Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, Türk basınında ilk mülakatını Radikal'den Mehmet Ali Kışlalı'ya verdi
Geçtiğimiz günlerde Yunan Elefterotipos gazetesine özel bir mülakat veren Özkök, mayıs ayında Cumhuriyet gazetesinde çıkan "Genç subaylar rahatsız" manşeti üzerine 14 gazetenin Ankara temsilcisinin çağrıldığı bir basın toplantısı düzenlemişti. Kışlalı, 1999'da fail-i meçhul bir cinayete kurban giden Ahmet Taner Kışlalı'nın kardeşi. Basın dünyasında "askerin koordinatlarını" yansıtan makaleler kaleme almakla tanınıyor. Özkök, dün Radikal'de tam sayfa yayınlanan mülakatta, "Irak'ta ne olur bilmiyoruz, orada olmadığımızdan söz hakkımız da yok. Kıbrıs'ın önemi stratejik. Paralı askerliği etik bulmuyoruz" diyor...
Mehmet Ali Kışlalı, mülakat ile ilgili şunları yazıyor: "Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'le bir buçuk saat süren sohbet için makamına gittigim zaman tam 40 yıl öncesini, 1963 yılında zamanın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cevdet Sunay'la Milliyet gazetesi için yaptığım konuşmayı hatırladım. Bu anıyı Hilmi Paşa'ya söylediğimde, duvarda asılı bulunan kendinden önceki Genelkurmay başkanları fotoğrafları içinde Sunay'ı gösterip sordu: "Yoksa o günden sonra ilk defa mı geliyorsunuz?" "Hayır" dedim, "İki genelkurmay başkanı dışında hepsini ziyaret ettim ama ilk defa yayımlanmak için bir konuşma yapmak üzere geliyorum." İşte mülakattan bazı sorular ve Genelkurmay Başkanı'nın verdiği cevaplar:
En önemli sorun
SORU: Türkiye için bugün en önemli güvenlik sorunu nedir?
ÖZKÖK: Bütün çevremizde olan bitenler. Hepsinde yanan ateşler, tüten ateşler var. Geçici olarak durmuş ateşler var. Üçgen, Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu. Sıcak olanlar bunlar. Balkanlar nispeten düzene girdi ama hâlâ bundan kimse emin değil. Özellikle Kosova'nın ne olacağı bir şeye bağlanamadı. Sonra AGSP kimliği çerçevesinde bazı sorumluluklar almak isteniyor. Ama Avrupalılar bazen bu konuda çok ileri gittiğinden ABD bundan rahatsız oluyor. Girişimlerin Avrupa-transatlantik bağı koparacak veya tehdit edecek tarzda gelişmeler olmasın istiyor. Kafkaslarda her an sıcak durum çıkabilir. Azerbaycan'ın yüzde 20'si işgal altında. Osetiya-Çeçen problemi büyük. İnsani yönü ağır ama terörizmle de ilişkili yönleri var.
Kuzey Irak'taki Türk askerleri
SORU: Bizim Kuzey Irak'taki mevcudiyetimiz bu tür gelişmeleri önleyecek yeterlilikte ve büyüklükte mi?
ÖZKÖK: Bir materyal olarak var. Diyelim ki silah ve insan olarak, bir de sembolik güç var. Yani oradaki gücün ifade ettiği kararlılık. Oradaki birliklerimiz 1500 civarında. O bizim oradaki kararlılığımızı, o bölgenin bizi ne kadar etkilediğini gösteren bir vakıa. Bütün mesele bizim Misakı Milli hudutları içerisindeki ekonomik, politik, askeri, sosyal gücümüzü zarara uğratmamak. Yoksa oradan fiili bir şey beklemiyoruz. Parçalanma olursa kuzey dışında kalan parça çok Şii ağırlıklı olacak. Bu durumdaki ortam o bölgedeki bazı ülkelerin etkinliğini artıracak. İştahını kabartacak.
Kürt devletine karşıyız
SORU: Yıllardır Kuzey Irak'taki Kürt gruplarıyla temaslarımız, bazen de işbirliği olur. Bugüne kadar üzerinde birleşebileceğimiz bir noktaya varamadık mı?
