çevrenin kitleleri kütle haline soktuğunu görünce şu Kur'an ayetindeki hikmetleri daha iyi anlıyoruz:
"De ki: Ben size bir tek öğüt veriyorum: Allah için teker teker, ikişer ikişer kalkın da sonra bir düşünün ki, sizinle konuşan peygamberde hiçbir delilik yok. O ancak, sizi şiddetli bir azabın öncesinde korkutan bir elçidir." (Sebe: 46).
Bu ilahi mesajdan hareketle kitlelere demek lazım ki; Allah için teker teker, ikişer ikişer kalkın da bir düşünün; gittiğiniz yol sizi nereye götürecek, aklınızı ve vicdanınızı teslim ettiğiniz gurup, parti, kadro her neyse sizi hangi uçurumun başına sürükleyecek ve hayatınız bu minval üzere biterse öteki alemde nasıl bir sonuçla karşılaşacaksınız.
Tepki yok, sorma yok, sorgulama yok, iyiyi kötüden, doğruyu eğriden ayırmak için bir gayret yok.
Yalana tam teslimiyet, talana ve talancıya esas duruş, hikâye ve masallarla uyumaya hazır ve ancak duvara toslayınca gerçeklere uyanabilen bir kalabalık...
Bu vaziyetler, bir millet için tehlike çanlarının çalmaya başladığı anlamına geliyor ne yazık ki.
Kalpler o kadar katılaştı, duyarsızlaştı, vicdanlar o kadar karardı kapkara kesildi ki şu ilahi ikazdan da bir şeyler anlamaz, dersler çıkarmaz, çıkaramaz hale geldik:
"Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı, taş gibi, hatta daha da katı oldu. Nitekim öyle taşlar var ki, içinden ırmaklar fışkırır. Yine öyle taşlar var ki, çatlarlar da böylece bağırlarından su çıkar. Yine öyle taşlar var ki, Allah korkusu ile dağlardan yuvarlanıp aşağı inerler. Allah yaptıklarınızdan asla gafil değildir." (Bakara: 74).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025