Dün 1 Mayıs'tı ve beklenildiği gibi oldukça gergin geçti.Hükümetin "farklı seslere" olan hazımsızlığı, sertlik yanlısı politikaları gerginliği daha fazla tırmandırıyor. Halbuki 2010, 2011 ve 2012 yıllarında Taksim Meydanı kutlamalara açılmış ve hiçbir olumsuz hadise yaşanmamıştı.Siyasi irade sert müdahale ile güçlü olduğunu ortaya koymaya, geri adım atmadığını göstermeye ve de muhalefeti sindirmeye, yıldırmaya ve korkutmaya çalışıyor.İşçi örgütleri ve muhalefet partileri ise uğradıkları haksızlıkları, yaşadıkları problemleri, Taksim'den tüm dünyaya haykırmak için mücadele veriyor. Onlar için Taksim vazgeçilmeyecek bir kale?Görünen o ki, Taksim yasağı devam ettiği müddetçe bu gerilim, çatışma asla bitmeyecek. Çünkü mevcut siyasi iradenin kapitalist ekonomik anlayış çerçevesinde işçilere bir çözüm sunma durumu yok, işçi ve muhalefetin de vazgeçeceği yok.1 Mayıs'ın gerçekten bayram havasında kutlanabilmesi için siyasilerimize de işçilerimize de bazı tavsiyelerimiz olacak. Önce siyasilerimizden başlayalım.Vatandaşların anayasal haklarından olan gösteri ve eylem yapma hakkını kısıtlama, başlangıçta siyasi iradenin gücünü gösterdiği izlenimi verebilir ama sizler vatandaşın doğal haklarını kısıtlarsanız bu daha sonrasında çok daha büyük sosyal patlamalara, çok daha büyük gerilimlere yol açabilir.İşçilerin problemlerine bir çözüm üretemiyorsunuz, bari yılda 1 kere de olsa içlerindeki sancıyı haykırmalarına, içlerini boşaltmalarına müsaade edin. İçlerindeki bu enerji boşalmadığı takdirde, dünyada birçok örneklerini gördüğümüz gibi bu iktidarları bile devre dışı bırakabilecek bir sele dönebilir. Asıl yapılması gereken ise işçilerin problemlerini çözmek ve ondan sonra da Taksim'de el ele gönül gönüle işçilerle bayram yapmaktır. Problemler çözülmeden gerilim gerçek manada bitmez.İşçilerimiz açısından olayı değerlendirecek olursak;Mevcut kapitalist anlayışla siyasilerin, işçilerin problemlerini çözmesi asla mümkün değildir. Çünkü işçilerin haklarının kısıtlanması mantığı kapitalizmin temel prensiplerindendir.Kapitalizmi uygulayarak, Kapitalist anlayışın zirvesinde bulunan ABD ve AB ülkelerinden akıl alarak meseleyi bir çözüme kavuşturamayan iktidarı iş başında tutmak çözümsüzlüktür, farklı bir çözüm sunamayan muhalefeti desteklemek de?Bugün Türkiye'de 6 milyona yakın resmi işçi bulunmaktadır. Kayıt dışı çalışanların sayısının da 9 milyon civarında olduğu düşünüldüğünde işçi kesiminin sayısı 15 milyonu bulmaktadır. Aileleri de hesaba katıldığında sadece işçi kesimi bu ülkede iktidarı belirleyebilecek niceliktedir.Durum buyken, bir kısmı erzak, kömür yardımları, oy satmalar neticesinde iktidar partisine oy vermektedir; bir kısmı da "Aman iktidar daha fazla güçlenmesin" diye, "Oyları bölmeyelim" mantığıyla Meclis içindeki muhalefet partilerine vermektedir. Bazıları da basının servis ettiklerine, siyasi iradelerin oynadıkları tiyatrolara kanarak pompalanan düşüncelerin etkisi altında kalarak ya iktidara ya da Meclis içi muhalefete oy vermektedir. Tabi, birçokları da takım tutar gibi parti tutmaktadır.Dikkat ederseniz çözüm için, proje için, dertlerin son bulması için oy veren vatandaş sayısı oldukça azdır.Siyasi irade içinde, özelde işçilerin, genelde ise Türkiye ekonomisinin problemlerini çözebilecek tek bir çözüm yolu gözükmektedir, o da dünyaca ünlü, Rusya'yı şaha kaldıran Milli Ekonomi Modeli'dir. Bu eşsiz modelin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş, 2001 yılında kurulan ve de 2002'den bu yana genel, yerel bütün seçimlere ülkemizin her yerinde seçime giren Bağımsız Türkiye Partisi'nin genel başkanıdır.Ama ne var ki, başta Rusya olmak üzere 120'yi aşkın ülkede kısmen de olsa uygulanan Milli Ekonomi Modeli, Rusya'yı zirveye taşıdığı için Rus Duma'sında kendisine tam 4,5 saat zaman ayrılan modelin sahibi Prof. Dr. Baş içimizde olmasına rağmen, işçilerimiz, çiftçilerimiz, emeklilerimiz, memurlarımız O'nu hak ettiği noktaya taşımamıştır.Halbuki, Sayın Baş'ı iktidara taşımış olsalardı, 4 bin lira asgari ücret, 500 lira vatandaşlık maaşı, 1000 lira ev hanımı meslek maaşı, 250 lira çocuk parası, 15 bin lira doğum parası alacaklardı ve sadece 1 Mayıs'ta değil, her gün bayram yapacaklardı.Ama onlar çözümsüzlüğü tercih ettiler ve bugün 1 Mayıs'ta bile, sadece 1 gün bile bayram yapmalarına müsaade edilmiyor. İşçilerimize tavsiyemiz: Her seferinde 5 yıl boyunca bağırıyorsunuz, çağırıyorsunuz, joplanıyorsunuz, biber gazı yiyorsunuz sonra asıl çözüm olan sandıkta gidip çözümsüzlüğe oy atıyorsunuz; bu sefer evlerinizden hiç çıkmayın, ne dayak yiyin ne de biber gazı ama sandık başına gittiğinizde tek çözüm olan Prof. Dr. Haydar Baş'a, Milli Ekonomi Modeli'ne ve Bağımsız Türkiye Partisi'ne oy verin her gününüz bayram olsun.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025