Artan Pilav Yahya Baba, II. Bâyezîd Hân zamanında Edirne Bâyezid Külliyesi'nin aşçılarından biridir.. İşi gücü pilav pişirmektir. Pirinçleri selatu selam ile ayıklar, yağını tekbirlerle eritir. Tuzunu Besmele ile , suyunu Fatihalarla salar. Zaman zaman gözünü yumar, enbiyayı, evliyayı aracı yapar, Allah'tan bereket arzular. Onun pilavı herkese yeter, hatta artar. Ancak o tek pirinç tanesine bile kıyamaz; artanı Tuna Nehri'ne atar. Balıklar onun geleceği saati bilir, köprü başında toplanırlar. Kilerci, bakar, pilav artıyor; pirinci aşçıya az vermeye başlar. Ama Yahya Baba bir kere bile "Bu prinç yetermi?" demez. Kilerci şaşkındır. Her gün pirinç miktarını biraz daha kısar ama pilav azalmaz, aksine çoğalır. Yine herkes doyar, Tuna'nın balıkları bile nasibini alırlar. Kilerci, çok dener ve emin olunca Pâdişaha çıkar. Bâyeziîd-i Velî gönül ehlidir ve aşçı ile tanışmak ister. Kilerci ile bir plan yaparlar. O gün Yahya Baba'ya çok az, hatta gülünç denilecek kadar az pirinç verilir. O, her zamanki gibi okur, âlemlerin Rabbi'nden Halil İbrahim bereketi diler. Pilavı çok lezzetli olur, üstelik kazanlara sığmaz. Yahya Baba artanları yine yüklenir, Tuna'nın yolunu tutar. Tam kepçeyi daldırıp balıklara atarken Padişah ortaya çıkar: "Ne oluyor bre! Yoksa devlet malını israf mı edersin?" der. Yahya Baba tutulur kalır; utanır. Bu sırada, balıklar kafalarını sudan çıkarıp: "Sultanım koca devletin artığını bize çok mu görüyorsun?"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.