Kimin son sözü ‘Lâilâhe illallah' olursa
“Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: “Bir kimsenin son sözü ‘Lâilâhe illallah/Allah’tan başka ilah yoktur’ olursa, o kimse Cennet’e girer.”
16.11.2024 08:16:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Muâz (r.a.) rivâyet etmiştir: "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Bir kimsenin son sözü 'Lâilâhe illallah/Allah'tan başka ilah yoktur' olursa, o kimse Cennet'e girer."
Harp meydanlarında mücahid, düşmandan ziyâde kendi nefsi ile uğraşır. Zira yanlış bir niyet cihadı bâtıl kılar. Bu bakımdan "Küçük cihaddan büyük cihada gidiyoruz" hadisiyle denmek istenen şudur: "Dikkat edin işin aslı mücahadedir. Mücahadesiz mücadele, işi bâtıl eder. Canınızı veriyorsunuz, sakın ha niyetinizi bâtıl ederek kendinizi hebâ etmeyin." Bu durumda nefsle olan bu cihad-ı ekber asıl harp meydanlarında lazımdır.
Vücud ülkesinde emniyet ve istikrarı sarsarak insanı ebedî felakete sürükleyen nefis ve Şeytan ikilisine karşı verilen cihad, mücahade olarak bilinen cihad-ı ekberdir. Cihad-ı ekber, baştanbaşa hayatı içine alan cihad mükellefiyetinin de temelidir.
Nefs ile olan cihad-ı ekber hakkında bazı deliller nakledelim:
"Ey gönül huzuruna ermiş ruh! Sen Rabb'inden râzı, O senden râzı olarak dön Rabb'ine!"
"Kendini kınayan (pişmanlık duyan) nefse yemin ederim."
"(Bununla beraber) nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder; Rabb'imin acıyıp korumuş olduğu müstesna… Şüphesiz Rabb'im çok bağışlayan, pek esirgeyendir."
"Hevâ ve hevesini tanrı edinen ve Allah'ın (kendi katındaki) bir bilgiye göre saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü?"
"Rabb'inin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştıran için ise şüphesiz Cennet yegâne barınaktır."
"Allah'tan korkun! Allah size gerekli olanı öğretiyor. Allah her şeyi bilmektedir."
"İşte onlar iman edip gönülleri Allah'ı zikretmekle, O'nu anmakla huzur bulan kimselerdir. İyi bilin ki gönüller ancak Allah'ı anmakla huzur bulur."
O hâlde, zâhir-bâtın bütün Hakk düşmanlarıyla her zaman ve her yerde, kendi şartlarıyla cihad etmek gereklidir. Bu durumdan anlaşılmaktadır ki, hayat baştanbaşa cihaddır. Cihad ise imanın tezahürüdür. Yani cihad imanla birlikte imanın bir göstergesi, tezahürü yahut gerçeği olan şerefli bir ibâdettir.
O hâlde cihad, imandan müstakil bir şube olmak yerine, imanın aksiyon hâlidir. Nasıl ki, iman hayatın bütün cihetlerini, maddî-mânevî en ücra köşelerini ihata ediyorsa; imanın alamet-i fârikası olan cihad da bütün hayatı içine alır. Demek ki cihadın şuurunda olanlar, bütün hayatını ibâdet hâline sokmuştur.
İbadetin özü ise zikirdir, ki cihadı bâtıl kavgalardan ayırır.
Dâim cihad, dâim zikir demek olduğuna göre; cihad, zikr-i dâim hâlini gerçekleştiren, hayatın kanı-canı hükmündedir.
Peygamberlik makamından sonra en yüce makam şehitlik makamıdır. Şehitlerin böyle üstün bir derece elde etmeleri, Yüce Allah'ı zikretmenin üstünlüğündendir. Zira önemli olan son nefestir. Yani dünya sevgisinden ve Allah'tan başka her şeyden ilgiyi keserek, bütün varlığı ile Allah'a yönelmektir.
İnsanın canının derdine düştüğü ve düşmanla çarpışıtığı o ânda kendini zikreden kulu için Cenâb-ı Hakk "gerçek kulum" diyerek övüyor.
İmâre b. Za'kere'den, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Gerçek kulum, savaş esnasında Beni zikredendir."
Nitekim şehadet makamına erişmek sadece cephede savaşmakla elde edilmez. Sehl b. Huneyf'den, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:
"Kim Allah'tan hulûs-i kalp ile şehitlik isterse, yatağında ölse bile, Allah onu şehitlerin mertebesine ulaştırır."
Yine Peygamber Efendimiz hadis-i şeriflerinde Allah'ı zikreden kulun bu makama erişeceğini müjdelemiştir:
"Kim, Bana bir kez salât ü selâm getirirse Allah ona on salât eder, kim Bana on kez salât getirirse Allah ona yüz salât eder. Kim Bana yüz salât ü selâm getirirse, Allah onun iki gözü arasına ateşten ve nifaktan beraat ettiğini yazar. Kıyâmet Günü'nde ise onu şehitlerle beraber kılar."
Ma'kil b. Yesâr'dan, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kim sabahleyin üç kere 'Euzü billahi's-Semî'il-Alîm' der, sonra Haşir Sûresi'nin son üç âyetini okursa, Allah onun için yetmiş bin melek görevlendirir; akşama kadar onun için Allah'tan mağfiret dilerler. O gün ölürse şehit olarak ölür. Akşamleyin okursa yine aynı sevabı alır."
