İnsanı anlatan ve ona sistem hazırlamaya çalışan teorisyenler, iyi niyetli de olsalar insanlığın celladı olmaktan kurtulamamışlardır. Onlar insana göre sistem değil, sisteme göre insan prensibi ile hareket etmişlerdir. Ve insanı materyalist bir dünya görüşü içinde mütalaa etmişlerdir. Beşerî telakkilerin insanı anlamak hususundaki temel yanlışı budur. Bu yanlış, bütün felsefî ekollerin temel özelliğini teşkil ettiğinden, bütün felsefî ekoller hep birbirlerini çürütmüşlerdir. Birbirlerinin yanlışını bulmakta isabet etmişler ama hiçbiri doğruyu yakalamaya muvaffak olamamışlardır.
Günümüzde de nübüvvet ve risaletin ışığı sayesinde temel mesele olan insan meselesine eğilmedikçe hiçbir meselenin çözümü kalıcı olmayacaktır. Zira beşerî telakkilerin kaynağı, ölçüsü, izahları ve vardıkları sonuçlar yanlıştır. Bunun sebebi ise yukarıda da belirttiğimiz gibi nübüvvet ve risalet ışığından mahrum oluşlarıdır. Bu yüzden sevgili peygamberimizin (sav) getirdiği tebliğe ve ilâhî hakikatlere insanlığın kurtuluş sebepleridir diyoruz. Aynı zamanda bugün fertlerin şahsî bunalımlarından kurtulma çabaları ve sosyo-politik planda olan rejim değişiklikleri, kendinden kaçan insanın bilmeden, farkında olmadan kendini arama seferberliğidir. Hülasa edersek bu caddeler çıkmaz sokaktır, mülkün sahibinin yoluna dönülmedikten, caddedeki kılavuzlara gönül verilmedikten sonra bu arayış bitmeyecektir. Çünkü ruh, sahibini arıyor. Onu, bir kuş misali kafesten uçurup hürriyetine kavuşturmak gerek. Bu mânâda mü'min, iki kanatlı bir kuş gibidir. Bir kolu dünyada, diğeri ise ahirettedir. Arayışta isabet edip Hakk'ın caddesinde yürüyenler için zulmet perdeleri aralanır; görüş keskin olur: "Bugün senin için perdeler aralandı. Biz açtık; gözlerin de keskin görür" ilâhî hitabına mazhar olunur. Keskin görenler için problemlerin çözümü kolaylaşır.
II-İSLÂM GERÇE?İ
Tarihten günümüze, Hz. Adem'den (as) kıyamete değin devam eden ve edecek olan Hakk'ın davasını "İman ve İnsan Dâvâsı" olarak tespit etmiştik. Bütün zaman ve mekanlarda "İman ve İnsan" tezinin temeli, istinat noktası ve evrensel plandaki adı İslâm'dır. Bu meyanda Hz. Adem'in (as), Hz. Nuh'un (as), Hz. İbrahim'in (as), Hz. Musa'nın (as), Hz. İsa'nın (as) ve Hz. Peygamber'in (sav) insanlığa tebliğ ettikleri mesajın değişmez ismi de İslâm'dır.
Günümüzde de nübüvvet ve risaletin ışığı sayesinde temel mesele olan insan meselesine eğilmedikçe hiçbir meselenin çözümü kalıcı olmayacaktır. Zira beşerî telakkilerin kaynağı, ölçüsü, izahları ve vardıkları sonuçlar yanlıştır. Bunun sebebi ise yukarıda da belirttiğimiz gibi nübüvvet ve risalet ışığından mahrum oluşlarıdır. Bu yüzden sevgili peygamberimizin (sav) getirdiği tebliğe ve ilâhî hakikatlere insanlığın kurtuluş sebepleridir diyoruz. Aynı zamanda bugün fertlerin şahsî bunalımlarından kurtulma çabaları ve sosyo-politik planda olan rejim değişiklikleri, kendinden kaçan insanın bilmeden, farkında olmadan kendini arama seferberliğidir. Hülasa edersek bu caddeler çıkmaz sokaktır, mülkün sahibinin yoluna dönülmedikten, caddedeki kılavuzlara gönül verilmedikten sonra bu arayış bitmeyecektir. Çünkü ruh, sahibini arıyor. Onu, bir kuş misali kafesten uçurup hürriyetine kavuşturmak gerek. Bu mânâda mü'min, iki kanatlı bir kuş gibidir. Bir kolu dünyada, diğeri ise ahirettedir. Arayışta isabet edip Hakk'ın caddesinde yürüyenler için zulmet perdeleri aralanır; görüş keskin olur: "Bugün senin için perdeler aralandı. Biz açtık; gözlerin de keskin görür" ilâhî hitabına mazhar olunur. Keskin görenler için problemlerin çözümü kolaylaşır.
II-İSLÂM GERÇE?İ
Tarihten günümüze, Hz. Adem'den (as) kıyamete değin devam eden ve edecek olan Hakk'ın davasını "İman ve İnsan Dâvâsı" olarak tespit etmiştik. Bütün zaman ve mekanlarda "İman ve İnsan" tezinin temeli, istinat noktası ve evrensel plandaki adı İslâm'dır. Bu meyanda Hz. Adem'in (as), Hz. Nuh'un (as), Hz. İbrahim'in (as), Hz. Musa'nın (as), Hz. İsa'nın (as) ve Hz. Peygamber'in (sav) insanlığa tebliğ ettikleri mesajın değişmez ismi de İslâm'dır.