Kalabalıkların Hz. Ali’nin evine gelişi
Hz. Ali kalabalığın evine gelişini şöyle anlatıyor: “Ayaklarının bağı çözülmüş, çobanları tarafından başıboş bırakılmış susuz develerin su başında biriktikleri gibi biriktiler...
19.08.2024 08:18:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Hz. Ali kalabalığın evine gelişini şöyle anlatıyor: "Ayaklarının bağı çözülmüş, çobanları tarafından başıboş bırakılmış susuz develerin su başında biriktikleri gibi biriktiler.
Yanlarını birbirlerine sürterek (eve) saldırdılar. Öylesine ki Beni öldürecekler, yahut da bazısı bazısını gözümün önünde öldürecek sandım."
"… Derken halkın Benim etrafıma sırtlanın boynundaki kıllar gibi üşüşmesi kadar beni ezen bir şey olmadı. Her yandan birbiri ardınca çevreme üşüştüler.
Kalabalıktan neredeyse Hasan'la Hüseyin ayaklar altında kalacaktı. Koyunların ağıla üşüşmesi gibi çevreme üşüştüler. Bu hengâmede elbisem bile yırtıldı."
Hz. Ali, Nehrevan Savaşı'nda sapık bir tayfa olan Haricîlerin tamamına yakınına yok etmişti. Ancak buradan sağ kurtulan İbn-i Mülcem el-Haricî, Kûfe Mescidi'nde İmam Ali'ye suikastta bulundu.
Rivâyete göre; Hz. Ali, Abdurrahman ibn-i Mülcem'i görünce, "Beni öldürecek olan budur" demişti.
"Ona karşı seni durduran şey nedir?" diye sorduklarında, "O, henüz beni öldürmeye teşebbüs etmedi" buyurmuştur.
Haricîlerden Abdurrahman b. Mülcem, Bürek b. Abdullah, Amr b. Bükeyr Mekke'de bir toplantı düzenlediler. Ve Nehrevan Savaşı'nda öldürülen arkadaşlarının intikamını almak için Hz. Ali'nin, Amr b. As'ın ve Muaviye'nin öldürülmesine karar verdiler.
Hz. Ali'nin İbn-i Mülcem, Muaviye'nin Burek b. Abdullah, Amr. b. As'ın Amr. b. Bukey tarafından öldürülmesi konusunda anlaşmaya vardılar. Kılıçlarını zehirleyerek H.40 yılının Ramazan ayında planlarını gerçekleştirmek üzere ayrıldılar.
İbn-i Mülcem ve yanındaki birkaç arkadaşı Ramazan'ın on dokuzuncu gecesi geldiğinde kılıçlarını gizleyip maksatlarını gerçekleştirmek üzere Kûfe Mescidi'ne gittiler."
Hz. Ali, her gün sabah ve akşam vakitlerinde bu camiye gelir ve cemaate namaz kıldırırdı. Rivâyete göre; İmam, mescidin girişinde yatanları namaza kaldırmaktadır. Bunların arasında İbn-i Mülcem de vardır. İbn-i Mülcem arkadaşlarıyla birlikte o geceyi bekleyerek geçirmiştir.
Kimsenin bulunmadığı, henüz kandillerin bile yanmadığı o gece Hz. Ali ezan okuduktan sonra tesbih ve tehlil okuyarak mescidin avlusunda ve içinde uyuyanları uyandırır.
Bu sırada yüzüstü uykuya dalmış olan İbn-i Mülcem'i görür. "Uyan, namaz vaktidir. Böyle yüzüstü uyuma. Bu şeytanın uyuma tarzıdır. Mü'minler gibi sağ yanına doğru yat ya da peygamberler gibi sırt üstü uyu" buyurur.
Hz. Ali'nin oğlu Muhammed b. Hanefiyye o talihsiz geceyi şöyle anlatıyor:
"Hz. Ali'nin öldürüldüğü gece namaz kılmak için büyük mescide gitmiştim. Orada şehir halkından pek çok insan vardı. Kimi rükûda, kimi secdedeydi. Hz. Ali sabah namazı için dışarıya çıktı. 'Ey insanlar! Namaz, namaz!' diye seslendi.
Birden bir parıltı gördüm. 'Hüküm ancak Allah'ındır Senin değil ey Ali!' diye bir ses işittim. Sonra bir kılıç gördüm. Sonra ikincisini gördüm.
Hz. Ali'nin sesini duydum. 'Adamı kaçırmayın' diyordu. İnsanlar onun etrafını sardılar ve çok geçmeden yakaladılar. Ve Hz. Ali'nin huzuruna getirdiler. Hz. Ali, 'Cana karşı can. Eğer ölürsem Beni öldürdüğü gibi onu da öldürün. Eğer yaşarsam ne yapacağıma Ben karar veririm' buyurdu."
İbn-i Mülcem, Hz. Ali'nin namaza durduğu sütunun arkasına gizlenmiş, Hz. Ali ilk secdesinden kalkarken zehirli kılıcı başına indirmişti. Kılıç, Hendek Savaşı'nda Amir'in vurduğu yere isabet etti ve İmam'ın alnı yarıldı. Kılıç darbesi başına indiği anda Hz. Ali şu sözleri söyledi: "Kâbe'nin Rabbine andolsun ki kurtuldum."
Hz. Ali eve getirilip yatağına yatırıldı. Doktorlar çağrıldı. İçlerinde en uzman olanlarından biri yaptığı muayene sonucu darbenin beyne kadar ulaştığını anladı. Ve şöyle dedi: "Ey Mü'minlerin Emiri, vasiyetini yap zira öleceksin."
