Hz. Mevlana bir İnsan-ı Kamildir
Bütün bu izahlardan çıkan netice, Mevlâna'nın İslâm'la münasebetini ulvî bir mânâ ile ortaya koymaktadır. Bu ulvî mânâ, Mevlâna'nın bir mü'min olmanın yanında İslâm'ı yaşamada takvayı esas almış bir insan-ı kâmil oluşudur.
Bu mânâ onun yüksek ihlas ve maneviyatını ifade ettiği gibi, aynı zamanda insanları ikaz ve irşad noktasında bir hidayet rehberi olduğunu da anlatır. Mevlâna'nın bu yönü insanlığın neden ona hayran olduğunu da bize anlatmaktadır. İslâm'da kâmil insan meselesinin ne olduğunu anlarsak bu diğer bir anlamda Mevlânâ'yı gerçek yönü ile anlamak olacaktır.
İyi bilinmesi gereken bir mevzu vardır ki, o da "kâmil insan" meselesidir. Esasen 'insan' denen âlem, büyüklüğünün derece ve nisbetini bilse, o yüceliği korumak için azamî gayret gösterir ve bu derece alçalmazdı. Allah (cc), 'insan sırrı'nı anlayanlardan eylesin.
Bilelim ki, "kâmil insan", Abdulkerim Ciylî'nin dediği gibi, "Hem Hakk'ın, hem de halkın mukabilidir."
Kâmil insan, bütün âlemleri kendinde toplayan âlemdir. İnsan, sûret açısından küçük, mânâ açısından ise büyük bir âlemdir. Cenab-ı Hakk'ın sıfat ve esmâsının tecellisinden ibarettir. Bu sebeple onda hârikulâde hâllerin görülmesi tabiîdir. Meselâ, peygamberlerde mucizelerin, evliyâda kerametlerin zuhuru bu sebeptendir. Onun için hem mucize hem de keramet Allah'tan olunca, peygamber ve velîye ulûhiyet atfetmek küfrü gerektirir.
Nasıl ki peygamber ve velîye ulûhiyet atfetmek küfür ise, onlarda zuhur eden mucize ve kerameti inkâr etmek de küfürdür.
Kâmil insan bu âlemin ruhu, âlem de onun cesedidir. Bu mânâda önde (yani birincilik makamında) her zaman Peygamberimiz vardır. Ondan sonra diğer peygamberler, sonra da mertebesine göre velîler gelir...
Bu konuyu izah ederken şu hususu da ifade etmek lazımdır: Bu âlemde sırrını keşfedemediğimiz birçok âlemler vardır. 'Gayb âlemi' denilen âlem de bunlardandır. İnsan, yaratılışı münasebetiyle bu âlemi de keşfetme ve yaşama kaabiliyetine sahiptir.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden Hz Mevlana
Bütün bu izahlardan çıkan netice, Mevlâna'nın İslâm'la münasebetini ulvî bir mânâ ile ortaya koymaktadır. Bu ulvî mânâ, Mevlâna'nın bir mü'min olmanın yanında İslâm'ı yaşamada takvayı esas almış bir insan-ı kâmil oluşudur.
Bu mânâ onun yüksek ihlas ve maneviyatını ifade ettiği gibi, aynı zamanda insanları ikaz ve irşad noktasında bir hidayet rehberi olduğunu da anlatır. Mevlâna'nın bu yönü insanlığın neden ona hayran olduğunu da bize anlatmaktadır. İslâm'da kâmil insan meselesinin ne olduğunu anlarsak bu diğer bir anlamda Mevlânâ'yı gerçek yönü ile anlamak olacaktır.
İyi bilinmesi gereken bir mevzu vardır ki, o da "kâmil insan" meselesidir. Esasen 'insan' denen âlem, büyüklüğünün derece ve nisbetini bilse, o yüceliği korumak için azamî gayret gösterir ve bu derece alçalmazdı. Allah (cc), 'insan sırrı'nı anlayanlardan eylesin.
Bilelim ki, "kâmil insan", Abdulkerim Ciylî'nin dediği gibi, "Hem Hakk'ın, hem de halkın mukabilidir."
Kâmil insan, bütün âlemleri kendinde toplayan âlemdir. İnsan, sûret açısından küçük, mânâ açısından ise büyük bir âlemdir. Cenab-ı Hakk'ın sıfat ve esmâsının tecellisinden ibarettir. Bu sebeple onda hârikulâde hâllerin görülmesi tabiîdir. Meselâ, peygamberlerde mucizelerin, evliyâda kerametlerin zuhuru bu sebeptendir. Onun için hem mucize hem de keramet Allah'tan olunca, peygamber ve velîye ulûhiyet atfetmek küfrü gerektirir.
Nasıl ki peygamber ve velîye ulûhiyet atfetmek küfür ise, onlarda zuhur eden mucize ve kerameti inkâr etmek de küfürdür.
Kâmil insan bu âlemin ruhu, âlem de onun cesedidir. Bu mânâda önde (yani birincilik makamında) her zaman Peygamberimiz vardır. Ondan sonra diğer peygamberler, sonra da mertebesine göre velîler gelir...
Bu konuyu izah ederken şu hususu da ifade etmek lazımdır: Bu âlemde sırrını keşfedemediğimiz birçok âlemler vardır. 'Gayb âlemi' denilen âlem de bunlardandır. İnsan, yaratılışı münasebetiyle bu âlemi de keşfetme ve yaşama kaabiliyetine sahiptir.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden Hz Mevlana
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.