Bir arkadaşım söyledi: "Daha 17 yaşlarında idi O'nun camideki vaazlarına giderdik''.1979'da bir meydan konuşmasında yaptığı konuşma ile aksiyon adamlığının, çalışkanlığının, samimiyetinin, cesaretinin, aşk, sevgi, birlik ve beraberlik bilincinin, topyekun kâinata nizam verecek bilgi, tefekkür ve ideallerini tek tek ortaya koyuyor, hasretle beklenen liderlik vasıflarının sahibi olduğunu gösteriyordu.Heyhat ki o dönemin siyasetçileri alıp bu adamı, insanına göstererek işte, "Bizi kâinatın doruk noktasına taşıyacak adam. Bizi birleştirecek, maddi ve manevi bütünlüğümüz ile vatan sevdalısı bu adamı, bu evladı, işte size takdim ediyor bizde bağlılığımızı bildiriyoruz'' diyemediler. Kendi siyasi hırsları uğruna bunu idrak edemediler.Sağ-sol denilerek, Müslüman grup denilerek binlerce bölünme yaşandı artık toplayamaz oldular.O, inandığı yegane kurtuluş yolu, kalkınma yolu uğruna ayağına demir çarıkları giyerek tam 44 yıldır bu uğurda çalışan adam.İnsanlar birbirlerine kursun sıkmaya başladığı dönemde bizzat işin başındaki sorumluların yanına giderek, "Dikkat edin bu bir oyundur. Milletin evlatlarını birbirine kırdırmak istiyorlar" diyordu.1983 yılında İcmal isimli derginin çıkarılmasına öncülük ettiğinde bütün bir Türk gençliğinin adeta sevgi kuşu gibi aylık olarak beklediği bu dergi, o dönemin okuyan insanına büyük faydalar sağlamış, akide kuvvetlenmiş, iman ve ibadet coşkusu yaşanmıştır.Ardından haftalık Mesaj dergisiyle Müslüman Türk gencinin hem dini hem kültürel ve hem de siyasi yönden kendi benliğiyle ayakta kalabileceği, kimliği ve kişiliğini koruyup küreselleşen dünyada üzerindeki sorumluluğun bilincini uyandırdı,Dergilerle sınırlı olmayan çalışmasını konferanslarla perçinleştirdi. Bu arada tv'lerde endam eden prof'ların kafaları ve gönülleri bulandırmaya çabaladıkları günlerde O'nun ilmi ve akli delillerle ortaya koyduğu açıklamaları ile millet evlatları, rahat nefes alıyor, gönlü huzur buluyordu.Zonguldak'ta bir esnafın yanında oturuyordum. Bir ara O'ndan söz açıldı. Tasavvuf erbabı bir insandı. Şöyle dedi: "Tv'de bir konuşmasında Miracı anlatıyordu. Miracı sadece dinlemedim. Miracı dolu dolu yaşadım.''Çalışmaları katlanarak devam etti. Tv sohbetleri, gazete yazıları ve eserleri.Onu dinleyenler sürekli takip edenler, daha çok birlik ve beraberlik şuuruna, daha çok ibadete, daha çok ihlasla ibadete, daha çok milleti ve memleketi için hizmete, daha çok insan sevgisine, daha çok aile bağlılığına, daha çok çalışmaya kavuştular.Onun söylediği iki harflik bir söze hemen inanırım. Çünkü O, inanıp yaşamadığı, görüp hesabını yapmadığı bir şeyi söylemez. Belki de başarısını sırlarında biri budur.O, bir sözünde"Ben Allah'a vereceğim hesabı düşünerek hareket ederim'' demişti. İşte bu yücelik O'nun gecelerini gündüze, çöl susuzluklarını pınarlara çevirmiştir. Bu öyle hareket hızı, yüksek bir enerjidir ki O, hiçbir engelden korkmadan yoluna devam eder.O ne istiyor.O