Sempozyum adı altında organize edilen ve Türkiye için adeta bir iç savaş senaryosu çizilen "Turkey: The Road to Sharia?" başlıklı toplantıya ve Daniel Pipes ile Michael Rubin gibi şaibeli isimlerin saçma sapan sözlerine dikkat çektiğim yazıda, bu kişilerin amaçlarının Türk-Amerikan ilişkilerini, Türkiye'nin siyasi eğilimlerini analiz etmekten ziyade çıkar hesapları olduğuna işaret etmiştim. ABD yönetimi nezdinde Türkiye'nin sözcülüğüne soyunan ve başımıza Türkiye uzmanı kesilen bu adamlar, bir yandan iç çatışma tezlerini Türkiye analizi olarak pazarlarken diğer yandan şantaja varan kâbus senaryoları ile Türkiye üzerinde baskı kurup istediklerini koparmaya çalışıyorlar. Bununla da kalmıyor, oyunlarını bozanları hedef alıp yıpratmaya, gözden düşürmeye çalışıyor, adeta intikam alıyorlar. Çalışmalarını Türk-Amerikan ilişkilerine hasretmiş görünen bu kişilerin öncelikle İsrail istihbaratıyla bağlantıları dikkate alınmalı ardından da Türkiye için neyi, neden söyledikleri üzerinde durulmalı. Dahası, Türkiye için söylediklerinin arkasındaki siyasi ve ekonomik çıkar hesapları, Türkiye'nin lobisini yapma adı altında ne kadar paranın peşinde oldukları, fikir babaları ve Türkiye'deki ortakları ortaya konulmalı. Böylece iç bütünlüğünden dış politikasına kadar Türkiye için neyin iyi, neyin kötü olduğuna karar veren bu şaibeli kişilerin ne kadar ciddiye alınacağına karar verilmeli. Şimdi bu çevrelerin aslında kim olduklarına ve neler yaptıklarına dair bir kaç not aktaralım: ABD Savunma Bakanlığı'nda patlak veren casusluk skandalını herkes hatırlayacaktır. Larry Franklin adlı bir Pentagon çalışanının, hem de Douglas Feith gibi aşırı sağcı bir Yahudi'nin yönetimi altında çalışan birinin ABD'nin Irak ve İran'a ilişkin gizli dosyalarını İsrail'e aktarmasıyla ortaya çıkan skandal üzerine dikkatler Türkiye'de yakından tanınan bir çok isim ve kuruluş üzerine çevrilmişti. Douglas Feith gibi isimlerin ofisleri de incelemeye alındı. Gizli dosyalar Pentagon'dan Amerikan-İsrail İlişkileri Komitesi'ne (AIPAC) aktarılıyor, oradan da İsrail'e. Böylece İsrail, ABD'nin İran politikasını yönlendirme fırsatını buluyordu. Ariel Şaron'un Likud partisiyle yakın ilişkileri bulunan AIPAC, ABD'deki en geniş Yahudi kuruluşu. 1980'lerde Washington Yakındoğu Politikaları Enstitüsü (WINEP) bu kuruluş bünyesinde oluşturuldu. AIPAC, WINEP ve Yahudi Ulusal Güvenlik Enstitüsü JINSA Irak işgalinin senaryosunu hazırladı. AIPAC 1988 yılında Bill Clinton'ı Irak'a saldırıya teşvik etti ama başaramadı. WINEP, 1993 yılında Clinton yönetimine İran ve Irak'ın tecrit edilmesini öngören "dual containment" politikasını uygulattı. Türkiye-İsrail ekseninin, küresel savaşın, Ortadoğu haritasının yeniden çizilmesi planının ve 28 Şubat'ın mimarları bu çevreler. Richard Perle, David Wurmstar ve Doglas Feith gibi isimler, bu kuruluşlarla birlikte, "2000'lere Doğru İsrail için Yeni bir Strateji" başlıklı bir çalışma yaptı. "A Clean Break: A New Strategy for Securing the Realm" başlığı altında 1996'da Benjamin Netanyahu'ya sunulan rapor, Türk-İsrail ekseninin ve 28 Şubat'ın temelini oluşturmuştu. Raporun birinci maddesi, İsrail'in Ortadoğu'da amaçlarına ulaşması için Türkiye ile yakınlaşmayı şart koşuyordu. Daniel Pipes'ın "The National Interest''in 50. sayısında yazdığı "The New Axis" adlı yazısı bunu iyi anlatıyor. Türkiye için ABD'de yapılan lobi çalışmaları da bu çevrelere emanet edildi. Tabi Anadolu insanının milyonlarca doları da. Bu eksenden sonra yapılan savunma anlaşmaları sonucu Türkiye İsrail'e milyaca dolar ödedi. Türk-İsrail ekseninin, Irak işgalinin ve "Yeni Ortadoğu"nun mimarları şimdi ABD'de bile casuslukla suçlanıyor. Skandal üzerine Feith Pentagon'daki görevinden istifa etti. Bu arada son Ankara ziyaretini yeniden hatırlayalım. Larry Franklin geçen hafta Çarşamba günü tutuklandı, 10 yıl hapsi istenecek. Soruşturma genişletiliyor. İlginçtir Franklin Yahudi değildi. İsrail'in ve Amerika'daki İsrail aşırı sağının bu işler için Yahudi olmayan kişileri kullandığı ortaya çıktı. Dahası var: "İsrail'in ve Yahudi derneklerinin bunda sonra casusluk için özellikle Türk vatandaşlarını ve derneklerinde görevli kişileri kullanacağını söyleyen Amerikalı bir İç güvenlik yetkilisi, bu soruşturma içindeki bir kişinin bir Türk dışişleri yetkilisi ile sürekli buluştuğunu, tespit ettikleri aynı kişinin şu an Washington'da olmadığını, bir Ortadoğu ülkesindeki Türk Büyükelçiliği'nde çalıştığını iddia ediyor.İbrahim Karagül / Yeni Şafak
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.