Kapitalist modelin geçmişte de başarısız olan istihdam yaratma becerisi, bugün tam anlamı ile iflas etmiş durumdadır ve maalesef devletlerin yetkili ve düşünen kafalarında bu gerçeği örtmenin dışında bir çözüm bulunmamaktadır.
Milli Ekonomi Modeli'nde de izah ettiğimiz gibi işsizlik, ancak sürekli büyümeyi sağlayacak bir "tüketim yanlı denge analizi" ile çözülebilir ki; kapitalizmin doğası, bırakın bu dengeyi kurmayı, bunu her geçen gün daha da bozmaktadır.
Emek arzı ile emek talebi dengede olmalıdırİşçi haklarında en önemli konu, piyasalarda emek arzı ile emek talebi arasında yaşanan dengesizlikten kaynaklanmaktadır. Eğer terazinin ibresi, emek talep edenlerden yana ise, ne kadar sendikalaşma süreci yaşanırsa yaşansın, işçinin haklarını elde etmesi gerçek manada mümkün olmayacaktır. Öte yandan haklar, kavga ve sürtüşme ortamında değil, doğal bir süreç içerisinde barış ortamında elde edilmelidir. Eğer bir ekonomide işsizlik varsa ve bireyler iş aradıkları halde iş bulamıyorlarsa, bulsalar bile kimseye muhtaç olmadan hayatlarını ikame edecekleri bir gelire malik olamıyorlarsa, orda işçi hakkından bahsetmek gerçeklerle örtüşmeyecektir.
MEM, üretim hızına eşit bir tüketim hızı oluşturmaktadırMilli Devlet'in ekonomi ve sosyal hayattaki çözümleri olan Milli Ekonomi Modeli, her şeyden önce Sosyal Devlet projeleri ile piyasalarda eksik kalan tüketimi dengelemekte, üretim hızına eşit bir tüketim hızı oluşturmaktadır. Tam istihdam ve sürekli büyüme, ancak böyle bir denge ile sağlanabilir.
Tatminkar ücret seviyesi tam istihdamda mümkündürTam istihdamın olduğu bir ekonomide, terazinin ibresi tam ortalı olacaktır; ancak böyle bir ortamda isteyen istediği ücretler ile çalışma hakkını elde edebilir. Yoksa Friedman'ın dediği gibi, bugünkü işsizlik oranlarının yaşandığı kapitalist ekonomilerde özgürlüğün olduğunu söylemek hayalden ibarettir: "Bireyler belli tür bir değişime taraf olup olmama konusunda fiilen özgürdürler, böylece her işlem tamamen gönüllüdür. Çalışabileceği başka işverenler olduğu için, çalışan işveren tarafından [yapılan] zorlamadan korunur"
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLERProf. Dr. Suphi Saatçi / Mimar Sinan ÜniversitesiBizlere zengin bir ufuk açıyorDünyanın en medenî ve ekonomik yönden en güçlü toplumu olarak tarihte yaşayan milletimizin en büyük başarısı, bize göre güçlü devlet geleneğine sahip oluşudur. Bütün bu tarihî akışı çok iyi kavrayan ve belirli bir sistematik içinde ele alarak tahlil eden Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Sosyal Devlet Milli Devlet" adlı yeni eseri, bu açıdan bizlere zengin bir ufuk açmaktadır. Milletimizin tarihini bilmeyenler, Tanzimat döneminden beri Batı karşısında yaşanan aşağılık kopleksinin ezikliğinden bir türlü kurtulamamışlardır. Kendine güveni kalmayan ve fikir adamı sıfatı ile ortada dönüp dolaşan sömürge aydınlarının yaşadığı sefalet, millî devletine yabancı olmasından kaynaklanıyor. Türklerin devlet geleneği ve bu geleneğin gücü hakkında fikir sahibi olmayan sadece sömürge aydınları değildir. Ne yazık devletin en önemli ve en yetkili makamında görev alanlar da, ne yazık aynı fikir sefaletinin içinde kıvranıyorlar. Onlara da ilk elden tavsiyemiz, Prof. Dr. Haydar Baş'ın bu kitabını dikkatlice okumalarıdır. Prof. Dr. Haydar Baş, ömrünü Türkiye'nin sorunlarını çözmeye ve milletimizin daha iyi bir geleceğe kavuşmasına vakfetmiştir.
