İmam Rıza’nın imameti ile ilgili Naslar
Ebu Nezre şöyle nakletmiştir: “İmam Muhammed Bâkır’ın vefat zamanı geldiğinde, ihtizar sırasında vasiyetini söylemek için oğlu Hz. İmam Sâdık’ı çağırdı...
19.01.2024 08:05:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





Ebu Nezre şöyle nakletmiştir: "İmam Muhammed Bâkır'ın vefat zamanı geldiğinde, ihtizar sırasında vasiyetini söylemek için oğlu Hz. İmam Sâdık'ı çağırdı.
İmam Bâkır'ın kardeşi Zeyd bin Ali, İmam Muhammed Bâkır'a şöyle dedi: 'Zannımca İmam Hasan'ın, İmam Hüseyin hakkında yaptığı işin benzerini sen de benim hakkımda yapsaydın kötü bir şey yapmış olmazdın.'
İmam Muham-med Bâkır (a.s.) şöyle cevap verdi: 'Ya Ebe'l-Hasan! İlahî emanet ve ahidler, insanlar birbirlerine benzetilerek ve mukayese edilerek onlara verilmiyor; O'nun emirlerinin benzetmekle bir ilişkisi yoktur. Bu İlahî hüccetler (imamlar) doğmadan önce belirlenmiş bir meseledir.'
Sonra Câbir bin Abdullah'ı çağırtarak, kendi gözleriyle görmüş olduğu o sahifeden bahsetmesini emretti. Câbir; 'baş üstüne' deyip şöyle söyledi:
'Bir gün, Hz. İmam Hüseyin'in doğumunu tebrik etmek için Hz. Fâtıma'nın (a.s.) yanına gittim. Ellerinde beyaz inciden bir sahife vardı.
'Ey kadınların efendisi! Yanınızda görmekte olduğum bu sahife nedir?' diye sorduğumda şöyle buyurdular:
'Onda evlatlarımdan olan imamların isimleri yazılmıştır.'
'Onu verin ben de bakayım' dediğimde, cevaben şöyle buyurdular: 'Ey Câbir! Eğer yasaklanmamış olsaydı onu muhakkak sana verirdim. Ne var ki, ona Peygamber, Peygamber'in vasisi ve Peygamber'in Ehl-i Beyt'inden başkasının dokunması yasaktır. Ancak, dokunmadan üstten bakabilirsin.'
Câbir diyor ki: 'Sahifede şöyle yazılıydı: Ebu'l-Kâsım Muhammed bin Abdullah el-Mustafa, annesi Amine'dir; Ebu'l-Hasan Ali bin Ebu Tâlib el-Murtaza, annesi Esed bin Hâşim bin Abdumenaf'ın kızı Fâtıma'dır; Ebu Muhammed Hasan bin Ali el- Berr (iyiliksever), Ebu Abdullah Hüseyin bin Ali el-Takî, anneleri Muhammed'in kızı Fâtıma'dır; Ebu Muhammed Ali bin Hüseyin el-Adl, annesi Yezdgird kızı Şehribânu'dur; Ebu Câfer Muhammed bin Ali el-Bâkır, annesi Hasan bin Ali bin Ebu Tâlib'in kızı Ümmü Abdullah'tır;
Ebu Abdullah Câfer bin Muhammed es-Sâdık, annesi Kâsım bin Muhammed bin Ebu Bekir'in kızı Ümmü Ferve'dir;
Ebu İbrahim Mûsa bin Câfer, annesi Hamidetü'l-Müseffa isminde bir cariyedir;
Ebu'l-Hasan Ali bin Mûsa er-Rıza, annesi Necme adında bir cariyedir; Ebu Câfer Muhammed bin Ali ez-Zeki, annesi Hizran adında bir cariyedir; Ebu'l-Hasan Ali bin Muhammed el-Emin, annesi Sûsen adında bir cariyedir;
Ebu Muhammed Hasan bin Ali er-Refik, annesi Sümane isimli bir cariyedir ve kendisine Ümmü'l Hasan künyesi verilmiştir;
Ebul Kâsım Muhammed bin Hasan, o kıyam edecek olan hüccettir ve annesi de Nergis adında bir cariyedir; Allah'ın selamı onların tümünün üzerine olsun."