ÖZKÖK: Türkiye'nin politikası belli. Ben yeni politika öneremem. Bunların Irak'ın anayasal ve coğrafi bütünlüğü içinde bir varlık olmaları. Türkiye'nin karşı olduğu bağımsız bir Kürt devleti kurulmasını Türkiye kendi menfaatlerine, bölge güvenliğine tehdit olarak görmekte. Biz onlarla şimdiye kadar PKK ile mücadelede gerçekten birçok konuda işbirliği yaptık. Onlara birçok konuda yardımcı olduk. Eğitimleri konularında, onlara para verdik. Oradaki birliklerimizin korumasını bazen onlara yaptırdık. Ama kendileri de söylüyor, hepsinin sonuçta amacı bölgede bağımsız bir Kürt devleti kurmak. Böyle bir oluşum bizim menfaatlerimize uygun değil. Türkiye bunu açıkça söyler. Bir çalışma yapıyorlar, nasıl bir oluşum çıkacağını bilemiyoruz. Federasyondan bahsediliyor. Onun da çeşitleri var, coğrafi mi olacak? Etnik esasa mı dayanacak? İnanç esasına mı? Yoksa halkın yüzdelerine dayalı bir idari yapılanma mı? Vilayetlere mi dayalı? En iyi şartta üniter bir Irak mı olacak? Bunu bilemiyoruz. Bütün doğal kaynakları halkın tamamına ait olan bağımsız Irak görmek isteriz.
SORU: Türkmenlerin durumu hakkında kaygınız var mı? Geçenlerde Kuzey'den gelebilecek yardım isteklerine cevap verileceğini söylediğinizde kimi kastettiniz?
ÖZKÖK: Söylediğim, oradaki bir gruba karşı aşırı hareket, girişim, bir katliam durumu olursa Türkiye buna bigâne kalamaz. Tarihi örnekler var. Türkmenlerin öne çıkmasının sebebi, görüşüme göre Türkmenler korunmaya daha muhtaç. Diğerlerinin coğrafi bölgeleri var. Türkmenler her tarafa dağılmış. Faaliyetleri de farklı. Daha ticaretle ilişkililer. Bu durumlarından dolayı korunmaya daha muhtaçlar.
Çuval hadisesi
SORU: Süleymaniye olayının vahametini demecinizde ince bir üslupla ifade ettiniz. Gözlemlerime göre olay Türk kamuoyu üzerinde daha ağır bir etki yaptı.
ÖZKÖK: Tabii. Olay yapılış şekli bakımından hepimizi çok üzdü. Bunun en çok acısını çekenler de bizleriz. Olayı iyi analiz yaparsak aslında orada çok basiretle davranılmış bir durum. Eğer orada basiretli davranmayıp da bir çatışma çıksaydı bugün bütün kabahati bizim üzerimize süreceklerdi. Bir şeyler yapıyorlardı yakaladık, diyeceklerdi. Tabii Süleymaniye olayı bizi çok incitmiştir. Bu şekilde hareket edilmesi incinmemizi artırmıştır.
SORU: Özür dilendi mi?
ÖZKÖK: Askerler arasında yaptık ama, hem biz hem hükümetlerden aldıkları şeyle bir özür dilendi. Ama özür dilemek kelimesi uluslararası ilişkilerde beklediğimiz gibi bir kelime kullanmıyorlar. Üzüntü duymak, 'regret' kullanılıyor. O zaman öyle kararlaştırıldı. Hükümetle işbirliği içerisinde yapıldı. Biz de onu tatminkâr bulduk.
Kıbrıs'ın önemi
SORU: Kıbrıs konusu önemini ve güncelliğini koruyor. Kıbrıs'ın Türkiye için önemini biraz daha açsanız?
