Sayın diş doktorumuz Bekir Duman'ın ve
cümle dişçilerimizin işlerine karışmış gibi olmayalım da, bilindiği gibi kanal
tedavisi; bir dişin sinirlerini alıp onu sureta diş haline getirmektir.
Diş gibi, dişe benzer, görüntüde diş ama vursan duymaz, kırsan duymaz, sıcaktan
anlamaz, soğuktan etkilenmez.
Diş mi diş, boşlukta bir yeri, ağızda bir boşluğu dolduruyor, karşıdan bakan
onu diş zannediyor.
Diyeceksiniz ki hayırdır, kanal tedavisi, diş, ne iş?
Son günlerdeki, son haftalardaki, son aylardaki, son yıllardaki, son on yıldaki
ve hatta son on yıllardaki gelişmeleri gözlemliyorum ve bu gelişmeler
karşısında milletin tepkisizliğine bakıyorum da diyorum ki, birileri bu millete
acayip bir kanal tedavisi uygulamış ve acayip bir şekilde sinirlerini
almış.
Var mı var, uzayda bir boşluğu dolduruyor mu dolduruyor, yer yüzünün bir
yüzünde düşe-kalka yaşıyor mu yaşıyor.
Sinirleri alınmış diş gibi, soğuktan etkilenmiyor, sıcaktan rahatsız olmuyor,
sureta bir millet?
Bu kanal tedavisi işini yapanlar her kim ise çok yaman yapmışlar.
İnanç sistemi ile oynanıyor, Tevhid akidesinin olmazsa olmazı olan son elçi son
Peygamber Tevhid cümlesinden çıkarılıyor, ses yok, itiraz yok.
Tahrif edilmiş, aslından saptırılmış dinler, Allah katında yegane din olan
İslam ile aynı kefeye konuyor, aynı terazide tartılıyor, aynı tepsi içerisinde
"eşitlerden biri" olarak takdim ediliyor yine ses yok, yine itiraz yok.
Çifte vatandaşlık gibi "çifte dinlilik" icat ediliyor, milyonlara ilan
ediliyor, edenler yine el üstünde.
Sembolik "sırat köprüleri" kuruluyor, münkiri münafığı, fitnecisi, fesatçısı,
mürtedi müşriği köprüden geçiriliyor, gazetelere; "bütün dinler sırat
köprüsünden geçti" şeklinde manşet oluyor, yine alkışa devam.
Birileri geliyor, millete ait, devlete ait ne var ne yok satıp savıyor, çoğunu
üç yıllık ,beş yıllık karları karşılığında elden çıkarıyor, bir itiraz, bir
tepki olmadığı gibi bütün bu cürümleri işleyenlere destek devam ediyor.
Devletin elindeki bütün bu taşınmazların, kurumların elden çıkarılmasına rağmen
on yılda iç ve dış borç beş-on katına çıkıyor, cari açık Cumhuriyet tarihinin
zirvesine çıkıyor, ne bir ses, ne bir nefes.
Nerde ne kadar varsa bütün devlet düşmanları, millet hasımları, cümle
bölücüler, haçlı Siyonist dünyasının taşeronları, önce vatan diyenlerden, vatan
sana canım feda diyenlerden, daha avantajlı hale geliyor, getiriliyor ne bir
ses, ne bir nefes.
Kanal tedavisi yemiş diş gibi.
cümle dişçilerimizin işlerine karışmış gibi olmayalım da, bilindiği gibi kanal
tedavisi; bir dişin sinirlerini alıp onu sureta diş haline getirmektir.
Diş gibi, dişe benzer, görüntüde diş ama vursan duymaz, kırsan duymaz, sıcaktan
anlamaz, soğuktan etkilenmez.
Diş mi diş, boşlukta bir yeri, ağızda bir boşluğu dolduruyor, karşıdan bakan
onu diş zannediyor.
Diyeceksiniz ki hayırdır, kanal tedavisi, diş, ne iş?
Son günlerdeki, son haftalardaki, son aylardaki, son yıllardaki, son on yıldaki
ve hatta son on yıllardaki gelişmeleri gözlemliyorum ve bu gelişmeler
karşısında milletin tepkisizliğine bakıyorum da diyorum ki, birileri bu millete
acayip bir kanal tedavisi uygulamış ve acayip bir şekilde sinirlerini
almış.
Var mı var, uzayda bir boşluğu dolduruyor mu dolduruyor, yer yüzünün bir
yüzünde düşe-kalka yaşıyor mu yaşıyor.
Sinirleri alınmış diş gibi, soğuktan etkilenmiyor, sıcaktan rahatsız olmuyor,
sureta bir millet?
Bu kanal tedavisi işini yapanlar her kim ise çok yaman yapmışlar.
İnanç sistemi ile oynanıyor, Tevhid akidesinin olmazsa olmazı olan son elçi son
Peygamber Tevhid cümlesinden çıkarılıyor, ses yok, itiraz yok.
Tahrif edilmiş, aslından saptırılmış dinler, Allah katında yegane din olan
İslam ile aynı kefeye konuyor, aynı terazide tartılıyor, aynı tepsi içerisinde
"eşitlerden biri" olarak takdim ediliyor yine ses yok, yine itiraz yok.
Çifte vatandaşlık gibi "çifte dinlilik" icat ediliyor, milyonlara ilan
ediliyor, edenler yine el üstünde.
Sembolik "sırat köprüleri" kuruluyor, münkiri münafığı, fitnecisi, fesatçısı,
mürtedi müşriği köprüden geçiriliyor, gazetelere; "bütün dinler sırat
köprüsünden geçti" şeklinde manşet oluyor, yine alkışa devam.
Birileri geliyor, millete ait, devlete ait ne var ne yok satıp savıyor, çoğunu
üç yıllık ,beş yıllık karları karşılığında elden çıkarıyor, bir itiraz, bir
tepki olmadığı gibi bütün bu cürümleri işleyenlere destek devam ediyor.
Devletin elindeki bütün bu taşınmazların, kurumların elden çıkarılmasına rağmen
on yılda iç ve dış borç beş-on katına çıkıyor, cari açık Cumhuriyet tarihinin
zirvesine çıkıyor, ne bir ses, ne bir nefes.
Nerde ne kadar varsa bütün devlet düşmanları, millet hasımları, cümle
bölücüler, haçlı Siyonist dünyasının taşeronları, önce vatan diyenlerden, vatan
sana canım feda diyenlerden, daha avantajlı hale geliyor, getiriliyor ne bir
ses, ne bir nefes.
Kanal tedavisi yemiş diş gibi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025