Bu mecrada kalbin meyli, yönelişi ve titreme yönü çok önemlidir. Zira "Dünyaya gönül bağlayan kimse, ahiretine zarar verir. Ahirete gönül veren kişi dünyalık zarara düşer. O halde siz bakî olan ahireti, fanî olan dünyalıklara tercih ediniz." buyuran Peygamberimiz, bu dengenin sağlanmasının zorluğuna ısrarla dikkat çeker. Dünya nefse hoş gelir, onu celbeder. Şeytan, onu cazip gösterir, ona meylettirir. Zaten nefs, arzu ve ihtiraslar yumağıdır. Bu yumak Allah'ı hatırlamakla çözülür. Aksi halde şeytan, insanoğlunun kalbini fesada uğratmaktan geri durmaz; "Şeytan hortumunu insanoğlunun kalbine uzatır, üstüne koyar. Kul Allah'ı hatırlar ise, şeytan oradan uzaklaşır; Allah'ı unutursa kalbini lokma eder." Hem "Şeytan kanın bedendeki cereyanı gibi insan vücuduna hulûl eder. O'nun yollarını oruçla daraltınız." buyurur âlemlerin Efendisi. O halde dünyaya karşı olmak, istek ve arzuları itidal ölçülere çekmek mânâsınadır; yoksa hayattan el-etek çekmek anlamına değil. Nitekim ayeti kerimede "Şeytan onlara galebe çaldı ve Allah'ı unutturdu." buyurularak dünyaya aldanmış olanların öne çıkan vasfı, Allah'ı unutmak olarak ortaya konur. Bu mânâda Hakk'ı unutan insan ister dünyaya meyletmiş olsun, ister dünyaya küskün olsun aldanmıştır. O halde aldanış, dünya ve dünyalıkların insanı Hakk'ın zikrinden alıkoymasıyla alakalıdır. Bilakis dünyasına Hakk'ın ismini ve zikrini hakim kılmış insana ne şeytanın ne de dünyanın bir zararı dokunmaz. Nitekim Cenab-ı Hak tarafından şeytan bu noktada dizginlenmiştir: "Benim has kullarım üzerine senin hiçbir sultan yoktur."
"Takvaya erenler... İşte onlara şeytandan bir arıza iliştiği zaman iyice düşünürler. Bir de bakarsın ki onlar görüp bilmişler, yakalamışlar bile." Hz. Peygamber (sav) çok manidar bir benzetme ile mü'min insanın halini tespit eder: "Yolculukta insan devesini zayıflattığı gibi, mü'min de şeytanını yorar ve zayıflatır."
Kötü ahlâkın temelinin, dünya ve dünyalıklara gönül bağlama ile gelişen hırs ve uzun emel sahibi olmanın yanısıra itikada taalluk eden bidat ve nifak olduğu bir vakıadır. Birer manevî hastalık yahut metafizik mikrop olarak nükseden bu kötü ahlâk unsurları, dünyadan kaynaklanır. Böylece herbir hastalık, ruhun merkezi olan gönülde lekeler oluşturur ve kulun kalbinin kapanmasına, mühürlenmesine sebep olur. Netice hüsrandır; "(Bu öyle şeytan ki) aleyhinde şu ilâhî hüküm yazılmıştır; kim bunu dost edinirse şüphesiz onu saptırır, alevli ateş azabına götürür."
"Takvaya erenler... İşte onlara şeytandan bir arıza iliştiği zaman iyice düşünürler. Bir de bakarsın ki onlar görüp bilmişler, yakalamışlar bile." Hz. Peygamber (sav) çok manidar bir benzetme ile mü'min insanın halini tespit eder: "Yolculukta insan devesini zayıflattığı gibi, mü'min de şeytanını yorar ve zayıflatır."
Kötü ahlâkın temelinin, dünya ve dünyalıklara gönül bağlama ile gelişen hırs ve uzun emel sahibi olmanın yanısıra itikada taalluk eden bidat ve nifak olduğu bir vakıadır. Birer manevî hastalık yahut metafizik mikrop olarak nükseden bu kötü ahlâk unsurları, dünyadan kaynaklanır. Böylece herbir hastalık, ruhun merkezi olan gönülde lekeler oluşturur ve kulun kalbinin kapanmasına, mühürlenmesine sebep olur. Netice hüsrandır; "(Bu öyle şeytan ki) aleyhinde şu ilâhî hüküm yazılmıştır; kim bunu dost edinirse şüphesiz onu saptırır, alevli ateş azabına götürür."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.