İnsanoğlu yaradılış itibarı ile yaptıklarından ya da yapmadıklarından sorumlu bir varlıktır. Nitekim Cenab-ı Hak, Zariyat suresi 56. Ayette, "Ben cinleri ve insanları ancak Bana ibadet etsinler diye yarattım" buyurmaktadır. Buradan anladığımıza göre; insan mükellef bir varlıktır ve başıboş yaratılmamış, kendisine verilen vazifeleri yapmakla yükümlüdür. Ancak yapması gereken vazifeleri gerektiği gibi yapabilmesi ve geçerli olabilmesi için sağlam bir itikatta olması elzemdir. İtikadı, imanı sağlam olmayan bir Müslüman, temeli çürük bir yapıya benzer ki; o binanın ayakta kalabilmesi mümkün değildir. İnancı sağlam bir mü'minin binası ise, temelleri sağlam ve yaptığı ibadetler kabul olması hasebiyle adeta o binanın süsü ve boyası mesabesindedir. İtikadı sağlam olan bir Müslüman Kur'an'ın ve Ehl-i Beyt'in çizdiği çizgilerin içerisinde İslam'ı aşk halinde yaşayan insandır ki, bu sınırların dışına çıkması söz konusu değildir. Sınırları zorlayanların karşısına eliyle, diliyle, en azından kalbiyle buğzetmek suretiyle daima mücadele eden ve zulme rıza göstermeyen, inandığı gibi yaşayan Müslümanlar çıkacaktır. O insana yaşadığı müddetçe hıristiyan ve yahudileri sevdirmek mümkün değildir. Onların inançları, yaşam tarzları ve siyasetleri gerçek mü'minlerin sistemine, inanç ve yaşantılarına asla uymaz, onlardan alacağı bir şey olmadığını çok iyi bilir ve onlara yapacağı, İslam'ı tebliğden başka bir yolda değildir. Yaşadığı gibi inanan insanlar ise adları her ne kadar Müslüman ise de onlarda Kur'an ve Ehl-i Beyt ölçüsü olmadığı için maalesef hakkı bâtılla karıştırarak bazen Müslüman, bazen kâfir gibi inanır ya da yaşar. Mesela, hıristiyan ve yahudileri dost edinmekten, onlarla aynı değerler etrafında toplanmaktan hiç rahatsızlık duymaz. Örneğin mübahale ayetinde anlatıldığı gibi Efendimiz'in (s.a.a) hıristiyanlara hitaben, "İslam'ın alametleri var ve sizin bazı hareketleriniz gerçek İslam'ı kabul etmediğinizi gösteriyor. Haç'a taptığınız, domuz etinden sakınmadığınız ve Allah'ın oğlu olduğunu söylediğiniz halde yegâne Allah'a taptığınızı nasıl söylersiniz" diye bir ikazı vardır. Bu örnekten hareketle, domuz etini kasaplık hayvan statüsüne sokanlara destek verenler maalesef hüsrana uğrayacaklardır. Bu ve benzeri örnekleri çoğaltmak mümkündür. Müslüman ibadetlerinde çok titiz olmalı, hatta çok daha hassasiyetle inancına-itikadına dikkat etmeli ve yaradılış gayesine uygun olarak hayatını sürdürmelidir.İnandığı gibi yaşayıp kurtulanlardan olmak var iken, yaşadığı gibi inanıp hüsrana düşenlerden olmak akıllı Müslümanın işi değildir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hasgül Talay / diğer yazıları
- Tıkıldık kaldık / 26.01.2021
- Yüzleşme zamanı / 05.06.2020
- Ramazan-ı Şerif’in bereketi / 21.05.2020
- Gönül dünyası / 03.05.2020
- Yeni yıl ve beklentiler / 02.01.2020
- Emine Bulut / 27.08.2019
- Milli servetimiz ve ormanlarımız / 24.08.2019
- Bayram izlenimlerim / 19.06.2018
- Şekerim çıkıyor / 28.02.2018
- Dost-düşman kavramı / 15.02.2018
- Yüzleşme zamanı / 05.06.2020
- Ramazan-ı Şerif’in bereketi / 21.05.2020
- Gönül dünyası / 03.05.2020
- Yeni yıl ve beklentiler / 02.01.2020
- Emine Bulut / 27.08.2019
- Milli servetimiz ve ormanlarımız / 24.08.2019
- Bayram izlenimlerim / 19.06.2018
- Şekerim çıkıyor / 28.02.2018
- Dost-düşman kavramı / 15.02.2018