İmam Ali son nefesini vermeden Resûlullah'ın önceden emrettiği vasiyeti yerine getirerek kendisinden sonra Hz. Hasan'ı imam olarak açıkladı. İmam Hüseyin'i ve diğer evlatlarını ve yakın dostlarını buna şahit tuttu." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Zeynep ve Hz. Masume eserinden)
Yanlarını birbirlerine sürterek (eve) saldırdılar. Öylesine ki Beni öldürecekler, yahut da bazısı bazısını gözümün önünde öldürecek sandım."
"… Derken halkın Benim etrafıma sırtlanın boynundaki kıllar gibi üşüşmesi kadar beni ezen bir şey olmadı. Her yandan birbiri ardınca çevreme üşüştüler.
Kalabalıktan neredeyse Hasan'la Hüseyin ayaklar altında kalacaktı. Koyunların ağıla üşüşmesi gibi çevreme üşüştüler. Bu hengâmede elbisem bile yırtıldı."
Hz. Ali, Nehrevan Savaşı'nda sapık bir tayfa olan Haricîlerin tamamına yakınına yok etmişti. Ancak buradan sağ kurtulan İbn-i Mülcem el-Haricî, Kûfe Mescidi'nde İmam Ali'ye suikastta bulundu.
Rivâyete göre; Hz. Ali, Abdurrahman ibn-i Mülcem'i görünce, "Beni öldürecek olan budur" demişti.
"Ona karşı seni durduran şey nedir?" diye sorduklarında, "O, henüz beni öldürmeye teşebbüs etmedi" buyurmuştur.
Haricîlerden Abdurrahman b. Mülcem, Bürek b. Abdullah, Amr b. Bükeyr Mekke'de bir toplantı düzenlediler. Ve Nehrevan Savaşı'nda öldürülen arkadaşlarının intikamını almak için Hz. Ali'nin, Amr b. As'ın ve Muaviye'nin öldürülmesine karar verdiler.
Hz. Ali'nin İbn-i Mülcem, Muaviye'nin Burek b. Abdullah, Amr. b. As'ın Amr. b. Bukey tarafından öldürülmesi konusunda anlaşmaya vardılar. Kılıçlarını zehirleyerek H.40 yılının Ramazan ayında planlarını gerçekleştirmek üzere ayrıldılar.
İbn-i Mülcem ve yanındaki birkaç arkadaşı Ramazan'ın on dokuzuncu gecesi geldiğinde kılıçlarını gizleyip maksatlarını gerçekleştirmek üzere Kûfe Mescidi'ne gittiler."
Hz. Ali, her gün sabah ve akşam vakitlerinde bu camiye gelir ve cemaate namaz kıldırırdı. Rivâyete göre; İmam, mescidin girişinde yatanları namaza kaldırmaktadır. Bunların arasında İbn-i Mülcem de vardır. İbn-i Mülcem arkadaşlarıyla birlikte o geceyi bekleyerek geçirmiştir.
Kimsenin bulunmadığı, henüz kandillerin bile yanmadığı o gece Hz. Ali ezan okuduktan sonra tesbih ve tehlil okuyarak mescidin avlusunda ve içinde uyuyanları uyandırır.
Bu sırada yüzüstü uykuya dalmış olan İbn-i Mülcem'i görür. "Uyan, namaz vaktidir. Böyle yüzüstü uyuma. Bu şeytanın uyuma tarzıdır. Mü'minler gibi sağ yanına doğru yat ya da peygamberler gibi sırt üstü uyu" buyurur.
Hz. Ali'nin oğlu Muhammed b. Hanefiyye o talihsiz geceyi şöyle anlatıyor:
"Hz. Ali'nin öldürüldüğü gece namaz kılmak için büyük mescide gitmiştim. Orada şehir halkından pek çok insan vardı. Kimi rükûda, kimi secdedeydi. Hz. Ali sabah namazı için dışarıya çıktı. 'Ey insanlar! Namaz, namaz!' diye seslendi.
Birden bir parıltı gördüm. 'Hüküm ancak Allah'ındır Senin değil ey Ali!' diye bir ses işittim. Sonra bir kılıç gördüm. Sonra ikincisini gördüm.
Hz. Ali'nin sesini duydum. 'Adamı kaçırmayın' diyordu. İnsanlar onun etrafını sardılar ve çok geçmeden yakaladılar. Ve Hz. Ali'nin huzuruna getirdiler. Hz. Ali, 'Cana karşı can. Eğer ölürsem Beni öldürdüğü gibi onu da öldürün. Eğer yaşarsam ne yapacağıma Ben karar veririm' buyurdu."
İbn-i Mülcem, Hz. Ali'nin namaza durduğu sütunun arkasına gizlenmiş, Hz. Ali ilk secdesinden kalkarken zehirli kılıcı başına indirmişti. Kılıç, Hendek Savaşı'nda Amir'in vurduğu yere isabet etti ve İmam'ın alnı yarıldı. Kılıç darbesi başına indiği anda Hz. Ali şu sözleri söyledi: "Kâbe'nin Rabbine andolsun ki kurtuldum."
Hz. Ali eve getirilip yatağına yatırıldı. Doktorlar çağrıldı. İçlerinde en uzman olanlarından biri yaptığı muayene sonucu darbenin beyne kadar ulaştığını anladı. Ve şöyle dedi: "Ey Mü'minlerin Emiri, vasiyetini yap zira öleceksin."
İmam Ali son nefesini vermeden Resûlullah'ın önceden emrettiği vasiyeti yerine getirerek kendisinden sonra Hz. Hasan'ı imam olarak açıkladı. İmam Hüseyin'i ve diğer evlatlarını ve yakın dostlarını buna şahit tuttu." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Zeynep ve Hz. Masume eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.