Milli Ekonomi Modeli'nde de izah ettiğimiz gibi işsizlik, ancak sürekli büyümeyi sağlayacak bir "tüketim yanlı denge analizi" ile çözülebilir ki; kapitalizmin doğası, bırakın bu dengeyi kurmayı, bunu her geçen gün daha da bozmaktadır.
Emek arzı ile emek talebi dengede olmalıdırİşçi haklarında en önemli konu, piyasalarda emek arzı ile emek talebi arasında yaşanan dengesizlikten kaynaklanmaktadır. Eğer terazinin ibresi, emek talep edenlerden yana ise, ne kadar sendikalaşma süreci yaşanırsa yaşansın, işçinin haklarını elde etmesi gerçek manada mümkün olmayacaktır. Öte yandan haklar, kavga ve sürtüşme ortamında değil, doğal bir süreç içerisinde barış ortamında elde edilmelidir. Eğer bir ekonomide işsizlik varsa ve bireyler iş aradıkları halde iş bulamıyorlarsa, bulsalar bile kimseye muhtaç olmadan hayatlarını ikame edecekleri bir gelire malik olamıyorlarsa, orda işçi hakkından bahsetmek gerçeklerle örtüşmeyecektir.
MEM, üretim hızına eşit bir tüketim hızı oluşturmaktadırMilli Devlet'in ekonomi ve sosyal hayattaki çözümleri olan Milli Ekonomi Modeli, her şeyden önce Sosyal Devlet projeleri ile piyasalarda eksik kalan tüketimi dengelemekte, üretim hızına eşit bir tüketim hızı oluşturmaktadır. Tam istihdam ve sürekli büyüme, ancak böyle bir denge ile sağlanabilir.
Tatminkar ücret seviyesi tam istihdamda mümkündürTam istihdamın olduğu bir ekonomide, terazinin ibresi tam ortalı olacaktır; ancak böyle bir ortamda isteyen istediği ücretler ile çalışma hakkını elde edebilir. Yoksa Friedman'ın dediği gibi, bugünkü işsizlik oranlarının yaşandığı kapitalist ekonomilerde özgürlüğün olduğunu söylemek hayalden ibarettir: "Bireyler belli tür bir değişime taraf olup olmama konusunda fiilen özgürdürler, böylece her işlem tamamen gönüllüdür. Çalışabileceği başka işverenler olduğu için, çalışan işveren tarafından [yapılan] zorlamadan korunur"
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLERProf. Dr. Suphi Saatçi / Mimar Sinan ÜniversitesiBizlere zengin bir ufuk açıyorDünyanın en medenî ve ekonomik yönden en güçlü toplumu olarak tarihte yaşayan milletimizin en büyük başarısı, bize göre güçlü devlet geleneğine sahip oluşudur. Bütün bu tarihî akışı çok iyi kavrayan ve belirli bir sistematik içinde ele alarak tahlil eden Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Sosyal Devlet Milli Devlet" adlı yeni eseri, bu açıdan bizlere zengin bir ufuk açmaktadır. Milletimizin tarihini bilmeyenler, Tanzimat döneminden beri Batı karşısında yaşanan aşağılık kopleksinin ezikliğinden bir türlü kurtulamamışlardır. Kendine güveni kalmayan ve fikir adamı sıfatı ile ortada dönüp dolaşan sömürge aydınlarının yaşadığı sefalet, millî devletine yabancı olmasından kaynaklanıyor. Türklerin devlet geleneği ve bu geleneğin gücü hakkında fikir sahibi olmayan sadece sömürge aydınları değildir. Ne yazık devletin en önemli ve en yetkili makamında görev alanlar da, ne yazık aynı fikir sefaletinin içinde kıvranıyorlar. Onlara da ilk elden tavsiyemiz, Prof. Dr. Haydar Baş'ın bu kitabını dikkatlice okumalarıdır. Prof. Dr. Haydar Baş, ömrünü Türkiye'nin sorunlarını çözmeye ve milletimizin daha iyi bir geleceğe kavuşmasına vakfetmiştir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.