İnsan terbiyesinde zikrin fonksiyonu
İrşad ehli madem ki hâli ve yaşayışıyla örnektir; o halde onun hem dünya, hem de ahiret için çalışması örnek olmalıdır.
İnsan-ı kâmil, geçimi için başkalarına el-avuç açan insan değildir. Bilâkis bu vadide de himmetini insanlardan esirgemeyen kimsedir.
İnsan-ı kâmilin vazifelerinden biri de bilgisizlik ile cahil kalmış insanlara Hakk'ı tanıtıp bunları kafaca ve ruhça insan yapmaktır.
Nisa Sûresi'nin 75'inci âyet-i kerimesinde Yüce Rabb'imiz, "Bize kendi katından bir veli ver" ve yine En'am Sûresi'nin 90'ıncı âyetinde, "Onlar Allah'ın hidayet ettiği kimselerdir; onların hidayetine uy" buyurarak insan-ı kâmilleri insanlara öğretmen kılmış, insanlar da onların öğrencileri olmuşlardır. Onların bu mümtaz vazifelerinden dolayı, Allah indinde özel mertebeleri ve mevkileri vardır. Nitekim Yunus Sûresi'nin 62'inci âyet-i kerimesinde; "İyi bil ki, Allah'ın velilerine korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir" buyurulmaktadır. Cenab-ı Hak, bu kullarının işlerini gördüğüne dair de A'raf Sûresi'nin 196'ıncı âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır: "O, salihlerin işlerini görür."
Bütün bu deliller ve izahlar, vasıflı insanın yetişmesinde insan-ı kâmilin önemini anlatır. İnsan-ı kâmiller, arzulanan, istenen, insanlığı ihya ve âlemi imar edecek olan insanı yetiştiren muallimlerdir.
İrşad ve hidayette, vesilenin bir esas olduğu birçok ayet-i kerimede belirtilirken, Hz. Peygamberin (sav) en güzel vesile ve en yüce mürşid-i kâmil olduğu ehemmiyeti haiz bir gerçek olarak karşımıza çıkar:
"Ey Peygamber! Biz seni şahid, müjdeci, uyarıcı; Allah'ın izniyle O'na çağıran, nurlandıran bir ışık olarak gönderdik."
"Andolsun ki, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikreden kimseler için, Resulullah'ta en güzel örnek vardır."
Prof. Dr Haydar Baş
İrşad ehli madem ki hâli ve yaşayışıyla örnektir; o halde onun hem dünya, hem de ahiret için çalışması örnek olmalıdır.
İnsan-ı kâmil, geçimi için başkalarına el-avuç açan insan değildir. Bilâkis bu vadide de himmetini insanlardan esirgemeyen kimsedir.
İnsan-ı kâmilin vazifelerinden biri de bilgisizlik ile cahil kalmış insanlara Hakk'ı tanıtıp bunları kafaca ve ruhça insan yapmaktır.
Nisa Sûresi'nin 75'inci âyet-i kerimesinde Yüce Rabb'imiz, "Bize kendi katından bir veli ver" ve yine En'am Sûresi'nin 90'ıncı âyetinde, "Onlar Allah'ın hidayet ettiği kimselerdir; onların hidayetine uy" buyurarak insan-ı kâmilleri insanlara öğretmen kılmış, insanlar da onların öğrencileri olmuşlardır. Onların bu mümtaz vazifelerinden dolayı, Allah indinde özel mertebeleri ve mevkileri vardır. Nitekim Yunus Sûresi'nin 62'inci âyet-i kerimesinde; "İyi bil ki, Allah'ın velilerine korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir" buyurulmaktadır. Cenab-ı Hak, bu kullarının işlerini gördüğüne dair de A'raf Sûresi'nin 196'ıncı âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır: "O, salihlerin işlerini görür."
Bütün bu deliller ve izahlar, vasıflı insanın yetişmesinde insan-ı kâmilin önemini anlatır. İnsan-ı kâmiller, arzulanan, istenen, insanlığı ihya ve âlemi imar edecek olan insanı yetiştiren muallimlerdir.
İrşad ve hidayette, vesilenin bir esas olduğu birçok ayet-i kerimede belirtilirken, Hz. Peygamberin (sav) en güzel vesile ve en yüce mürşid-i kâmil olduğu ehemmiyeti haiz bir gerçek olarak karşımıza çıkar:
"Ey Peygamber! Biz seni şahid, müjdeci, uyarıcı; Allah'ın izniyle O'na çağıran, nurlandıran bir ışık olarak gönderdik."
"Andolsun ki, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikreden kimseler için, Resulullah'ta en güzel örnek vardır."
Prof. Dr Haydar Baş
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.