İktisatçılar insanların ihtiyaçlarını sınırsız, fakat bu ihtiyaçlara cevap verecek olan mal ve hizmet miktarını sınırlı olarak tarif etmişlerdir.
Buna gerekçe olarak kaynakların sınırlı olması gösterilmiştir. Şu âna kadar İktisat ilmi de, bu sınırlı kaynaklardan yola çıkarak sınırsız ihtiyaçları karşılama ilmi olarak tarif edilmiştir.İnsan bahsinde esasında insanın ihtiyaçlarının sınırlı, ihtiraslarının sınırsız olduğunu ifade etmiştik. İnsanın ihtiyaçları konusunda yanılan iktisatçıların bir diğer yanılgısı da kaynakların sınırlı olduğu zannıdır. Esasen sınırsız olan ihtiyaçlar değil, kaynaklardır.
Kaynakları sınırlı olarak gören ekonomistler, arz yanlısı modeller geliştirerek, üretime odaklanmışlardır. Çünkü bu mantığa göre ihtiyaçlar sınırsız olduğu için tüketimde her zaman fazlalık olacağından ekonominin asıl çözülmesi gereken problemi tüketim değil, üretimdir.
Ancak bugün gelinen noktada ekonomilerde deflasyonun yani tüketim eksikliğinin ortaya çıkmış olması, var olan üretim hacmini bile karşılayabilecek tüketimin olmaması bu modellerin yanlış temeller üzerine oturduğunu ispatlamaktadır. Yani, insanların var olan arz miktarını çok kısa zamanda bitirmeleri gerekirken, oluşan arz fazlaları iktisat modellerinin olaylara bakış açısındaki yanlışlığını ortaya koymaktadır.
Deflasyon hastalığı ihtiyaçların sınırsız olduğu zannını temelden çürütmektedir. Aksine çağımızda ekonomileri bekleyen en büyük tehlikenin tüketimde yaşanan darlık olduğu ortadadır.Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi /BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar BaşMİLLİ EKONOMİ MODELİ İÇİN NE DEDİLER:Prof.Dr. Hans Peter Aubauer Viyana Üniversitesi, AvusturyaKaynak kavgasına son Milli Ekonomi Modeli'nde ifade edilen yeraltı ve yerüstü doğal kaynakların, devlet kontrolünde ve devlet-millet ortaklığı şeklinde işletilerek halkın istifadesine sunulması projesini oldukça önemli buluyorum. Böylece global sömürü odakları tarafından hazine üzerinde oturan dilenci konumuna düşürülen milletler, üzerinde oturduğu hazineden istifade etmesi sağlanmış olacaktır.Globalleşme sürecinde nüfusun çok az bir kısmı, kaynakların büyük bir kısmından istifade etmekte ve kendi kontrollerinde bulundurmaktadır. Toplumun büyük bir kısmı ise, kaynaklardan yeterince istifade edememektedir. Bu eşitsizlik her geçen gün daha da artmaktadır. Her geçen gün gerekirse güç kullanmak sureti ile de olsa, kaynakları kontrol altında tutmak çabaları çok tehlikeli boyutlara ulaşmaktadır.Fakirleştirilen halk kitleleri, zamanla kendi geleceklerini oluşturacak siyasi değerleri de kaybederek tamamen bağımlı hale gelmektedirler. Tam bu noktada Milli Ekonomi Modeli'nin, kaynakların ihtiyaçları karşılaması noktasında yeterli olduğu, dolayısıyla kaynaklardan istifade edilmesi veya onun paylaşılması noktasında kavga etmeye asla gerek olmadığı görüşünü çok önemli buluyorum.
Buna gerekçe olarak kaynakların sınırlı olması gösterilmiştir. Şu âna kadar İktisat ilmi de, bu sınırlı kaynaklardan yola çıkarak sınırsız ihtiyaçları karşılama ilmi olarak tarif edilmiştir.İnsan bahsinde esasında insanın ihtiyaçlarının sınırlı, ihtiraslarının sınırsız olduğunu ifade etmiştik. İnsanın ihtiyaçları konusunda yanılan iktisatçıların bir diğer yanılgısı da kaynakların sınırlı olduğu zannıdır. Esasen sınırsız olan ihtiyaçlar değil, kaynaklardır.
Kaynakları sınırlı olarak gören ekonomistler, arz yanlısı modeller geliştirerek, üretime odaklanmışlardır. Çünkü bu mantığa göre ihtiyaçlar sınırsız olduğu için tüketimde her zaman fazlalık olacağından ekonominin asıl çözülmesi gereken problemi tüketim değil, üretimdir.
Ancak bugün gelinen noktada ekonomilerde deflasyonun yani tüketim eksikliğinin ortaya çıkmış olması, var olan üretim hacmini bile karşılayabilecek tüketimin olmaması bu modellerin yanlış temeller üzerine oturduğunu ispatlamaktadır. Yani, insanların var olan arz miktarını çok kısa zamanda bitirmeleri gerekirken, oluşan arz fazlaları iktisat modellerinin olaylara bakış açısındaki yanlışlığını ortaya koymaktadır.
Deflasyon hastalığı ihtiyaçların sınırsız olduğu zannını temelden çürütmektedir. Aksine çağımızda ekonomileri bekleyen en büyük tehlikenin tüketimde yaşanan darlık olduğu ortadadır.Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi /BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar BaşMİLLİ EKONOMİ MODELİ İÇİN NE DEDİLER:Prof.Dr. Hans Peter Aubauer Viyana Üniversitesi, AvusturyaKaynak kavgasına son Milli Ekonomi Modeli'nde ifade edilen yeraltı ve yerüstü doğal kaynakların, devlet kontrolünde ve devlet-millet ortaklığı şeklinde işletilerek halkın istifadesine sunulması projesini oldukça önemli buluyorum. Böylece global sömürü odakları tarafından hazine üzerinde oturan dilenci konumuna düşürülen milletler, üzerinde oturduğu hazineden istifade etmesi sağlanmış olacaktır.Globalleşme sürecinde nüfusun çok az bir kısmı, kaynakların büyük bir kısmından istifade etmekte ve kendi kontrollerinde bulundurmaktadır. Toplumun büyük bir kısmı ise, kaynaklardan yeterince istifade edememektedir. Bu eşitsizlik her geçen gün daha da artmaktadır. Her geçen gün gerekirse güç kullanmak sureti ile de olsa, kaynakları kontrol altında tutmak çabaları çok tehlikeli boyutlara ulaşmaktadır.Fakirleştirilen halk kitleleri, zamanla kendi geleceklerini oluşturacak siyasi değerleri de kaybederek tamamen bağımlı hale gelmektedirler. Tam bu noktada Milli Ekonomi Modeli'nin, kaynakların ihtiyaçları karşılaması noktasında yeterli olduğu, dolayısıyla kaynaklardan istifade edilmesi veya onun paylaşılması noktasında kavga etmeye asla gerek olmadığı görüşünü çok önemli buluyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.