Yahudiler yaşadıkları her devirde insanlığı sömürmüşlerdir. Bu sömürüyü de ticaret yani para ile yapmışlardır. Bundan olsa gerek ticarette, 'Yahudi pazarlığı, Yahudi mantığı' diye bir kavram ortaya çıkmıştır.
Yahudiler öyle pazarlıkçı bir millet ki, Kur'an'da da anlatıldığı üzere Yüce Allah (c.c) ve Hz. Musa (a.s) ile pazarlığa kalkışmışlardır. Her gün okuduğumuz Fatiha Suresinde bildirildiği üzere bu duruşlarından ötürü 'gazaba uğramış' bir millettir.
Yahudiler, dünya nüfusunun sadece yüzde 0.025'ini oluşturmasına rağmen küresel finans piyasalarının, küresel şirketlerin sahipleridir, yönlendiricileridir. Yahudiler, ABD nüfusunun yüzde 3'ünü oluşturmalarına rağmen ABD ekonominin yüzde 25'ini ellerinde tutmaktadırlar.
Yahudilerin bu ticaret mantığı (zeka da diyorlar) fıkralara da yansımıştır.
"Moskova metrosunun çıkışında iki adam dilenmektedir. Birinin önündeki kartonda 'şu zavallı savaş gazisine yardım edin' yazmaktadır. Diğerinin önündeki kartonda ise 'şu zavallı Yahudi'ye yardım edin' yazmaktadır.
'Savaş gazisi' yazısı olan dilencinin önü para ile doluyken, 'zavallı Yahudi' yazanın önünde tek para dahi yoktur.
Metrodan çıkan bir Rus, işgüzar bir tavırla Yahudi'ye çıkışır, 'ulan salak! Şu yanındaki dilenciden örnek al bari. Hangi geri zekalı bir Yahudi'ye para verir ki' diye.
Önünde 'Yahudi' yazısı olan, 'savaş gazisi' yazan dilenciye döner ve der ki; 'Görüyorsun ya Khaim, bu adam, bize ticaret öğretiyor.'"
Ülkemizde de Kayserililer ticaret zekasıyla öne çıkmış olarak anlatılır. Ne kadar doğrudur, yanlıştır bilmem ama fıkralarda Yahudilere taş çıkarttıkları kesin. Mesela;
"Kayserilinin biri, siyah sutyen almak için girmiş Yahudi tüccarının dükkanına. Paranın kokusunu alan Yahudi az kaldığını iddia ederek tanesini 40 TL'den vermiş.
Kayserili, 6 tane alıp, birkaç gün sonra 2 düzine istemiş. Yahudi tüccar aynı bahaneyle bu sefer tanesini 50 TL'den satmış.
Aradan 1 ay geçmiş. Kayserili, Yahudi tüccarın elindeki bütün malları istemiş. Yahudi, bizim Kayseriliye elindeki malları tanesi 75 TL'den satmış.
Satmış ama meraklanmış da. Ve Kayseriliye, 'bu kadar (siyah) sutyeni ne yapıyorsun' diye sormuş.
Kayserili cevap vermiş; 'Vallah ben ikiye kesiyor, minik takkeler yapıyor sonra da bunları Yahudilere tanesi 100 TL'den satıyorum' demiş."
Bizim başbakan da Avrupa'ya gitti ve AB liderleriyle, AB üyeliği ve mülteciler konusunda yaptığı pazarlığı, 'Kayseri pazarlığı' olarak tanımladı.
Davutoğlu nasıl bir pazarlık yaptı?
1- Türkiye'nin, AB üyelik süreci çerçevesinde 5 yeni başlığın müzakereye açılmasını önerdi. Rumlar veto etti. Hiçbir başlık açılmadı.
2- Erdoğan'ın, 'almadan gelme' dediği AB'nin, Türkiye'ye vermeyi taahhüt ettiği ve henüz sadece 100 milyon Euro'sunu verdiği paranın geri kalanının verilmesi hızlandırılacak. Yine AB'nin vereceğiz, dediği ikinci 3 milyar Euro'luk yardım için de "önümüzdeki dönemde gündeme alabiliriz" dedi. Yani para yok. Belki gündem olabilir.
3- 3 milyon mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye, 20 Mart'tan itibaren Yunanistan'daki tüm Suriyeli sığınmacıları, Türkiye geri alacak.
4- 60 yılda AB'nin istediği koşullardan 23'ünü sağlayabilen Türkiye Haziran'a kadar kalan 72 koşulu da yerine getirirse vize serbestisi sağlanacak.