Kitabın yazarı (Şeyh Sâduk) şöyle diyor: "Bu hadiste Hz. Kâim (Mehdî) aleyhisselamın adı zikrolunmuştur. Bana göre o hazretin adını söylemek câiz değildir."
Yine, başka bir kanaldan nakledilen rivayete göre; Hasan bin Mahbub Ebu Cârud'dan; o da İmam Bâkır'dan (a.s.) rivayet eder ki: Câbir dedi:
"Hz. Fâtıma'nın (a.s.) huzurlarına gittim. Yanında vasilerin (halifelerin) isimleri yazılı olan bir levha gördüm. Onları saydım, on iki tane idi. Sonuncuları "Kâim" idi; onlardan üç tanesinin isimleri "Muhammed", dört tanesinin isimleri ise "Ali" idi. Allah'ın selamı onların üzerine olsun!"
Süleym bin Kays el-Hilalî'den şöyle dediği rivayet olunmuştur: Câfer-i Tayyar'ın oğlu Abdullah'tan şöyle dediğini işittim: "Ben, İmam Hasan (a.s.), İmam Hüseyin (a.s.), Abdullah bin Abbas, Ömer bin Ebu Seleme ve Usame bin Zeyd, Muaviye'nin yanındaydık.
Sonra, aralarında geçen konuşmayı naklederek şöyle dedi: Muaviye'ye dedim ki: Ben (Abdullah), Resûlullah'tan şöyle dediğini işittim:
'Benim mü'minlere olan velayetim, onların kendilerine olan velayetinden daha üstündür; Benden sonra kardeşim Ali bin Ebu Tâlib mü'minler üzerinde velayet sahibidir, onun da mü'minlere olan velayeti mü'minlerin kendilerine olan velayetinden daha üstündür;
O, şehit edildikten sonra oğlum Hasan'ın mü'minlere olan velayeti mü'minlerin kendilerine olan velayetinden daha üstündür, o şehit edildikten sonra, oğlum Hüseyin'in mü'minler üzerindeki velayeti mü'minlerin kendilerine olan velayetinden daha üstündür;
O, şehit edildikten sonra oğlum Ali bin Hüseyin'in mü'minler üzerindeki velayeti mü'minlerin kendilerine olan velayetinden daha üstündür.
Ey Abdullah! Sen, onu göreceksin. Sonra oğlum Muhammed Bâkır bin Ali'nin mü'minler üzerindeki velayeti mü'minlerin kendilerine olan velayetinden daha üstündür.
Ey Hüseyin! Sen onu göreceksin.' Böylece on iki tane isim saydı ki, dokuz tanesi İmam Hüseyin (a.s.) evlatlarından idi."
Abdullah diyor ki: "Sonra İmam Hasan (a.s.), İmam Hüseyin (a.s.), Abdullah bin Abbas, Ömer bin Ebu Seleme ve Usame bin Zeyd'in bu sözüme tanıklık etmelerini istedim, onlar da Muaviye'nin yanında doğru söylediğime dair şahitlik ettiler."
Süleym bin Kays diyor ki: "Ben de Selman, Ebuzer, Mikdad ve Usame'den bu sözleri Hz. Resûlullah'tan işittiklerini duydum."
Kays bin Abd'dan şöyle dediği naklolunmuştur: "Abdullah bin Mesud'un da aralarında bulunduğu birkaç kişiyle oturuyorduk. Bedevi Araplarından biri çıkagelip, 'Abdullah bin Mesud hanginizsiniz?' dedi.
