İslam’ın Yeni Yüzyılı

Hazret-i Dil-i Dânâ eserinin 100 sayfalık muhteşem önsözünde Hüseyin Rahmi Yananlı, Şeyh Bedreddin Hazretleri'nin sofi(!) Padişah Yıldırım Beyazıd tarafından katl edilişini "Müslüman Ortaçağının başlangıcı" olarak görür.

Olağanüstü bir tespit! 

Batılı tarihçi ve Oryantalistlerin çoğunlukla savaşlar üzerinden yaptığı çağ bölümlenmesine, H.Rahmi Yananlı başka bir boyut kazandırıyor.

Gönül ülkesinde kopan kızıl kıyamet diyor Yananlı, Şeyh Bedreddin'in katli üzerinden kopmuştur ve bu kopuş İslam için karanlık bir ortaçağı başlatmıştır:

"Çok acayip bir tecellidir ki, tam da bu sırada (1420) Osmanlı ve ona bağlı olarak bütün Müslüman dünyası, kendi ortaçağının karanlığına gömülürken, Avrupa kendi ortaçağının karanlıklarından çıkmaya yüz tutuyordu. Batı ufukları gittikçe ağarırken doğu ufukları günden güne karardı. Doğu'da batmaya başlayan ilim güneşi Batı'da doğuyordu. Fark gittikçe büyüdü. Hür düşüncenin, ilahi aşk ve şevkin Cemal tecellisinin meş'alesi olan sûfiler tek tek söndürüldükçe karanlık daha koyulaştı. Nihayet Batı'nın Ortaçağı bütün dehşeti ve vahşeti ile gelip coğrafyamıza yerleşti."

Coğrafyamıza yerleşen Batı'yı evimizden çıkarabilecek bir silahı henüz keşif edebilmiş değiliz. Ta ki Duma'da Milli Ekonomi Modeli, dünyanın yarısı mesabesinde bir adresin kalpgâhından deklare edilinceye kadar!

Bu büyük meydan okuma ile birlikte yeni bir çağ başladı; İslam'ın Yeni Yüzyılı!

Şöyle de diyebiliriz;

Şeyh Bedreddin ile 1420'de  batan güneş, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Model ile 2013'de yeniden doğum yaptı. 

Çünkü Duma ile birlikte Prof Dr Haydar Baş, Batı'nın fikri üstünlüğüne son vermiş, Batı'nın en büyük sömürge silahını elinden almıştır. MEM'in büyük ilanın ardından Batı'nın 500 yıllık sömürge düzeni parçalanmıştır. Kapitalizmin şifreleri çözülmüş, kapitalizme karşı yeni bir ekonomi ve dünya görüşü deklare edilmiştir.

Şapkalar inecek ve eller omuz hizasında selam vaziyeti alacak, almak zorunda! Çünkü Rusya'nın Duma'sında bir işaret fişeği çakıldı! İnsanlık yeni bir yüzyıla girdi!

Belki de bu yüzden kimileri görmek istemiyor ama o Duma, Atatürk'ün Samsun'a çıktığı Bandırma vapuru gibidir!

Atatürk Samsun'a çıktığı gün O'nu ve gemisini kimse hesaba katmamıştı! Ama o lider ve o gemiden bir tarih çıktı!

Duma'da ne olup bittiğini bu sesi gizleyenler, kıskananlar da eninde sonunda anlayacaklar!

Türk'ün kimliğinin ne olduğunu, Kaya gibi sağlam bir liderin bağrından çıktığını anlamak zorunda kalacaklar. Çünkü Duma'da bir lider, Prof Dr Haydar Baş milletine, milletinin ve aslında insanlığın kaderine sahip çıkmıştır!

O Duma'da Prof. Dr. Baş geçmişi ve geleceği bugüne taşımıştır, İslam'ın karanlık ortaçağını kapamış ve İslam'ın üstünlüğünü ve tüm güzel/ahlaki değerlerini bünyesinde taşıyan Yeni Yüzyılı açmıştır!

Bir başka açıdan Duma Olayı şudur:

"Kimliğimize savaş açanlara inat Prof. Dr. Baş, dağınıklığı toplayıp yeniden milleti kavrama, bir hedefe yöneltme, bir ülkü ve mesaj etrafında toplama, erdemi adeta gökten yere indirme, fedakarlık ve feragati, meselenin temeli kılma" diyeceğimiz misyonu ifa etmiştir.

Prof Dr. Baş'ın halkını zulümden kurtaracak, karanlıklardan aydınlığa çıkaracak, devletini yıkılmaktan, toplumunu dağılıp mahvolmaktan kurtaracak formülü, dünya ölçeğinde karşılık bulmuştur! 

Prof. Dr. Haydar Baş Kader ve Misyonun buyruğunda görevini bihakkın ifa etmiştir!

Sözün özü;

Yıkıma, gaflete ve ihanet inat başlayan doğum sancısı, Duma'da ebesini bulmuş, MEM üzerinden Prof Dr Haydar Baş tüm insanlığa büyük, çok büyük bir çağrı yapmış ve yeni bir çağ başlatmıştır!

Tarih perspektifinden baktığımızda geriye kalan şeyi adı teferruattır!