Bir gün Bağdat'tan Konya'ya bir derviş geldi. Bütün ulular ve faziletli kişiler onun ziyaretine gitti ve onu son derece iyi ağırladılar... Tesadüfen o gün Mevlâna Hazretleri bütün sevenleriyle birlikte Meram Mescidine gitmişti. Derviş:- Acaba benim Konya'ya geldiğim haberi Mevlâna'nın mübarek kulağına gitmemiş mi? Ki, beni ziyarete gelmedi. Çünkü bir memlekete gelen, ziyaret edilir, Dedi. Mevlâna'nın arkadaşlarından bir talebe ise onun bu sözünü işitti. Öte tarafta Meram'da Hz. Mevlâna ise sohbeti sırasında birdenbire:- Ey kardeş, gelen biziz biz... Sen değilsin... Sen ve senin gibilerinin, kalbinde Allahü Teala ve Muhammed Mustafa'nın muhabbet ateşi yananları ziyaret etmesi ve müşerref olması lâzımdır, demeye başladı. Mecliste bulunanlar:- Allah Allah, Hazret kime sesleniyor?Diye şaştılar. Daha sonra kalp gözü açık bir talebe marifet nuruyla gördüğü hadiseyi anlatır mecliste ve bir Dervişin, Mevlana Hazretlerini ayağına çağırdığını bildirir. Ondan sonra Hz. Mevlâna şöyle bir misal getirir:- Diiyelim ki, bir adam Bağdat'tan geldi. Öteki kendi ev ve mahallesinden dışarı çıktı. Hangisini ziyaret etmek daha iyi olur?Diye hikmet kapısını aztı. Orada bulunanlar cevap verdiler kendilerince:- Bağdat ülkesinden geleni ziyaret etmek daha iyi olur. Onu ziyaret edip ağırlamak vacip olan şeylerdendirDediler. Hz. Mevlâna ise:- Hakikatte biz mekânları aşan bir Bağdat geldik. Bu aziz Derviş ise bu dünyanın bir mahâllesinden geliyor. O halde bizim irfan meclisimizi ziyaret etmesi edebe uygun düşer. Bizim onu ziyaret etmemiz icap etmez.Dedi; ve şu şiiri okudu:- Biz, Mansûr'un "Ene'l-Hakk" demesinden ve dar ağacına çekilmesinden çok evvel ruh âleminin Bağdat'ında Hakk'ın boyasına bürünmüşüz. Mevlâna'nın bu şiirini manevi olarak sezen Derviş hemen irkilerek bulunduğu meclisten kalktı ve doruca Mevlâna Hazretlerinin eşiğinde soluğu aldı. Edepsizlik ve hürmetsizlik ettiğini anladığını belirterek özür diledi. Onu samimiyetle sevdiğini dile getirererek talebeliğini kabulünü reca etti ve Hz. Mevlâna'ya şöyle dedi:- Babam, sizin hakkınızda yanılmamış; 'Ne yap yap, demirden çarık giy ve eline demirden bir asâ al, Mevlâna'yı aramaya git; çünkü o ulu kişinin sohbetine nâil olmak iyidir' buyurmuştu. Babamın bu sözü hakikat gözüyle tecelli etti...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.