MHP Bursa Milletvekili, 2 Mayıs 2012 tarihinde Başbakan’ın cevaplaması istemiyle TBMM Başkanlığına bir soru önergesi veriyor. Önerge şöyle:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında etnik bir fitneyi başlattığı için tarih kitaplarında ‘hain’ olarak anlatılan ve 1925 yılında İstiklal Mahkemesi kararıyla idam edilen Şeyh Sait adına bir cami yaptırılacağı iddia edilmektedir. Buna göre;
1. Bahsi geçen iddia doğru mudur?
2. Şayet doğruysa devletin astığı bir hain adına cami yaptırılması açılım politikanızın bir parçası mıdır?
3. Bundan sonra kimler adına cami yaptırılması düşünülmektedir? Bölücü başı, bebek katili, İmralı canisi adına da bir cami yaptırmayı düşünüyor musunuz?”
Tabi ne cevap verildi diye merak ediyorsunuzdur? Bu önergeye cevap yok. Geri iade var. Neden mi?
Vatandaşına “Ananı da al git”, “Kız mıdır, kadın mıdır?”, “İspat etmeyenin…” vs. söylemlerinin sahibinin oturduğu makama verilen önergeyi, AKP’den TBMM Başkanı seçtirilen Cemil Çiçek imzasıyla geri gönderildi. Çünkü bu önerge “kaba ve yaralayıcı sözler” içeriyormuş ve düzeltilmesi gerekiyormuş.
Artı İmralı canisi ile görüşme iddialarını şerefsizlik olarak niteleyip, sonra ben görüştüm ve yine görüşürüm diyen Başbakan ve Yargıtay’ın “Sayın” kavramını bebek katili için bile fikir özgürlüğü kapsamına kanunen alması ve bu ortamda milletin vekilinin “SAYIN!!!” Öcalan (bebek katili) için cani, katil, onun içinde cami düşünüyor musunuz soru ve tanımları hükümetin ve TBMM Başkanının zoruna gitmiş ve önergeyi kaba ve yaralayıcı bulmuşlar.
Olacak iş mi! Teröristle pazarlık yapan, bölücü başını muhatap alan, onun için şartların en iyisini oluşturan, yattığı yerden terörü organize etme olanağı sağlanan ve kanunen “Sayın” denilmesi gereken mahluka, katil ve cani demeyi AKP iktidarı kabul edebilir mi? Çağdaşlığa, Avrupalılaşmaya sığar mı bu kavramlar!!!
Sonra Cumhuriyeti kuranlar şeyh Sait denen zevatı, vatan haini ve etnik fitne başlatmasından ötürü (şeyh Sait isyanı) suçlu bulmuş ve hak ettiği cezayı vermişlerdi.
Şimdi bu ülkede senelerdir, çoğu belli olan kişi ve kesimler mezhep ayrımcılığı yapıyor. Vatandaşlarımızın kapılarına işaret koyuyor. Sonra senelerdir terör ve PKK olarak adlandırılan, dış kaynak ve destekli bu terör hareketini, Başbakan Erdoğan bizzat “Bu bir Kürt hareketidir” diye adlandırarak etnik ayrımcılığa sebep oldu.
İşte bu önerge kabul edilmiş olsaydı, yarın Erdoğan ve birçok AKP’li için benzer üslupla önergeler klasörlerle Meclise verilirdi.
AKP hükümeti, Milli Mücadeleye başkaldıran, zamanının Öcalan’ı, Batının tetikçisi Şeyh Sait adına cami yaptırır mı veya yapılmasına izin verir mi?
Valla! Kendisi “besmele” ile kilise açan, eşi kilisede mum yakıp, dua eden Başbakan ve hükümetinden ben her şeyi beklerim. Ya sen!
Bedel isteniyor
Malum 6 ay önce Uludere’de, kadim dostunun istihbaratına binaen, hükümetin “vur” emrini TSK yerine getirmişti. Ama vurulan hedef PKK değilmiş. Ya kim? Hükümetin her gün PKK ile ilgileri var mı diye araştırdığı, soruşturduğu, gece baskınları yaptırdığı bir grup sınır kaçakçılığıyla geçimini sağlayan vatandaşımızmış…
İşte 6 ay sonra bu olay o kadar karıştı ki, karışmayan kalmadı. Geçen bir haber bülteni dinliyorum, dindar kesim bir bildiri (Uludere ile ilgili) yayınladı, haberi geçti. Şaşırdım! Hangi dindar kesim?