Abdullah, 'Abdullah bin Mesud benim' dedi. Arap adam, 'Peygamberiniz kendisinden sonra kaç halife geleceğini söyledi mi?' diye sordu.
Abdullah bin Mesud, 'Evet; on iki tane, Ben-i İsrail Nukebası sayısı kadar' dedi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali rıza eserinden)
İmam Bâkır'ın kardeşi Zeyd bin Ali, İmam Muhammed Bâkır'a şöyle dedi: 'Zannımca İmam Hasan'ın, İmam Hüseyin hakkında yaptığı işin benzerini sen de benim hakkımda yapsaydın kötü bir şey yapmış olmazdın.'
İmam Muham-med Bâkır (a.s.) şöyle cevap verdi: 'Ya Ebe'l-Hasan! İlahî emanet ve ahidler, insanlar birbirlerine benzetilerek ve mukayese edilerek onlara verilmiyor; O'nun emirlerinin benzetmekle bir ilişkisi yoktur. Bu İlahî hüccetler (imamlar) doğmadan önce belirlenmiş bir meseledir.'
Sonra Câbir bin Abdullah'ı çağırtarak, kendi gözleriyle görmüş olduğu o sahifeden bahsetmesini emretti. Câbir; 'baş üstüne' deyip şöyle söyledi:
'Bir gün, Hz. İmam Hüseyin'in doğumunu tebrik etmek için Hz. Fâtıma'nın (a.s.) yanına gittim. Ellerinde beyaz inciden bir sahife vardı.
'Ey kadınların efendisi! Yanınızda görmekte olduğum bu sahife nedir?' diye sorduğumda şöyle buyurdular:
'Onda evlatlarımdan olan imamların isimleri yazılmıştır.'
'Onu verin ben de bakayım' dediğimde, cevaben şöyle buyurdular: 'Ey Câbir! Eğer yasaklanmamış olsaydı onu muhakkak sana verirdim. Ne var ki, ona Peygamber, Peygamber'in vasisi ve Peygamber'in Ehl-i Beyt'inden başkasının dokunması yasaktır. Ancak, dokunmadan üstten bakabilirsin.'
Câbir diyor ki: 'Sahifede şöyle yazılıydı: Ebu'l-Kâsım Muhammed bin Abdullah el-Mustafa, annesi Amine'dir; Ebu'l-Hasan Ali bin Ebu Tâlib el-Murtaza, annesi Esed bin Hâşim bin Abdumenaf'ın kızı Fâtıma'dır; Ebu Muhammed Hasan bin Ali el- Berr (iyiliksever), Ebu Abdullah Hüseyin bin Ali el-Takî, anneleri Muhammed'in kızı Fâtıma'dır; Ebu Muhammed Ali bin Hüseyin el-Adl, annesi Yezdgird kızı Şehribânu'dur; Ebu Câfer Muhammed bin Ali el-Bâkır, annesi Hasan bin Ali bin Ebu Tâlib'in kızı Ümmü Abdullah'tır;
Ebu Abdullah Câfer bin Muhammed es-Sâdık, annesi Kâsım bin Muhammed bin Ebu Bekir'in kızı Ümmü Ferve'dir;
Ebu İbrahim Mûsa bin Câfer, annesi Hamidetü'l-Müseffa isminde bir cariyedir;
Ebu'l-Hasan Ali bin Mûsa er-Rıza, annesi Necme adında bir cariyedir; Ebu Câfer Muhammed bin Ali ez-Zeki, annesi Hizran adında bir cariyedir; Ebu'l-Hasan Ali bin Muhammed el-Emin, annesi Sûsen adında bir cariyedir;
Ebu Muhammed Hasan bin Ali er-Refik, annesi Sümane isimli bir cariyedir ve kendisine Ümmü'l Hasan künyesi verilmiştir;
Ebul Kâsım Muhammed bin Hasan, o kıyam edecek olan hüccettir ve annesi de Nergis adında bir cariyedir; Allah'ın selamı onların tümünün üzerine olsun."