Bu mübarek makama zikir ehlinin de erişeceğini müjdeleyen hadisler ortada iken, Allah rızası için harp edip şehit düşme imkânı olmayanlar eğer bu makama sahip olmak istiyorlarsa, zikrullahı dillerinden ve de gönüllerinden eksik etmemelidirler." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)
Harp meydanlarında mücahid, düşmandan ziyâde kendi nefsi ile uğraşır. Zira yanlış bir niyet cihadı bâtıl kılar. Bu bakımdan "Küçük cihaddan büyük cihada gidiyoruz" hadisiyle denmek istenen şudur: "Dikkat edin işin aslı mücahadedir. Mücahadesiz mücadele, işi bâtıl eder. Canınızı veriyorsunuz, sakın ha niyetinizi bâtıl ederek kendinizi hebâ etmeyin." Bu durumda nefsle olan bu cihad-ı ekber asıl harp meydanlarında lazımdır.
Vücud ülkesinde emniyet ve istikrarı sarsarak insanı ebedî felakete sürükleyen nefis ve Şeytan ikilisine karşı verilen cihad, mücahade olarak bilinen cihad-ı ekberdir. Cihad-ı ekber, baştanbaşa hayatı içine alan cihad mükellefiyetinin de temelidir.
Nefs ile olan cihad-ı ekber hakkında bazı deliller nakledelim:
"Ey gönül huzuruna ermiş ruh! Sen Rabb'inden râzı, O senden râzı olarak dön Rabb'ine!"
"Kendini kınayan (pişmanlık duyan) nefse yemin ederim."
"(Bununla beraber) nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder; Rabb'imin acıyıp korumuş olduğu müstesna… Şüphesiz Rabb'im çok bağışlayan, pek esirgeyendir."
"Hevâ ve hevesini tanrı edinen ve Allah'ın (kendi katındaki) bir bilgiye göre saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü?"
"Rabb'inin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştıran için ise şüphesiz Cennet yegâne barınaktır."
"Allah'tan korkun! Allah size gerekli olanı öğretiyor. Allah her şeyi bilmektedir."
"İşte onlar iman edip gönülleri Allah'ı zikretmekle, O'nu anmakla huzur bulan kimselerdir. İyi bilin ki gönüller ancak Allah'ı anmakla huzur bulur."
O hâlde, zâhir-bâtın bütün Hakk düşmanlarıyla her zaman ve her yerde, kendi şartlarıyla cihad etmek gereklidir. Bu durumdan anlaşılmaktadır ki, hayat baştanbaşa cihaddır. Cihad ise imanın tezahürüdür. Yani cihad imanla birlikte imanın bir göstergesi, tezahürü yahut gerçeği olan şerefli bir ibâdettir.
O hâlde cihad, imandan müstakil bir şube olmak yerine, imanın aksiyon hâlidir. Nasıl ki, iman hayatın bütün cihetlerini, maddî-mânevî en ücra köşelerini ihata ediyorsa; imanın alamet-i fârikası olan cihad da bütün hayatı içine alır. Demek ki cihadın şuurunda olanlar, bütün hayatını ibâdet hâline sokmuştur.
İbadetin özü ise zikirdir, ki cihadı bâtıl kavgalardan ayırır.
Dâim cihad, dâim zikir demek olduğuna göre; cihad, zikr-i dâim hâlini gerçekleştiren, hayatın kanı-canı hükmündedir.
Peygamberlik makamından sonra en yüce makam şehitlik makamıdır. Şehitlerin böyle üstün bir derece elde etmeleri, Yüce Allah'ı zikretmenin üstünlüğündendir. Zira önemli olan son nefestir. Yani dünya sevgisinden ve Allah'tan başka her şeyden ilgiyi keserek, bütün varlığı ile Allah'a yönelmektir.
İnsanın canının derdine düştüğü ve düşmanla çarpışıtığı o ânda kendini zikreden kulu için Cenâb-ı Hakk "gerçek kulum" diyerek övüyor.
İmâre b. Za'kere'den, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Gerçek kulum, savaş esnasında Beni zikredendir."
Nitekim şehadet makamına erişmek sadece cephede savaşmakla elde edilmez. Sehl b. Huneyf'den, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:
"Kim Allah'tan hulûs-i kalp ile şehitlik isterse, yatağında ölse bile, Allah onu şehitlerin mertebesine ulaştırır."
Yine Peygamber Efendimiz hadis-i şeriflerinde Allah'ı zikreden kulun bu makama erişeceğini müjdelemiştir:
"Kim, Bana bir kez salât ü selâm getirirse Allah ona on salât eder, kim Bana on kez salât getirirse Allah ona yüz salât eder. Kim Bana yüz salât ü selâm getirirse, Allah onun iki gözü arasına ateşten ve nifaktan beraat ettiğini yazar. Kıyâmet Günü'nde ise onu şehitlerle beraber kılar."
Ma'kil b. Yesâr'dan, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kim sabahleyin üç kere 'Euzü billahi's-Semî'il-Alîm' der, sonra Haşir Sûresi'nin son üç âyetini okursa, Allah onun için yetmiş bin melek görevlendirir; akşama kadar onun için Allah'tan mağfiret dilerler. O gün ölürse şehit olarak ölür. Akşamleyin okursa yine aynı sevabı alır."
Bu mübarek makama zikir ehlinin de erişeceğini müjdeleyen hadisler ortada iken, Allah rızası için harp edip şehit düşme imkânı olmayanlar eğer bu makama sahip olmak istiyorlarsa, zikrullahı dillerinden ve de gönüllerinden eksik etmemelidirler." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)