11 Eylül saldırılarında ölen 2749 kişiden 1164'ünün kimliği, DNA teknolojisi de dahil mevcut bütün bilimsel yöntemler kullanılmasına rağmen belirlenemedi.
Afganistan ve Irak'ta öldürülen sivil insanların sayısı da aynı şekilde bilinememekte.
Adı konulmakta güçlük çekilen karanlık örgütlerin kimler tarafından hangi kimlikler gerekçe gösterilerek ne amaçla neler yaptıkları konusunda tartışmalar ise devam etmekte.
El Kaide'nin lideri Usame Bin Ladin ile bağlantılı olduğu iddia edilen Ürdün asıllı Musa Ez Zerkavi'nin adamları Amerika'ya karşı Irak sınırlarında çatışıyor.
Suriye ve Filistin'de üslendikleri için Irak'ta kökü kurutulamayan bu örgütün İslami yönü ön plana çıkarılırken bu örgütte hangi ülkelerin destek çıktığı ve asıl amacının ne olduğu tam olarak sorgulanamıyor.
Örgütün islami kimlikli olduğu ise yapılan intihar eylemlerinden sonra geride bırakılan yanmış Kur'an sayfalarından anlaşılıyor.
El Kaide öyle bir örgüt ki; elemanları Newyork'un barlarından Afgan dağlarına ve oradan Suriye'nin çöllerine kadar uzanıyor.
İslamla ve Müslümanlarla özdeşleştirilen Zerkavi'nin örgütünden sonra Irak'ta artan oranda yeni yeni örgütler peydahlanmaya başladı.
İşin garibi tüm bu öylemler yapıldıktan sonra muhakkak surette geride Kur'an bırakılıyor.
Irak'ta öldürülen siviller de Müslüman kimlikli, Irak'taki sivil alanları hedef alanlar da Müslüman kimlikli. Öylesine ikircikli bir durumla karşı karşıyayız.
Patlayanlar da patlatanlar da Müslüman olunca biraz düşünmek gerekiyor?
Müslümanları Irak'ta korumaya soyunanlar müslüman sivil halkı gözetmek durumunda değiller mi?
Bu işte bir gariplik olsa gerek?
İislamın cihad anlayışında savaşta da olsa sivillerin ve mazlumların korunması esas alınırken müslüman oldukları kaydedilen bu örgütler bu kuralı bilemeyecek kadar mı gözü kara...
Ya Müslüman coğrafya bu durum karşısında ne yapıyor?
Afganistan ve Irak işgalinde etkili bir varlık gösteremeyen, işgal sürerken kendi arasında birlik olamayan ve ortak hareket etmekten aciz durumdaki islam ülkeleri gelişen olaylar karşısında neler yapıyorlar?
Türkiye'nin islami kimliğini bile sorgulamaktan çekinmeyen sözde islam kimlikli ülkeler anlamlı bir adım atabiliyorlar mı?
Müslüman kimliği kimliği belirsiz kurumlarca karalanmaya devam ederken onlar gerçekçi bir yaklaşımla soruna eğilebiliyor ve kendilerini ifade edebiliyorlar mı?
Ortadoğu'da yaşanan mevcut çatışmalarda Müslümanların mücadelesi dış dünyaya kendini ifadede neden güçlük çekiyor.
Ve devamında yükselen Anti-İslamizme karşı neler yapılıyor?
Afganistan ve Irak'ta öldürülen sivil insanların sayısı da aynı şekilde bilinememekte.
Adı konulmakta güçlük çekilen karanlık örgütlerin kimler tarafından hangi kimlikler gerekçe gösterilerek ne amaçla neler yaptıkları konusunda tartışmalar ise devam etmekte.
El Kaide'nin lideri Usame Bin Ladin ile bağlantılı olduğu iddia edilen Ürdün asıllı Musa Ez Zerkavi'nin adamları Amerika'ya karşı Irak sınırlarında çatışıyor.
Suriye ve Filistin'de üslendikleri için Irak'ta kökü kurutulamayan bu örgütün İslami yönü ön plana çıkarılırken bu örgütte hangi ülkelerin destek çıktığı ve asıl amacının ne olduğu tam olarak sorgulanamıyor.
Örgütün islami kimlikli olduğu ise yapılan intihar eylemlerinden sonra geride bırakılan yanmış Kur'an sayfalarından anlaşılıyor.
El Kaide öyle bir örgüt ki; elemanları Newyork'un barlarından Afgan dağlarına ve oradan Suriye'nin çöllerine kadar uzanıyor.
İslamla ve Müslümanlarla özdeşleştirilen Zerkavi'nin örgütünden sonra Irak'ta artan oranda yeni yeni örgütler peydahlanmaya başladı.
İşin garibi tüm bu öylemler yapıldıktan sonra muhakkak surette geride Kur'an bırakılıyor.
Irak'ta öldürülen siviller de Müslüman kimlikli, Irak'taki sivil alanları hedef alanlar da Müslüman kimlikli. Öylesine ikircikli bir durumla karşı karşıyayız.
Patlayanlar da patlatanlar da Müslüman olunca biraz düşünmek gerekiyor?
Müslümanları Irak'ta korumaya soyunanlar müslüman sivil halkı gözetmek durumunda değiller mi?
Bu işte bir gariplik olsa gerek?
İislamın cihad anlayışında savaşta da olsa sivillerin ve mazlumların korunması esas alınırken müslüman oldukları kaydedilen bu örgütler bu kuralı bilemeyecek kadar mı gözü kara...
Ya Müslüman coğrafya bu durum karşısında ne yapıyor?
Afganistan ve Irak işgalinde etkili bir varlık gösteremeyen, işgal sürerken kendi arasında birlik olamayan ve ortak hareket etmekten aciz durumdaki islam ülkeleri gelişen olaylar karşısında neler yapıyorlar?
Türkiye'nin islami kimliğini bile sorgulamaktan çekinmeyen sözde islam kimlikli ülkeler anlamlı bir adım atabiliyorlar mı?
Müslüman kimliği kimliği belirsiz kurumlarca karalanmaya devam ederken onlar gerçekçi bir yaklaşımla soruna eğilebiliyor ve kendilerini ifade edebiliyorlar mı?
Ortadoğu'da yaşanan mevcut çatışmalarda Müslümanların mücadelesi dış dünyaya kendini ifadede neden güçlük çekiyor.
Ve devamında yükselen Anti-İslamizme karşı neler yapılıyor?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005