ÖZKÖK: Önemini şöyle anlatıyorum: Stratejik bir hat üzerinde. İngiltere'den başlar. Cebelitarık, Malta, Kıbrıs, Süveyş Kanalı, Hindistan, Singapur. İngiltere bunun için Kıbrıs'taki üslerini Avrupa Birliği müktesebatına da sokmuyor. Egemen üsler olarak tutmak istiyor. Ada bu çok önemli zincir üzerinde bir yer. Türkiye açısından düşünürsek; orada konuşlanacak bir muhasım güç, özellikle hava gücünü kullanması Türkiye'nin bütün doğusundaki şu an uçakla ulaşılamayan yerlere ulaşma imkânı sağlar. Başka ülkelerden oraya gelen uçaklar biliyorsunuz çok az süre kalabilirler havada. Mesafe yüzünden. Türkiye AB'ye katılınca bunlar ortadan kalkar deniyor. Biz çok daha uzun vadeli düşünmek zorundayız. Vizyonumuz derindir. Coğrafya olarak baktığımızda; oraya konan bir hava gücü Türkiye'yi çok büyük açıdan tehdit eder. İkincisi Kıbrıs'ta bizim istemediğimiz ve etkili olamayacağımız bir politik oluşum olursa; karasular var. Arkasından kıta sahanlığı gelir. Arkasından da ekonomik zon (bölge) gelir. Balıkçılık alanları gelir. Kıbrıs Türkiye'ye doğru serbest hareket edemeyeceğimiz bir alan olacaktır. Zaten Batı'da sıkıntımız var. Bir de Güney'de sıkıntı olursa Türkiye'nin hapsedilmesi olayı olur. Ben böyle düşünüyorum. Kıbrıs AB'ye girerse Türk Silahlı Kuvvetleri orada AB topraklarının bir kısmını işgal etmiş olacak sözü karşı tarafın sözü. Bizim için öyle değil. Biz orada bir uluslararası anlaşmaya istinaden bulunuyoruz. Bu işgal değil. Biz hep 'müdahale' kelimesini kullandık. Hiçbir Avrupalının, "Haydi burası AB toprağı birkaç gün içinde çıkın" deyip buraya gelip Kıbrıs'ta savaşıp öleceğini de düşünemiyorum. AB'nin de böyle bir girişimini beklemiyorum. Ekonomik yaptırım kullanabilir ama politik gücünüz ve güçlü ekonominiz varsa o da karşılanır. Direnç gösterirsiniz. Ama şunu da bir kere daha söyleyeyim ki biz Kıbrıs'ta hiçbir zaman çözümsüzlük istemedik.
Geçtiğimiz günlerde Yunan Elefterotipos gazetesine özel bir mülakat veren Özkök, mayıs ayında Cumhuriyet gazetesinde çıkan "Genç subaylar rahatsız" manşeti üzerine 14 gazetenin Ankara temsilcisinin çağrıldığı bir basın toplantısı düzenlemişti. Kışlalı, 1999'da fail-i meçhul bir cinayete kurban giden Ahmet Taner Kışlalı'nın kardeşi. Basın dünyasında "askerin koordinatlarını" yansıtan makaleler kaleme almakla tanınıyor. Özkök, dün Radikal'de tam sayfa yayınlanan mülakatta, "Irak'ta ne olur bilmiyoruz, orada olmadığımızdan söz hakkımız da yok. Kıbrıs'ın önemi stratejik. Paralı askerliği etik bulmuyoruz" diyor...
Mehmet Ali Kışlalı, mülakat ile ilgili şunları yazıyor: "Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'le bir buçuk saat süren sohbet için makamına gittigim zaman tam 40 yıl öncesini, 1963 yılında zamanın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cevdet Sunay'la Milliyet gazetesi için yaptığım konuşmayı hatırladım. Bu anıyı Hilmi Paşa'ya söylediğimde, duvarda asılı bulunan kendinden önceki Genelkurmay başkanları fotoğrafları içinde Sunay'ı gösterip sordu: "Yoksa o günden sonra ilk defa mı geliyorsunuz?" "Hayır" dedim, "İki genelkurmay başkanı dışında hepsini ziyaret ettim ama ilk defa yayımlanmak için bir konuşma yapmak üzere geliyorum." İşte mülakattan bazı sorular ve Genelkurmay Başkanı'nın verdiği cevaplar:
En önemli sorun
SORU: Türkiye için bugün en önemli güvenlik sorunu nedir?
