73 milyon nüfuslu Türkiye’de istihdam edilenlerin sayısı sadece 24 milyon kişi ve bunların da 10 milyon 236 bini hiçbir sosyal güvenlik hizmetinden istifade edemiyor yani kayıtdışı… Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Ekim 2011 raporuna göre, kayıtdışı istihdam oranı yüzde 41,8…
En fazla kayıtdışı çalışan da ülkemizin belkemiği olan tarım sektöründe istihdam ediliyor, toplam 5 milyon 321 bin kişi… Yani kayıtdışı çalışanların sayısı istihdam edilenlerin yarısı…
Şimdi dilerseniz bu rakamların ne anlama geldiğini ifade etmeye çalışalım.
Gelişmiş ülkelerde, çalışabilir nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 60-70’ler civarındayken, bizde yüzde 40’lar civarında… Aradaki fark masa başı oyunlarıyla işsiz kabul edilmiyor.
İstihdam edilenlerin yarısı da kayıtdışı, her türlü sosyal güvenceden mahrum vaziyette… Ve siyasi irade, siyasete yakın ekonomi yorumcuları kalkıp böyle çarpık bir ekonomik manzarada bile ekonomiden övgüyle bahsedebiliyorlar.
Resmi rakamlarında açıkça ifade ettiği şekliyle vatandaşlarının birçoğunu sosyal güvenceden mahrum bırakan bir devletin sosyal devlet olabilmesi mümkün değildir.
Var olan azıcık hizmet de yeterli değilken, siyasi irade IMF ve AB aklıyla bunları bile tırpanlamanın hesabı içindedir.
Üstelik dolaylı vergilerin vergi gelirleri içerisindeki ağırlığı düşünüldüğünde vatandaşa hizmet için toplanması gereken verginin çoğu hiçbir sosyal güvence veremediğimiz vatandaşımızdan toplanmaktadır.
Vatandaşımıza bir şey vermeden sürekli bir şey istenmektedir.
Sosyal devlet olmak, özellikle Prof. Dr. Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Modeli ve de Sosyal Devlet Milli Devlet tezleri ortaya çıktıktan sonra artık zor bir hadise değil.
Bu modelde “bir devlet nasıl vatandaşından almadan ona hizmet eder” mantığının uygulaması vardır.
Öncelikle şunu ifade edelim ki, hiçbir Türk vatandaşı kayıtdışı çalışmak ya da kayıtdışı çalıştırmak istemez. Eğer bu yönteme başvuruyorsa emin olun ki siyasi irade tarafından önüne konulan şartların ağırlığındandır.
İşte Milli Ekonomi Modeli, bu olumsuz şartları hem çalışan, hem işveren hem de tüm vatandaşlar için olumlu hale getiriyor ve bunu doğal bir biçimde gerçekleştiriyor. Nasıl mı?
Milli Ekonomi Modeli’nin uygulandığı Milli Devlet, ürettiği mal ve emek karşılığı kendi parasını devreye koyan, yer altı ve yerüstü kaynaklarını devlet-millet ortaklığıyla işleten, vatandaşının gelirine vergi adı altında göz dikmeyen, aldığından çok fazlasını veren güçlü, baba bir devlettir.
Milli Devlet’te her şey kayıt altına alınacaktır ama bugünkü mantıkla değil. Bugün her şey kayıt altına alınıyor çünkü siyasi iradenin IMF aklıyla uyguladığı yanlış politikaların oluşturduğu borç batağı her şeyin kayıt altına alınıp bundan vergi alınması için yapılıyor.
Milli Devlet’te ise her şey kayıt altına alınacak çünkü karşılığında para basılacak, yani senyoraj hakkı devreye sokulacak.
Şimdi söyler misiniz böyle bir niyetle size gelen devlete her şeyinizi kaydettirmez misiniz? O zaman bütün ekonomi rakamları daha sağlıklı olacak.
Vatandaş her şeyi kayıtlı olduğu için ve kayıt altına alınma ona yük değil, kazanç getireceği için kendisini bugünkü gibi hırsız gibi hissetmeyecek, suçluluk psikolojisinden kurtulacak.
