Bir gün Hamdûn Kassar kuddîse sirruh'a şöyle sordular... - Niçin eski büyüklerin sözü, bizim sözlerimizden daha tesirliydi?Şöyle anlattı:- Onlar İslam dini için çalışırdı. Sözleri, işler, düşünce ve endişeleri hep bunun içindi. İlâyı kelimetullah, İslâm'ın ihyâsı ve izzetinin korunması bütün gayeleriydi. Bütün nefsânî arzularından vaz geçmişler, rızâyı ilâhîye kavuşmayı tek gaye edinmişlerdi. Biz ise nefsimizin oyuncağı olduk. Bütün arzumuz dünya... Halk katında itibar kazanmak ve halkın bize bağlanması bütün gayemiz olmuş... Bu haldeyken sözümüz nasıl insanlara tesir edebilir? Bu cihetle, birisi geçmiş büyüklerin yolunu izlerse, onların halleri kendisine ayna olur, kendi noksanını anlar. Yine bu menkıbeler kendisine Hak yolcusunun önüne çıkacak mânîleri gösterir, her türlü tehlikeye karşı onu teyakkuza geçirir ve ona rehberlik yapar.GayretullahAbdülkâdir Geylânî hazretleri bir gün şadırvanda abdest alıyordu. Havada uçan bir serçe üzerini pisledi. Abdülkâdir Geylânî kuddîse sirruh necasetin farkına varıp başını havaya kaldırdığında, kuş ölü olarak yere düştü. Abdülkadir Geylânî hazretleri kuşun ölümüne çok üzüldü. Elbisesini çıkardı. Kuşun kirlettiği yeri yıkadı. Sonra elbiseyi pazara götürüp sattı ve parasını muhtaçlara dağıttı. Bunu niye yaptığını soranlara da:- Bu elbise, ölen kuşun diyetidir, dedi.Hâlıktan ötürü mâhluka merhametAhmed Rufâi hazretleri dışarı çıkıp, tarlalarda gezerken bir çekirge gelip üzerine konsa ve elbisesinin gölgelik bir yerini kendisine siper edinse ona hiç dokunmaz, onu rahatsız edecek hareketlerden kaçınırdı. Sebebini soranlara:- O bize gölgelenmeye geldi, derlerdi.