ÖZKÖK: Bütün çevremizde olan bitenler. Hepsinde yanan ateşler, tüten ateşler var. Geçici olarak durmuş ateşler var. Üçgen, Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu. Sıcak olanlar bunlar. Balkanlar nispeten düzene girdi ama hâlâ bundan kimse emin değil. Özellikle Kosova'nın ne olacağı bir şeye bağlanamadı. Sonra AGSP kimliği çerçevesinde bazı sorumluluklar almak isteniyor. Ama Avrupalılar bazen bu konuda çok ileri gittiğinden ABD bundan rahatsız oluyor. Girişimlerin Avrupa-transatlantik bağı koparacak veya tehdit edecek tarzda gelişmeler olmasın istiyor. Kafkaslarda her an sıcak durum çıkabilir. Azerbaycan'ın yüzde 20'si işgal altında. Osetiya-Çeçen problemi büyük. İnsani yönü ağır ama terörizmle de ilişkili yönleri var.
Kuzey Irak'taki Türk askerleri
SORU: Bizim Kuzey Irak'taki mevcudiyetimiz bu tür gelişmeleri önleyecek yeterlilikte ve büyüklükte mi?
ÖZKÖK: Bir materyal olarak var. Diyelim ki silah ve insan olarak, bir de sembolik güç var. Yani oradaki gücün ifade ettiği kararlılık. Oradaki birliklerimiz 1500 civarında. O bizim oradaki kararlılığımızı, o bölgenin bizi ne kadar etkilediğini gösteren bir vakıa. Bütün mesele bizim Misakı Milli hudutları içerisindeki ekonomik, politik, askeri, sosyal gücümüzü zarara uğratmamak. Yoksa oradan fiili bir şey beklemiyoruz. Parçalanma olursa kuzey dışında kalan parça çok Şii ağırlıklı olacak. Bu durumdaki ortam o bölgedeki bazı ülkelerin etkinliğini artıracak. İştahını kabartacak.
Kürt devletine karşıyız
SORU: Yıllardır Kuzey Irak'taki Kürt gruplarıyla temaslarımız, bazen de işbirliği olur. Bugüne kadar üzerinde birleşebileceğimiz bir noktaya varamadık mı?
ÖZKÖK: Türkiye'nin politikası belli. Ben yeni politika öneremem. Bunların Irak'ın anayasal ve coğrafi bütünlüğü içinde bir varlık olmaları. Türkiye'nin karşı olduğu bağımsız bir Kürt devleti kurulmasını Türkiye kendi menfaatlerine, bölge güvenliğine tehdit olarak görmekte. Biz onlarla şimdiye kadar PKK ile mücadelede gerçekten birçok konuda işbirliği yaptık. Onlara birçok konuda yardımcı olduk. Eğitimleri konularında, onlara para verdik. Oradaki birliklerimizin korumasını bazen onlara yaptırdık. Ama kendileri de söylüyor, hepsinin sonuçta amacı bölgede bağımsız bir Kürt devleti kurmak. Böyle bir oluşum bizim menfaatlerimize uygun değil. Türkiye bunu açıkça söyler. Bir çalışma yapıyorlar, nasıl bir oluşum çıkacağını bilemiyoruz. Federasyondan bahsediliyor. Onun da çeşitleri var, coğrafi mi olacak? Etnik esasa mı dayanacak? İnanç esasına mı? Yoksa halkın yüzdelerine dayalı bir idari yapılanma mı? Vilayetlere mi dayalı? En iyi şartta üniter bir Irak mı olacak? Bunu bilemiyoruz. Bütün doğal kaynakları halkın tamamına ait olan bağımsız Irak görmek isteriz.
SORU: Türkmenlerin durumu hakkında kaygınız var mı? Geçenlerde Kuzey'den gelebilecek yardım isteklerine cevap verileceğini söylediğinizde kimi kastettiniz?
ÖZKÖK: Söylediğim, oradaki bir gruba karşı aşırı hareket, girişim, bir katliam durumu olursa Türkiye buna bigâne kalamaz. Tarihi örnekler var. Türkmenlerin öne çıkmasının sebebi, görüşüme göre Türkmenler korunmaya daha muhtaç. Diğerlerinin coğrafi bölgeleri var. Türkmenler her tarafa dağılmış. Faaliyetleri de farklı. Daha ticaretle ilişkililer. Bu durumlarından dolayı korunmaya daha muhtaçlar.