Kayıtdışılık ancak Mili Ekonomi Modeli’nin uygulandığı Milli Devlet’te ortadan kalkar.
En fazla kayıtdışı çalışan da ülkemizin belkemiği olan tarım sektöründe istihdam ediliyor, toplam 5 milyon 321 bin kişi… Yani kayıtdışı çalışanların sayısı istihdam edilenlerin yarısı…
Şimdi dilerseniz bu rakamların ne anlama geldiğini ifade etmeye çalışalım.
Gelişmiş ülkelerde, çalışabilir nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 60-70’ler civarındayken, bizde yüzde 40’lar civarında… Aradaki fark masa başı oyunlarıyla işsiz kabul edilmiyor.
İstihdam edilenlerin yarısı da kayıtdışı, her türlü sosyal güvenceden mahrum vaziyette… Ve siyasi irade, siyasete yakın ekonomi yorumcuları kalkıp böyle çarpık bir ekonomik manzarada bile ekonomiden övgüyle bahsedebiliyorlar.
Resmi rakamlarında açıkça ifade ettiği şekliyle vatandaşlarının birçoğunu sosyal güvenceden mahrum bırakan bir devletin sosyal devlet olabilmesi mümkün değildir.
Var olan azıcık hizmet de yeterli değilken, siyasi irade IMF ve AB aklıyla bunları bile tırpanlamanın hesabı içindedir.
Üstelik dolaylı vergilerin vergi gelirleri içerisindeki ağırlığı düşünüldüğünde vatandaşa hizmet için toplanması gereken verginin çoğu hiçbir sosyal güvence veremediğimiz vatandaşımızdan toplanmaktadır.
Vatandaşımıza bir şey vermeden sürekli bir şey istenmektedir.
Sosyal devlet olmak, özellikle Prof. Dr. Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Modeli ve de Sosyal Devlet Milli Devlet tezleri ortaya çıktıktan sonra artık zor bir hadise değil.
Bu modelde “bir devlet nasıl vatandaşından almadan ona hizmet eder” mantığının uygulaması vardır.
Öncelikle şunu ifade edelim ki, hiçbir Türk vatandaşı kayıtdışı çalışmak ya da kayıtdışı çalıştırmak istemez. Eğer bu yönteme başvuruyorsa emin olun ki siyasi irade tarafından önüne konulan şartların ağırlığındandır.
İşte Milli Ekonomi Modeli, bu olumsuz şartları hem çalışan, hem işveren hem de tüm vatandaşlar için olumlu hale getiriyor ve bunu doğal bir biçimde gerçekleştiriyor. Nasıl mı?
Milli Ekonomi Modeli’nin uygulandığı Milli Devlet, ürettiği mal ve emek karşılığı kendi parasını devreye koyan, yer altı ve yerüstü kaynaklarını devlet-millet ortaklığıyla işleten, vatandaşının gelirine vergi adı altında göz dikmeyen, aldığından çok fazlasını veren güçlü, baba bir devlettir.
Milli Devlet’te her şey kayıt altına alınacaktır ama bugünkü mantıkla değil. Bugün her şey kayıt altına alınıyor çünkü siyasi iradenin IMF aklıyla uyguladığı yanlış politikaların oluşturduğu borç batağı her şeyin kayıt altına alınıp bundan vergi alınması için yapılıyor.
Milli Devlet’te ise her şey kayıt altına alınacak çünkü karşılığında para basılacak, yani senyoraj hakkı devreye sokulacak.
Şimdi söyler misiniz böyle bir niyetle size gelen devlete her şeyinizi kaydettirmez misiniz? O zaman bütün ekonomi rakamları daha sağlıklı olacak.
Vatandaş her şeyi kayıtlı olduğu için ve kayıt altına alınma ona yük değil, kazanç getireceği için kendisini bugünkü gibi hırsız gibi hissetmeyecek, suçluluk psikolojisinden kurtulacak.
Kayıtdışılık ancak Mili Ekonomi Modeli’nin uygulandığı Milli Devlet’te ortadan kalkar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025