Türkiye'yi 2005'te birçok sıkıntı ve yeni gelişmeler bekliyor. Yeni Türk Lirası'na (YTL) geçilecek olması, yeni vergiler, yeni zamlar, asgari ücretliye ve emekliye verilecek sadaka zamlar, damga pulunun kaldırılması? Şu an AKP'li vekil ve bakanların hiçbirinin gündeminde bu gelişmeler yok. Kıbrıs, taviz yasaları, Irak'ta yapılan katliam, tarumar edilen kırmızı çizgiler zaten AKP'lilerin gündemine hiç girememişti. Şu sıralar AKP'lilerin tek bir gündemi var: Kabine revizyonu.
Bakanlar, deyimi çarpıtarak ifade edecek olursak "kelle koltukta" dolaşıyor, koltuklarını kelleyle özdeşleştirip, kelleyi koltuk için feda etmeyi göze almışlar. AKP ve Türkiye'de kurduğu diktatörlüğün keyfini çıkaran Başbakan Erdoğan'ın peşinde pervane olan bakanlar, yerlerinde kalabilmek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Bir de Meclis'e geldiği günden bu yana bakanlık hayaliyle yanıp tutuşan vekiller var. Onların gündemi 2 yıldır neredeyse hiç değişmedi: Şu Bakanlık koltuğuna bir oturabilsem!
2 yıldır hayalini kurdukları o koltuğa hiçbir zaman bu kadar yakın olmamışlardı. Hepsi bugünlerde kıyasıya yarışıyor, alttan alta propaganda ve promosyon çalışmalarını yürütüyorlar. Erdoğan dikta yönetiminin gözüne girebilmek için akla gelen-gelmeyen ne varsa yapılıyor.
AKP'nin en önemli gündeminin perdeye yansıyan kısmını bir tarafa bırakıp, olayın perde arkasına inelim.
17 Aralık Zirvesi sonrasında cılız bir şekilde gündeme gelmesine rağmen "kabine revizyonu" son birkaç gündür özellikle gündemde. Başbakan Erdoğan da bugüne kadar dedikodu hükmünde olan revizyon iddialarını geçtiğimiz gün açık bir şekilde ifade etti. İş ciddileşti anlayacağınız.
Revizyon gündeme gelmeden birkaç gün önce gerçekleştirilen Bakanlar Kurulu toplantısında yaşanan AB tartışmaları bakanların kaderini tayin etti. Çünkü o bakanlar kurulunda bazı bakanlar Brüksel Zirvesi'nde altına imza atılan kararların Türkiye için çok ağır şartlar içerdiğini belirtiyordu. Turizm Bakanı Erkan Mumcu Kıbrıs konusunda mevcut durumun gerisine gidildiğini ifade edip "Kıbrıs konusunda ne yazık ki mevziimizi kaybettik" derken, Tarım Bakanı Sami Güçlü ise zirve kararlarında birçok tuzağın olduğuna dikkat çekiyordu. Kürşat Tüzmen Avrupa Parlamentosu'nun aldığı kararlarda Fırat ve Dicle ile ilgili hususların sakıncalı olduğunu söylüyor, Abdullah Gül ise "Kıbrıs'ı tanıma" konusunda kafa karışıklığını itiraf ediyordu.
İşte bu tartışmalar ve AB ile ilgili bu kuşkular bakanların kaderini tayin etti. AB konusunda "çatlak ses" olarak nitelendirilen bu görüşler ve sahipleri tırpanlanacak.
Başbakan Erdoğan birçok önemli tavizin verileceği 2005'te AB'ye ve ABD'ye karşı pürüzsüz bir Bakanlar Kurulu istiyor. Bunun için de Erkan Mumcu'dan, Sami Güçlü'ye, Zeki Ergezen'den Kürşat Tüzmen'e pürüzlü hiçbir bakana acımayacak.
Sözün özü, Erdoğan AB yolunda kendisine en ufak bir engel teşkil edecek kim var kim yoksa harcayacak. AB ve ABD'ye sorgusuz sualsiz iman eden vekiller ise bakanlık koltuğuna oturtulacak.
Bakanlar, deyimi çarpıtarak ifade edecek olursak "kelle koltukta" dolaşıyor, koltuklarını kelleyle özdeşleştirip, kelleyi koltuk için feda etmeyi göze almışlar. AKP ve Türkiye'de kurduğu diktatörlüğün keyfini çıkaran Başbakan Erdoğan'ın peşinde pervane olan bakanlar, yerlerinde kalabilmek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Bir de Meclis'e geldiği günden bu yana bakanlık hayaliyle yanıp tutuşan vekiller var. Onların gündemi 2 yıldır neredeyse hiç değişmedi: Şu Bakanlık koltuğuna bir oturabilsem!
2 yıldır hayalini kurdukları o koltuğa hiçbir zaman bu kadar yakın olmamışlardı. Hepsi bugünlerde kıyasıya yarışıyor, alttan alta propaganda ve promosyon çalışmalarını yürütüyorlar. Erdoğan dikta yönetiminin gözüne girebilmek için akla gelen-gelmeyen ne varsa yapılıyor.
AKP'nin en önemli gündeminin perdeye yansıyan kısmını bir tarafa bırakıp, olayın perde arkasına inelim.
17 Aralık Zirvesi sonrasında cılız bir şekilde gündeme gelmesine rağmen "kabine revizyonu" son birkaç gündür özellikle gündemde. Başbakan Erdoğan da bugüne kadar dedikodu hükmünde olan revizyon iddialarını geçtiğimiz gün açık bir şekilde ifade etti. İş ciddileşti anlayacağınız.
Revizyon gündeme gelmeden birkaç gün önce gerçekleştirilen Bakanlar Kurulu toplantısında yaşanan AB tartışmaları bakanların kaderini tayin etti. Çünkü o bakanlar kurulunda bazı bakanlar Brüksel Zirvesi'nde altına imza atılan kararların Türkiye için çok ağır şartlar içerdiğini belirtiyordu. Turizm Bakanı Erkan Mumcu Kıbrıs konusunda mevcut durumun gerisine gidildiğini ifade edip "Kıbrıs konusunda ne yazık ki mevziimizi kaybettik" derken, Tarım Bakanı Sami Güçlü ise zirve kararlarında birçok tuzağın olduğuna dikkat çekiyordu. Kürşat Tüzmen Avrupa Parlamentosu'nun aldığı kararlarda Fırat ve Dicle ile ilgili hususların sakıncalı olduğunu söylüyor, Abdullah Gül ise "Kıbrıs'ı tanıma" konusunda kafa karışıklığını itiraf ediyordu.
İşte bu tartışmalar ve AB ile ilgili bu kuşkular bakanların kaderini tayin etti. AB konusunda "çatlak ses" olarak nitelendirilen bu görüşler ve sahipleri tırpanlanacak.
Başbakan Erdoğan birçok önemli tavizin verileceği 2005'te AB'ye ve ABD'ye karşı pürüzsüz bir Bakanlar Kurulu istiyor. Bunun için de Erkan Mumcu'dan, Sami Güçlü'ye, Zeki Ergezen'den Kürşat Tüzmen'e pürüzlü hiçbir bakana acımayacak.
Sözün özü, Erdoğan AB yolunda kendisine en ufak bir engel teşkil edecek kim var kim yoksa harcayacak. AB ve ABD'ye sorgusuz sualsiz iman eden vekiller ise bakanlık koltuğuna oturtulacak.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012