Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasası Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylandı.Kanun yasalaşmadan önce Hükümet yetkililerinin yaptığı açıklamalarda yeni yasanın sosyal güvenlik açıklarını kapatmak için hazırlandığı ifade ediliyordu.IMF de yasanın çıkması için sürekli bastırıyordu ve hatta aba altından sopa göstermeyi de ihmal etmiyordu.Yasa çalışanların da oldukça tepkisini çekmişti. Çalışanlar "yasanın, verilmiş hakları gasbettiğini" sürekli ifade ediyorlardı.Protestolar, yürüyüşler yapıldı, defalarca Hükümetle masaya oturuldu, çalışanları tatmin etmeyen ufak tefek değişikler yapıldı ve tartışmaların gölgesinde nihayet yasa onaylandı.Bundan sonraki süreç yeni işe başlayanlar için biraz daha sorunlu olacak.Yeni yasayla kadınlarda 58, erkeklerde 60 olan emeklilik yaşı 65'e yükseldi. Türkiye ölüm ortalaması bu yaşın altında olduğu için artık "mezarda emeklilik dönemi başladı" diyebiliriz. 7 bin gün olan prim ödeme gün sayısı 7 bin 200 güne çıkartıldı. Çalışanlar 200 gün daha ekstra prim ödeyecekler.Aylık bağlama oranı yüzde 2'ye düşürüldü. Emekli aylıkları eskiye nazaran oldukça düşecek.Bazı sektörlerde fiili hizmet zamları kaldırıldı.Ölüm ve malullük aylığı bağlanması bin 800 prim günü koşuluna bağlandı.Ve daha bir çok hususlar?Kısaca çalışanlar daha fazla çalışacak, daha fazla prim ödeyecek, daha geç -mezarda- emekli olacak, emekli olmak nasip olursa da daha az emekli maaşı alacak.Hükümet daha fazla prim toplayacak, daha az sosyal güvenlik hizmeti sunacak, daha az maaş dağıtacak, daha az sosyal güvenlik harcaması yapacak.Böylece Hükümet, çalışanın yükünü artırmış oluyor, kendi yükünü de onun sırtına biraz daha yüklemiş oluyor.IMF'nin buradan çıkarı ne?IMF de sosyal güvenliğe akan paraların önünü biraz daha kısarak, temsilciliğini yaptığı global sermayedarların cebine daha fazla para aktarılmasını sağlamış olacak.Olan çalışana ve çalışanların baktığına olacak.Eğer yeni sosyal güvenlik yasası, Hükümetin iddia ettiği gibi, çalışanlara daha fazla sosyal imkan sunuyor olsaydı, 30 Nisan öncesi iş başvurusuna yetişebilmek için yüzbinlerce insan kuyruklar oluşturur muydu?Eminim ki bu kuyruktakilerin çoğu da Hükümete yakın isimlerdir. Çünkü yeni yasanın ne olduğunu ilk elden biliyorlar.Sadece Nisan ayında 439 bin kişilik iş müracaatı olmuş ve bunların bin 39'u bebek.Hükümetin hayırla yadettiği ve havasını attığı böyle bir yasanın akametinden kurtulmak için bu ne telaş böyle. Gerçekten yeni haklar veriyor ve faydalı bir yasaysa 30 Nisan'dan sonra kuyruklar oluşması gerekmiyor muydu?Anlaşılan AKP, millete ait olanla IMF'ye yeni hediyeler sundu. IMF, AB ve ABD politikaları ülkemizde devam ettiği müddetçe, siyasilerimiz onların taşeronluğunu yaptığı müddetçe keser hep milleti yontacaktır.Milletten alacaktır, global sermayedarlara aktaracaktır.Bu iki kere iki dört kadar kesin bir sonuçtur."Sosyal güvenlik" asla kapitalist anlayışlarla sağlanamaz. IMF, Dünya Bankası, AB ve ABD baskılarıyla uygulanan politikalarla "sosyal" hiçbir şey olmaz, hiçbir güvenlik de kalmaz. Onlar, sermaye sahibi azınlığın güvenliğini sağlamak için çoğunluğun güvenliğini tehlikeye atmaktan asla geri durmazlar.Gerçekten sosyal güvenlik mi arıyorsunuz, işte size Prof. Dr. Haydar baş'ın "Milli Ekonomi Modeli" ve "Sosyal Devlet-Milli Devlet" tezi.Prof. Dr. Baş, gerçek "sosyal devlet"i eserlerinde şöyle tanımlıyor:"Milletinden vergi olarak topladığından fazlasını millete veren devlete 'sosyal devlet' denir." BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli ile 'Milli Devlet, Sosyal Devlet' tezleri ile yeni bir sosyal güvenlik anlayışı getirdiklerini kaydediyor. "Sistemimizde her insan işçi olmasa bile, tüketim hakkına sahiptir" diyen Haydar Baş, şunları söylüyor: "Sosyal devlet projeleri ile verilecek para yardımları ve imkânlar ile her birey kaç yaşında olursa olsun devletin garantisi altındadır. Yani işçi olsun veya olmasın, her türlü sosyal devlet imkânlarından yararlanma hakkına sahiptir." "Sosyal devlet alan el değil veren eldir" diyen Prof. Dr. Baş, sosyal devlette vatandaşa verilecek sosyal yardımların başında 'vatandaşlık maaşı'nın geldiğini işaret ediyor.Millet olarak da bize düşen, yiğidin hakkını yiğide, emaneti ehline veren olmaktır.
Yorumlar
metin ayanoğlu
şimdi 50yi görmeden mezara diyorlar
şimdi 50yi görmeden mezara diyorlar
Murat Çabas / diğer yazıları
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025