"Ve Allah sana iki defa sevap verecektir. Şayet bundan kaçınacak olursan, emrinin altındakilerin (yani tebaanın) günahı da senin üzerinde toplanacaktır".
Hz. Peygamberin yabancı devlet adamlarına ve hükümdarlara gönderdiği tebliğ mektuplarında geçen hakikatlerden biri de bu ifadedir. Burada, halkın başında bulunan idarecilerin taşıdıkları sorumluluğun büyüklüğü ifade edilmektedir. Peygamberimizin; "Eğer İslam'ı kabul ederse, Allah'ın, imparatora iki misli sevap vereceğini" buyurması, idaresi altındaki kimselere Allah'ın hükümleriyle hükmeden yöneticilerin kat kat fazla sevaba nail olacaklarının işaretidir. Çünkü idareciler, İslam'ı kendi nefislerinde yaşamakla kalmazlar; tebaalarına da yaşatırlar ve Allah'ın koyduğu kurallarla, insanlar arasında hüküm verirler.Resulullah Efendimiz (sav), devamla imparatora, 'Şayet İslam'a girmezse, tebaasının günahının da onun üzerinde toplanacağını" işaret ediyor. Demek oluyor ki, halk kitlelerinin sorumluluğu, aynı zamanda onları yöneten kimselerin üzerinedir. Hz. Ömer'in halifeliği zamanında, Dicle kenarında telef olan bir koyundan bile kendini sorumlu tutması, bu hakikatin güzel bir örneğidir. Öyleyse; halka baş olan insanlara düşen en büyük vazife, İslam'ı yaşamak ve sorumluluğu altındaki kimselere yaşatmak ve en önemlisi, nefsiyle değil, Allah'ın hükümleriyle hüküm vermektir. Nitekim Cenab-ı Hak, bu gerçeğe işaretle, Maide Suresi 44'te; "Allah'ın hükmü ile hükmetmeyenler, kafirlerin ta kendileridir" buyurmaktadır.
Hz. Peygamberin yabancı devlet adamlarına ve hükümdarlara gönderdiği tebliğ mektuplarında geçen hakikatlerden biri de bu ifadedir. Burada, halkın başında bulunan idarecilerin taşıdıkları sorumluluğun büyüklüğü ifade edilmektedir. Peygamberimizin; "Eğer İslam'ı kabul ederse, Allah'ın, imparatora iki misli sevap vereceğini" buyurması, idaresi altındaki kimselere Allah'ın hükümleriyle hükmeden yöneticilerin kat kat fazla sevaba nail olacaklarının işaretidir. Çünkü idareciler, İslam'ı kendi nefislerinde yaşamakla kalmazlar; tebaalarına da yaşatırlar ve Allah'ın koyduğu kurallarla, insanlar arasında hüküm verirler.Resulullah Efendimiz (sav), devamla imparatora, 'Şayet İslam'a girmezse, tebaasının günahının da onun üzerinde toplanacağını" işaret ediyor. Demek oluyor ki, halk kitlelerinin sorumluluğu, aynı zamanda onları yöneten kimselerin üzerinedir. Hz. Ömer'in halifeliği zamanında, Dicle kenarında telef olan bir koyundan bile kendini sorumlu tutması, bu hakikatin güzel bir örneğidir. Öyleyse; halka baş olan insanlara düşen en büyük vazife, İslam'ı yaşamak ve sorumluluğu altındaki kimselere yaşatmak ve en önemlisi, nefsiyle değil, Allah'ın hükümleriyle hüküm vermektir. Nitekim Cenab-ı Hak, bu gerçeğe işaretle, Maide Suresi 44'te; "Allah'ın hükmü ile hükmetmeyenler, kafirlerin ta kendileridir" buyurmaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.