Kitabın yazarı (Şeyh Sâduk) şöyle diyor: "Bu hadiste Hz. Kâim (Mehdî) aleyhisselamın adı zikrolunmuştur. Bana göre o hazretin adını söylemek câiz değildir."
Yine, başka bir kanaldan nakledilen rivayete göre; Hasan bin Mahbub Ebu Cârud'dan; o da İmam Bâkır'dan (a.s.) rivayet eder ki: Câbir dedi:
"Hz. Fâtıma'nın (a.s.) huzurlarına gittim. Yanında vasilerin (halifelerin) isimleri yazılı olan bir levha gördüm. Onları saydım, on iki tane idi. Sonuncuları "Kâim" idi; onlardan üç tanesinin isimleri "Muhammed", dört tanesinin isimleri ise "Ali" idi. Allah'ın selamı onların üzerine olsun!"
Süleym bin Kays el-Hilalî'den şöyle dediği rivayet olunmuştur: Câfer-i Tayyar'ın oğlu Abdullah'tan şöyle dediğini işittim: "Ben, İmam Hasan (a.s.), İmam Hüseyin (a.s.), Abdullah bin Abbas, Ömer bin Ebu Seleme ve Usame bin Zeyd, Muaviye'nin yanındaydık.
Sonra, aralarında geçen konuşmayı naklederek şöyle dedi: Muaviye'ye dedim ki: Ben (Abdullah), Resûlullah'tan şöyle dediğini işittim:
'Benim mü'minlere olan velayetim, onların kendilerine olan velayetinden daha üstündür; Benden sonra kardeşim Ali bin Ebu Tâlib mü'minler üzerinde velayet sahibidir, onun da mü'minlere olan velayeti mü'minlerin kendilerine olan velayetinden daha üstündür;
O, şehit edildikten sonra oğlum Hasan'ın mü'minlere olan velayeti mü'minlerin kendilerine olan velayetinden daha üstündür, o şehit edildikten sonra, oğlum Hüseyin'in mü'minler üzerindeki velayeti mü'minlerin kendilerine olan velayetinden daha üstündür;
O, şehit edildikten sonra oğlum Ali bin Hüseyin'in mü'minler üzerindeki velayeti mü'minlerin kendilerine olan velayetinden daha üstündür.
Ey Abdullah! Sen, onu göreceksin. Sonra oğlum Muhammed Bâkır bin Ali'nin mü'minler üzerindeki velayeti mü'minlerin kendilerine olan velayetinden daha üstündür.
Ey Hüseyin! Sen onu göreceksin.' Böylece on iki tane isim saydı ki, dokuz tanesi İmam Hüseyin (a.s.) evlatlarından idi."
Abdullah diyor ki: "Sonra İmam Hasan (a.s.), İmam Hüseyin (a.s.), Abdullah bin Abbas, Ömer bin Ebu Seleme ve Usame bin Zeyd'in bu sözüme tanıklık etmelerini istedim, onlar da Muaviye'nin yanında doğru söylediğime dair şahitlik ettiler."
Süleym bin Kays diyor ki: "Ben de Selman, Ebuzer, Mikdad ve Usame'den bu sözleri Hz. Resûlullah'tan işittiklerini duydum."
Kays bin Abd'dan şöyle dediği naklolunmuştur: "Abdullah bin Mesud'un da aralarında bulunduğu birkaç kişiyle oturuyorduk. Bedevi Araplarından biri çıkagelip, 'Abdullah bin Mesud hanginizsiniz?' dedi.
Abdullah, 'Abdullah bin Mesud benim' dedi. Arap adam, 'Peygamberiniz kendisinden sonra kaç halife geleceğini söyledi mi?' diye sordu.
Abdullah bin Mesud, 'Evet; on iki tane, Ben-i İsrail Nukebası sayısı kadar' dedi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali rıza eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.