Araştırdım… Hatta Taraf gazetesinin “bir kadın memesine vatanı satarım” unvanlı yazarı Ahmet Altan bile bu dindar (!) kesime sahip çıkmış, hak vermiş…
Bu bildiriyi yayınlayanların yani dindar diye kendini tanıtanların çoğunluğu AKP’yi destekleyen gençler, imzacılar ise dinci kesimin saygı değer isimleriymiş…
Bu bildiriye bir ayet konuluyor. Maide Suresi 8. Ayet;
“Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”
Sonra bu bölgede ölü evlerinde ve köylerinde, beldelerinde en az bir hafta yas tutulurken, yapılan yılbaşı kutlamaları kınandı. Bölge şartları, insanların yaşam koşulları vs. birçok şeye değinildikten sonra yine dine yönlenilmiş. Nede olsa “dindar” kesimin bildirisi!
Hz. Ömer’den örnek verilmiş; “Dicle’nin kenarında bir kurt bir kuzuyu yese Allah hesabını Ömer’den sorar.”
Sonra Recep Tayyip Erdoğan’a seslenilmiş; Ey Erdoğan! “Şam’da, Bağdat’ta, Kabil’de masum insanlar, çocuklar öldürülürken, biz sessiz, tepkisiz kalamayız” diye haykırmışlar.
Bizde senelerdir haykırıyoruz; Ey gömlekli, gömleksiz mücahit ve mütahitler ve onları destekleyenler!
Afganistan’da Müslümanlar katledilirken, Müslüman çocukları ve gençleri yakalanıp, işgalci ülkelere götürülüp, organları çıkartılırken, cesetlerine hayvanların yapmayacakları yapılırken boğazınıza ne tıkanmıştı?
Irak’ta 1.5 milyon Müslüman katledilirken, Erdoğan katledenlere dua ederken, Nur Bacının ırzına Coniler geçerken imanınız tatile mi çıkmıştı?
Sonra Dicle kenarında kaç vatan evladı soyu belirsizlerin kurşunları ile şehit oldu? Hesapladınız mı?
Şam’da, Bağdat’ta, Kabil’de Müslümanları kim katlediyor ve onları kim dost olarak kabul ediyor? Hiç merak etmediniz mi?
Sahi siz! Hangi dinin, dindarlarısınız?
Taraf gazetesi demişken… Bu olayların ortasındaki kişi olan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in yerine “odun” fotoğrafı koyarak haber yapmış… Milliyet’ten Elif Erdal ise “Demek Erdoğan Menderes’in söyleyip de yapamadığını yaptı. Ne demişti Menderes: “Odunu koysam milletvekili seçilir...” kıyas ve yorumuna gitmiş.
Artık gerisini muhatabı düşünsün…
“Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında etnik bir fitneyi başlattığı için tarih kitaplarında ‘hain’ olarak anlatılan ve 1925 yılında İstiklal Mahkemesi kararıyla idam edilen Şeyh Sait adına bir cami yaptırılacağı iddia edilmektedir. Buna göre;
1. Bahsi geçen iddia doğru mudur?
2. Şayet doğruysa devletin astığı bir hain adına cami yaptırılması açılım politikanızın bir parçası mıdır?
3. Bundan sonra kimler adına cami yaptırılması düşünülmektedir? Bölücü başı, bebek katili, İmralı canisi adına da bir cami yaptırmayı düşünüyor musunuz?”
Tabi ne cevap verildi diye merak ediyorsunuzdur? Bu önergeye cevap yok. Geri iade var. Neden mi?
Vatandaşına “Ananı da al git”, “Kız mıdır, kadın mıdır?”, “İspat etmeyenin…” vs. söylemlerinin sahibinin oturduğu makama verilen önergeyi, AKP’den TBMM Başkanı seçtirilen Cemil Çiçek imzasıyla geri gönderildi. Çünkü bu önerge “kaba ve yaralayıcı sözler” içeriyormuş ve düzeltilmesi gerekiyormuş.
Artı İmralı canisi ile görüşme iddialarını şerefsizlik olarak niteleyip, sonra ben görüştüm ve yine görüşürüm diyen Başbakan ve Yargıtay’ın “Sayın” kavramını bebek katili için bile fikir özgürlüğü kapsamına kanunen alması ve bu ortamda milletin vekilinin “SAYIN!!!” Öcalan (bebek katili) için cani, katil, onun içinde cami düşünüyor musunuz soru ve tanımları hükümetin ve TBMM Başkanının zoruna gitmiş ve önergeyi kaba ve yaralayıcı bulmuşlar.
Olacak iş mi! Teröristle pazarlık yapan, bölücü başını muhatap alan, onun için şartların en iyisini oluşturan, yattığı yerden terörü organize etme olanağı sağlanan ve kanunen “Sayın” denilmesi gereken mahluka, katil ve cani demeyi AKP iktidarı kabul edebilir mi? Çağdaşlığa, Avrupalılaşmaya sığar mı bu kavramlar!!!