Çuval hadisesi
SORU: Süleymaniye olayının vahametini demecinizde ince bir üslupla ifade ettiniz. Gözlemlerime göre olay Türk kamuoyu üzerinde daha ağır bir etki yaptı.
ÖZKÖK: Tabii. Olay yapılış şekli bakımından hepimizi çok üzdü. Bunun en çok acısını çekenler de bizleriz. Olayı iyi analiz yaparsak aslında orada çok basiretle davranılmış bir durum. Eğer orada basiretli davranmayıp da bir çatışma çıksaydı bugün bütün kabahati bizim üzerimize süreceklerdi. Bir şeyler yapıyorlardı yakaladık, diyeceklerdi. Tabii Süleymaniye olayı bizi çok incitmiştir. Bu şekilde hareket edilmesi incinmemizi artırmıştır.
SORU: Özür dilendi mi?
ÖZKÖK: Askerler arasında yaptık ama, hem biz hem hükümetlerden aldıkları şeyle bir özür dilendi. Ama özür dilemek kelimesi uluslararası ilişkilerde beklediğimiz gibi bir kelime kullanmıyorlar. Üzüntü duymak, 'regret' kullanılıyor. O zaman öyle kararlaştırıldı. Hükümetle işbirliği içerisinde yapıldı. Biz de onu tatminkâr bulduk.
Kıbrıs'ın önemi
SORU: Kıbrıs konusu önemini ve güncelliğini koruyor. Kıbrıs'ın Türkiye için önemini biraz daha açsanız?
ÖZKÖK: Önemini şöyle anlatıyorum: Stratejik bir hat üzerinde. İngiltere'den başlar. Cebelitarık, Malta, Kıbrıs, Süveyş Kanalı, Hindistan, Singapur. İngiltere bunun için Kıbrıs'taki üslerini Avrupa Birliği müktesebatına da sokmuyor. Egemen üsler olarak tutmak istiyor. Ada bu çok önemli zincir üzerinde bir yer. Türkiye açısından düşünürsek; orada konuşlanacak bir muhasım güç, özellikle hava gücünü kullanması Türkiye'nin bütün doğusundaki şu an uçakla ulaşılamayan yerlere ulaşma imkânı sağlar. Başka ülkelerden oraya gelen uçaklar biliyorsunuz çok az süre kalabilirler havada. Mesafe yüzünden. Türkiye AB'ye katılınca bunlar ortadan kalkar deniyor. Biz çok daha uzun vadeli düşünmek zorundayız. Vizyonumuz derindir. Coğrafya olarak baktığımızda; oraya konan bir hava gücü Türkiye'yi çok büyük açıdan tehdit eder. İkincisi Kıbrıs'ta bizim istemediğimiz ve etkili olamayacağımız bir politik oluşum olursa; karasular var. Arkasından kıta sahanlığı gelir. Arkasından da ekonomik zon (bölge) gelir. Balıkçılık alanları gelir. Kıbrıs Türkiye'ye doğru serbest hareket edemeyeceğimiz bir alan olacaktır. Zaten Batı'da sıkıntımız var. Bir de Güney'de sıkıntı olursa Türkiye'nin hapsedilmesi olayı olur. Ben böyle düşünüyorum. Kıbrıs AB'ye girerse Türk Silahlı Kuvvetleri orada AB topraklarının bir kısmını işgal etmiş olacak sözü karşı tarafın sözü. Bizim için öyle değil. Biz orada bir uluslararası anlaşmaya istinaden bulunuyoruz. Bu işgal değil. Biz hep 'müdahale' kelimesini kullandık. Hiçbir Avrupalının, "Haydi burası AB toprağı birkaç gün içinde çıkın" deyip buraya gelip Kıbrıs'ta savaşıp öleceğini de düşünemiyorum. AB'nin de böyle bir girişimini beklemiyorum. Ekonomik yaptırım kullanabilir ama politik gücünüz ve güçlü ekonominiz varsa o da karşılanır. Direnç gösterirsiniz. Ama şunu da bir kere daha söyleyeyim ki biz Kıbrıs'ta hiçbir zaman çözümsüzlük istemedik.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.