Bir Türk, Tiran-İstanbul seferini yapan THY yolcu uçağını kaçırdı. Hava korsanı Hasan Ekinci'nin 1998 yılında Müslümanlıktan Hıristiyanlığı geçerek vaftiz olmuş bir kişi olduğu sonradan ortaya çıktı. Yakalandıktan sonra İtalya'da sorguya alınan korsan, "Hıristiyanlığı seçen biri olarak Türkiye'de can güvenliğinin tehlikede olduğu gerekçesiyle siyasi sığınma istediğini" söylemiş. Hakan Ekinci ayrıca, Papa 16. Benedict'e bir mektup yazmış ve yazdığı mektupta, 1998 yılında Hıristiyanlığı seçtiğini ve asla Müslüman bir orduya hizmet etmek istemediğini ifade etmiş.Papa'ya yazılan mektupta başka şeyler de var. Mektubunda 1998'den beri kiliselere gittiğini itiraf eden korsan Ekinci, Makedonya'dan Türkiye'ye göçen bir ailenin çocuğu olduğunu belirterek, kimliğinin din hanesine "kendisine sormaksızın Müslüman yazıldığını" savunmuş.1999'da vaftiz edildiğini ve resmen inancının Hıristiyanlık olduğunu kaydeden korsan Ekinci, "atalarının Makedonya Osmanlı Devleti tarafından fethedilmeden önce Hıristiyan olduğunu ileri sürerek, bunların Osmanlı tarafından zorla Müslümanlaştırıldığını," Papa'ya verilen mektubunda ifade etmiş.Bu ifadeyi bir yerlerden hatırladığımı fark ettim ve arşivimi taradığımda, 15 Mart 2005 tarihli dinler arası diyalogcuların Türkiye'deki yayın organı olan bir gazetede şu ifadelerle karşılaştım; "Türkiye'de Hıristiyanlığa geçen yaklaşık 2000 kişinin tamamına yakınının Ermeni, Rum, Süryani, ya da Yahudi kökenli olduğu belirlendi." Türkiye'de misyonerlik faaliyetlerinin aslında tehlikeli olmadığını, çok abartıldığını savunan bu diyalogcu gazetenin ifadesiyle Hasan Ekinci'nin yukarıdaki ifadesi arasındaki benzerlik eminim benim olduğu gibi sizin de dikkatinizi çekmiştir. Korsanın Hıristiyan olurken kim ya da kimlerden etkilendiği konusunda bu bize bazı ipuçları verecektir.Misyonerlerin Türkiye'deki çalışmaları diyalogcu işbirlikçilerin de desteğiyle çok tehlikeli boyutlara daha şimdiden ulaşmış durumdadır. 2005 yılında aylık siyasi bir dergide yayınlanan TSK'nın "Ülkemizde ve Dünyadaki Misyonerlik Faaliyetleri" başlıklı raporunda, misyonerlerin 2020'de Türkiye nüfusunun yüzde 10'unu Hıristiyanlaştırmayı hedeflediklerine dikkat çekilerek, 2005 yılı sonunda ise 50 bin Müslüman Türk'ün dinini değiştirmeyi hedefledikleri belirtilmişti. Söz konusu raporda Misyonerlik çabaları neticesinde bu güne kadar yaklaşık 5 bin vatandaşın İslam dininden Hıristiyanlık dinine ve diğer inanışlara geçtiği tespit edildiği vurgulanmıştı. Bu da 5 bin tane Hasan Ekinci demektir. Misyonerler hedeflerine ulaşırlarsa da 70 milyonluk Türkiye'de 7 milyon Hasan Ekinci olacak demektir. Bu tehlike şimdiden önlem alınmazsa yakın gelecekte yüz yüze kalacağımız ve Türkiye'yi parçalanma noktalarına götürecek bir tehdittir. Milyonlarca insan ben bu Müslüman orduya hizmet etmem derse tehlikenin boyutlarını varın siz düşünün.Dinler arası diyalogun nasıl meyveler verdiğini biraz daha iyi anlamak için Hasan Ekinci'nin mektubunda ifade edilen şu sözleri ibretle okumak lazım; "Tüm itirazlarıma rağmen beni dinlemeyen yetkililer bir Hıristiyan olarak beni zorla Müslüman bir orduya asker olmaya zorladılar. Ben de yapmam gerekeni yaparak kaçtım. Tüm komutanlara bir Hıristiyan olarak Müslüman bir orduya hizmet etmeyeceğimi beyan etmeme rağmen, kendimi dinletemedim. Kapatıldığım cezaevinde Hıristiyan olmamdan ötürü aşırı derecede işkenceye ve şiddete maruz kaldım."Hasan Ekinci'nin Hıristiyanlığa geçtiğini ifade ettiği yıl olan 1998 yılı, dinler arası diyalogun ABD'de yaşamını devam ettiren hoca efendisinin Papa'ya verdiği mektupta, İslam âlemini ve Müslümanları "İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır" diyerek şikâyet ettiği yıl aynı zamanda. Bu bir tesadüf mü? Bence değil. Türkiye'de dinler arası diyalog çalışmalarına 95'li yıllarda hız verildiği göz önünde tutulursa, hava korsanı Hasan Ekinci'nin dinler arası diyalogun bir meyvesi olduğu hemen görülecektir. İşte dinler arası diyalog böyle meyveler vermektedir. Bu meyveler, Türk askerine, devlete ve millete çok rahat hakaret edebilmekte ve kaçıp yabancılara kendi devletlerini şikâyet edebilmektedirler. Etkili tedbirler bir an önce alınmazsa TSK raporunda da ifade edildiği gibi bu meyvelerin sayısı milyonlara bile varabilecektir. Bir de dikkatinizi çekmek istediğim şu nokta var ki, çok önemli; Vatanını ve milletini seven, ülkesi için kötü niyet beslemeyen sıradan bir vatandaş, dinler arası diyalog fitnesiyle karşılaşınca, ekmeğini yiyip, yaşamını sürdürdüğü devletine ve vatanına küfretmeye başlıyor. Hatta "ben bu orduya hizmet etmem" noktasına geliyor. Müslüman Türk'ü hiçbir şey bu noktaya getiremezken, dinler arası diyalog getirmektedir.Bu sonuçtan ve verdiği Hasan ekinci gibi meyvelerden dolayı dinler arası diyalog, Türkiye Cumhuriyeti için en büyük ve gerçek tehdit haline gelmiştir. Türkiye'yi tehdit eden her türlü oluşumlara karşı tedbir alması gereken yetkilileri dinler arası diyalog konusunda bir an önce etkili tedbirleri almaya çağırıyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Enerji masasında Türkiye neden yok? / 08.11.2025
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024



















































