Sonra Cumhuriyeti kuranlar şeyh Sait denen zevatı, vatan haini ve etnik fitne başlatmasından ötürü (şeyh Sait isyanı) suçlu bulmuş ve hak ettiği cezayı vermişlerdi.
Şimdi bu ülkede senelerdir, çoğu belli olan kişi ve kesimler mezhep ayrımcılığı yapıyor. Vatandaşlarımızın kapılarına işaret koyuyor. Sonra senelerdir terör ve PKK olarak adlandırılan, dış kaynak ve destekli bu terör hareketini, Başbakan Erdoğan bizzat “Bu bir Kürt hareketidir” diye adlandırarak etnik ayrımcılığa sebep oldu.
İşte bu önerge kabul edilmiş olsaydı, yarın Erdoğan ve birçok AKP’li için benzer üslupla önergeler klasörlerle Meclise verilirdi.
AKP hükümeti, Milli Mücadeleye başkaldıran, zamanının Öcalan’ı, Batının tetikçisi Şeyh Sait adına cami yaptırır mı veya yapılmasına izin verir mi?
Valla! Kendisi “besmele” ile kilise açan, eşi kilisede mum yakıp, dua eden Başbakan ve hükümetinden ben her şeyi beklerim. Ya sen!
Bedel isteniyor
Malum 6 ay önce Uludere’de, kadim dostunun istihbaratına binaen, hükümetin “vur” emrini TSK yerine getirmişti. Ama vurulan hedef PKK değilmiş. Ya kim? Hükümetin her gün PKK ile ilgileri var mı diye araştırdığı, soruşturduğu, gece baskınları yaptırdığı bir grup sınır kaçakçılığıyla geçimini sağlayan vatandaşımızmış…
İşte 6 ay sonra bu olay o kadar karıştı ki, karışmayan kalmadı. Geçen bir haber bülteni dinliyorum, dindar kesim bir bildiri (Uludere ile ilgili) yayınladı, haberi geçti. Şaşırdım! Hangi dindar kesim?
Araştırdım… Hatta Taraf gazetesinin “bir kadın memesine vatanı satarım” unvanlı yazarı Ahmet Altan bile bu dindar (!) kesime sahip çıkmış, hak vermiş…
Bu bildiriyi yayınlayanların yani dindar diye kendini tanıtanların çoğunluğu AKP’yi destekleyen gençler, imzacılar ise dinci kesimin saygı değer isimleriymiş…
Bu bildiriye bir ayet konuluyor. Maide Suresi 8. Ayet;
“Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”
Sonra bu bölgede ölü evlerinde ve köylerinde, beldelerinde en az bir hafta yas tutulurken, yapılan yılbaşı kutlamaları kınandı. Bölge şartları, insanların yaşam koşulları vs. birçok şeye değinildikten sonra yine dine yönlenilmiş. Nede olsa “dindar” kesimin bildirisi!
Hz. Ömer’den örnek verilmiş; “Dicle’nin kenarında bir kurt bir kuzuyu yese Allah hesabını Ömer’den sorar.”
Sonra Recep Tayyip Erdoğan’a seslenilmiş; Ey Erdoğan! “Şam’da, Bağdat’ta, Kabil’de masum insanlar, çocuklar öldürülürken, biz sessiz, tepkisiz kalamayız” diye haykırmışlar.
Bizde senelerdir haykırıyoruz; Ey gömlekli, gömleksiz mücahit ve mütahitler ve onları destekleyenler!
Afganistan’da Müslümanlar katledilirken, Müslüman çocukları ve gençleri yakalanıp, işgalci ülkelere götürülüp, organları çıkartılırken, cesetlerine hayvanların yapmayacakları yapılırken boğazınıza ne tıkanmıştı?
Irak’ta 1.5 milyon Müslüman katledilirken, Erdoğan katledenlere dua ederken, Nur Bacının ırzına Coniler geçerken imanınız tatile mi çıkmıştı?
Sonra Dicle kenarında kaç vatan evladı soyu belirsizlerin kurşunları ile şehit oldu? Hesapladınız mı?
Şam’da, Bağdat’ta, Kabil’de Müslümanları kim katlediyor ve onları kim dost olarak kabul ediyor? Hiç merak etmediniz mi?
Sahi siz! Hangi dinin, dindarlarısınız?
Taraf gazetesi demişken… Bu olayların ortasındaki kişi olan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in yerine “odun” fotoğrafı koyarak haber yapmış… Milliyet’ten Elif Erdal ise “Demek Erdoğan Menderes’in söyleyip de yapamadığını yaptı. Ne demişti Menderes: “Odunu koysam milletvekili seçilir...” kıyas ve yorumuna gitmiş.
Artık gerisini muhatabı düşünsün…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025