milletinin gülmesini, madde ve manasıyla mutlu olmasını, O bayrak, vatan , devlet kavramlarını titizlikle korunarak milletin evlatlarının fikrine ve gönlüne aşk ile anlatılıp büyük Türk bilinciyle kimliğinin korunmasını istiyor.O, milletini alçaklar tarafında haince parçalanma oyunlarına dikkat çekerek, bir ve beraber olunması gerektiğini vurguluyor.O ahlakı ile, ilmi, çalışkanlığı, kültürü, dini, kişiliği ile bir Türk genci modelinin mutlaka ortaya konması gerektiğini söylüyor.O'na ben ne diyeyim? Dost, arkadaş, lider..O çok sevimli.O'nu herkes seviyor.Gönül frekansları yukarıda çizilen mukaddes değerlere ters düşen, içinde sinsi, nefsi hesabı olan O'nu sevemez.Kimileri Internet kanallarında O'na çirkin iftiralar atıyorlar. Bakıyorum Asr-ı Saadette Peygamberimiz için Onun fikirleri ile değil Onun kişiliğine aile efradına iftira atmışlardır. Bugün batılı müsteşriklerin bile hala ağızlarına aldıkları O Fahr-i Kâinat Efendimizin mahremiyetine iftira atmaktır.O'na da atılan iftiralara bakıyorum. Ebu Cehillerin iftiraları ile aynı.Sen ey müfteri, 44 yıl içerisinde acaba kaç saat bu milletin dertleri ile hiçbir ücret almadan dertlendin. Sen iftiracı sen kim İslam kim?O bir gün şöyle dedi:Babam bana şöyle dua ediyordu:"Evladım!.. Allah seni zâtına kul, Habibine ümmet, millete hizmetkar etsin".İşte, 23 yılına şahitlik ettiğim O adamın, baba, ana, eş, dost duasını aldığını görüyorum.Bir gün telefonumuz çaldı. Suriye'nin Halep şehrinden biri arıyor. Arapça konuşuyordu. Konuşmasının başında Haydar Baş dedi ve başladı dualar etmeye. Yana yakıla dua ediyordu. Bir ara ben de dualara iştirak edeyim dedim "Ceza kellah" "Allah mükafatını versin'' deyince coştu. Defalarca benim duamı tekrarladı. Allah ondan razı olsun diyordu.O, dua alan adamdır. O hizmet adamı, aksiyon adamıdır. O milletine adam gibi adam olacak liderdir.O üstadımız, O sesimizdir. O bilge insan. Bir tarih adamıdır. O'nu tanındıkça çağları değiştirecek bilgeliğin, başarının adamı olduğu görülecektir.Rabbime şöyle niyaz ediyorum:"Ya Rabbi! İstediğini Prof. Dr. Haydar Baş'a ver."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Sabri / diğer yazıları
- Ramazanlaşmak / 17.07.2012
- III. Balkan Savaşı mı? / 28.05.2012
- Mihrabiyelerimiz; zikirden bir demet / 01.03.2012
- Ali Hoca’nın ardından / 25.02.2012
- "Türkiye Uyan!" / 31.01.2012
- Suriye Noel hediyesi olmayacak / 21.12.2011
- 9. Cüz'ü okurken, Suriye'yi düşündü? / 09.12.2011
- Şu idrake bakın / 01.11.2011
- Musiki ve hafızlarımız / 22.10.2011
- Ashâb-ı Hicr: Körlüğü seçen kavim / 10.10.2011
- III. Balkan Savaşı mı? / 28.05.2012
- Mihrabiyelerimiz; zikirden bir demet / 01.03.2012
- Ali Hoca’nın ardından / 25.02.2012
- "Türkiye Uyan!" / 31.01.2012
- Suriye Noel hediyesi olmayacak / 21.12.2011
- 9. Cüz'ü okurken, Suriye'yi düşündü? / 09.12.2011
- Şu idrake bakın / 01.11.2011
- Musiki ve hafızlarımız / 22.10.2011
- Ashâb-ı Hicr: Körlüğü seçen kavim / 10.10.2011