Evet, bu pazarlığa Davutoğlu, "Kayseri pazarlığı" dedi.
Valla! Kayserililerin (ticari anlamda) bu utançtan kurtulmaları lazım
Yahudiler öyle pazarlıkçı bir millet ki, Kur'an'da da anlatıldığı üzere Yüce Allah (c.c) ve Hz. Musa (a.s) ile pazarlığa kalkışmışlardır. Her gün okuduğumuz Fatiha Suresinde bildirildiği üzere bu duruşlarından ötürü 'gazaba uğramış' bir millettir.
Yahudiler, dünya nüfusunun sadece yüzde 0.025'ini oluşturmasına rağmen küresel finans piyasalarının, küresel şirketlerin sahipleridir, yönlendiricileridir. Yahudiler, ABD nüfusunun yüzde 3'ünü oluşturmalarına rağmen ABD ekonominin yüzde 25'ini ellerinde tutmaktadırlar.
Yahudilerin bu ticaret mantığı (zeka da diyorlar) fıkralara da yansımıştır.
"Moskova metrosunun çıkışında iki adam dilenmektedir. Birinin önündeki kartonda 'şu zavallı savaş gazisine yardım edin' yazmaktadır. Diğerinin önündeki kartonda ise 'şu zavallı Yahudi'ye yardım edin' yazmaktadır.
'Savaş gazisi' yazısı olan dilencinin önü para ile doluyken, 'zavallı Yahudi' yazanın önünde tek para dahi yoktur.
Metrodan çıkan bir Rus, işgüzar bir tavırla Yahudi'ye çıkışır, 'ulan salak! Şu yanındaki dilenciden örnek al bari. Hangi geri zekalı bir Yahudi'ye para verir ki' diye.
Önünde 'Yahudi' yazısı olan, 'savaş gazisi' yazan dilenciye döner ve der ki; 'Görüyorsun ya Khaim, bu adam, bize ticaret öğretiyor.'"
Ülkemizde de Kayserililer ticaret zekasıyla öne çıkmış olarak anlatılır. Ne kadar doğrudur, yanlıştır bilmem ama fıkralarda Yahudilere taş çıkarttıkları kesin. Mesela;
"Kayserilinin biri, siyah sutyen almak için girmiş Yahudi tüccarının dükkanına. Paranın kokusunu alan Yahudi az kaldığını iddia ederek tanesini 40 TL'den vermiş.
Kayserili, 6 tane alıp, birkaç gün sonra 2 düzine istemiş. Yahudi tüccar aynı bahaneyle bu sefer tanesini 50 TL'den satmış.
Aradan 1 ay geçmiş. Kayserili, Yahudi tüccarın elindeki bütün malları istemiş. Yahudi, bizim Kayseriliye elindeki malları tanesi 75 TL'den satmış.
Satmış ama meraklanmış da. Ve Kayseriliye, 'bu kadar (siyah) sutyeni ne yapıyorsun' diye sormuş.
Kayserili cevap vermiş; 'Vallah ben ikiye kesiyor, minik takkeler yapıyor sonra da bunları Yahudilere tanesi 100 TL'den satıyorum' demiş."
Bizim başbakan da Avrupa'ya gitti ve AB liderleriyle, AB üyeliği ve mülteciler konusunda yaptığı pazarlığı, 'Kayseri pazarlığı' olarak tanımladı.
Davutoğlu nasıl bir pazarlık yaptı?
1- Türkiye'nin, AB üyelik süreci çerçevesinde 5 yeni başlığın müzakereye açılmasını önerdi. Rumlar veto etti. Hiçbir başlık açılmadı.
2- Erdoğan'ın, 'almadan gelme' dediği AB'nin, Türkiye'ye vermeyi taahhüt ettiği ve henüz sadece 100 milyon Euro'sunu verdiği paranın geri kalanının verilmesi hızlandırılacak. Yine AB'nin vereceğiz, dediği ikinci 3 milyar Euro'luk yardım için de "önümüzdeki dönemde gündeme alabiliriz" dedi. Yani para yok. Belki gündem olabilir.
3- 3 milyon mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye, 20 Mart'tan itibaren Yunanistan'daki tüm Suriyeli sığınmacıları, Türkiye geri alacak.
4- 60 yılda AB'nin istediği koşullardan 23'ünü sağlayabilen Türkiye Haziran'a kadar kalan 72 koşulu da yerine getirirse vize serbestisi sağlanacak.
Evet, bu pazarlığa Davutoğlu, "Kayseri pazarlığı" dedi.
Valla! Kayserililerin (ticari anlamda) bu utançtan kurtulmaları lazım
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025