İmam Rıza’nın ilmî faaliyetleri -3-
Ramazan ayının orucu farzdır. Ayın görülmesiyle oruca başlanır ve tekrar görülmesiyle oruç sona erdirilir
16.02.2024 17:50:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Ramazan ayının orucu farzdır. Ayın görülmesiyle oruca başlanır ve tekrar görülmesiyle oruç sona erdirilir.
Sünnet namazları cemaatle kılmak câiz değildir. Çünkü bu amel bidattir, her bidat sapıklıktır ve her sapıklığın neticesi de cehennemdir.
Her ayın ilk ve son on gününün perşembe günlerinde ve ortadaki on günün çarşamba gününde oruç tutmak sünnettir.
Şâban ayının orucu, oruç tutan kimse için iyidir. Ramazan ayında (bazı mazeretlerden dolayı) tutulmayan oruçların kazasını art arda tutmasan da yeterlidir (peş peşe yerine getirilmesi şart değildir).
Hacca gitmeye istitaati olan kimsenin hacca gitmesi farzdır. İstitaattan kasıt azık, binek ve sağlıktır. Mekke şehrinde olmayanlar için Temettü Haccı'ndan başkası câiz değildir.
Ehl-i Sünnet'in yaptığı İfrat ve Kıran haccı, sadece Mekke ehline câizdir. Mikat'a ulaşmadan ihrama girmek câiz değildir. Allah-u Teala buyuruyor ki: 'Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın.'
İğdiş edilmiş (hayaları çıkarılmış) hayvanı kurban kesmek câiz değildir. Çünkü o nakıstır. Hayaları ezilen hayvanı da kurban kesmek câiz değildir.
Cihad, âdil imamın emriyle farz olur. Kim malını koruma yolunda öldürülürse şehittir.
Peygambere salavat göndermek her yerde, (özellikle) aksırırken, kurban keserken ve diğer zamanlarda gereklidir.
Allah'ın dostlarını sevmek farz olduğu gibi Allah'ın düşmanlarına buğzetmek, onlardan ve onların rehberlerinden uzak durmak da farzdır.
Anne ve babaya iyilik yapmak müşrik dahi olsalar farzdır. Ama Allah'a isyan etme hususunda ne onlara ve ne de başkasına itaat etmek câiz değildir. Çünkü Allah'a isyan etme hususunda hiçbir yaratığa itaat edilemez.
Hayvanın karnından çıkan yavrunun boğazlanması; kıllı ve tüylü olduğu takdirde annesinin boğazlanmasıyladır (yani, annesinin boğazlanmasıyla o da boğazlanmış hükmüne girer; ama, eğer anne karnından diri olarak çıkarsa başı kesilmelidir).
Allah-u Teala'nın kitabında ve Resulünün sünnetinde belirttiği üzere, kadınlarla muta nikâhı ve hac mutası câizdir.
Miras hükümleri; Allah-u Teala'nın kitabında belirttiği gibidir ve bu belirtilen çerçevede zulüm yoktur.
Allah-u Teala insanları güçlerinin yetmeyeceği bir vazifeyle mükellef kılmaz.
Şüphesiz kulların fiilleri Allah'ın mahlukudur. Ama bu yaratma tekvînî değil, takdirîdir (yani, Allah-u Teala insanların işlerini kendi istekleriyle yapmalarını irade etmiştir).
Allah her şeyin yaratıcısıdır. Biz ne cebre inanıyoruz, ne de tefvize. Allah-u Te- ala suçsuzu günahkârın suçuyla muaheze etmez, çocuğu da babalarının günahlarından dolayı cezalandırmaz. 'Hiç kimse başkasının suçunu yüklenmez.' 'İnsana kendi (emek ve) çabasından başkası yoktur.'
Allah-u Teala'ya yaraşan zulmetmek değil, bağışlayıp ikramda bulunmaktır. Çünkü Allah-u Teala zulümden münezzehtir. Allah-u Teala insanları saptıracak birisine itaat etmeyi farz kılmaz; kâfir olacağını ve Allah'ı bırakıp şeytana ibadet edeceğini bildiği kulları da peygamberliğe seçmez.
İslam, imandan başkadır. Her mü'min Müslüman'dır, ama her Müslüman mü'min değildir.
Hırsız mü'min olduğu halde hırsızlık yapmaz; zina eden kimse de mü'min olduğu halde zina etmez. Kendilerine (zina vb. suçlardan dolayı) had uygulananlar ne mü'mindirler, ne de kâfir; sadece Müslüman'dırlar.
Allah-u Teala, kendisine cenneti vaad ettiği mü'mini cehenneme sokmaz; kendisine cehennemi ve orada ebedî kalmayı vaad ettiği kâfiri de cehennemden çıkarmaz.
Allah-u Teala, kendisine şirk koşanı bağışlamaz ama bunun dışındaki günahları istediği takdirde bağışlar. Tevhid ehli olan günahkârlar cehennemde ebedî olarak kalmazlar ve (belli bir müddet sonra) oradan çıkarılırlar. Bu insanlar hakkında şefaat da mümkündür.
Kabir azabına, Nekir ve Münker'e, öldükten sonra dirilmeye, teraziye (amellerin tartılacağına) ve Sırat Köprüsü'nün varlığına iman etmek, imanın şartlarındandır.
Peygamber'in (s.a.v.) Ehl-i Beyt'ine zulmedenlerden, onları kendi diyarlarından çıkaranlardan (veya çıkarmak isteyenlerden), onlara zulmetmeyi sünnet haline getirenlerden ve Peygamber'in sünnetini bozanlardan teberri etmek farzdır.
Emirü'l-Mü'minin Ali'yi (a.s.) ve Peygamber'in (s.a.v.) sünnetine uyarak onu (sünneti) değiştirip tahrif etmeden ona amel eden Selman-ı Farisî, Ebuzer-i Gifarî, Mikdad bin Esved, Ammar bin Yâsir, Huzeyfe Yemanî, Ebu Heysem bin Teyyihan, Sehl bin Huneyf, Ubade bin Samit, Ebu Eyyub el-Ensarî, Züşşehadeteyn, Huzeyme bin Sabit, Ebu Said Hudrî (Allah'ın rahmeti onlara olsun) gibi kişileri sevmek vaciptir.
Aynı şekilde onları takip eden, onların taraftarlığını yapan, onlar vesilesiyle hidayete kavuşan ve onların gittikleri yola gidenleri (Allah onlardan râzı olsun) sevmek vaciptir.
İçkinin azını, çoğunu ve sarhoş edici her şeyi, ister az olsun, ister çok haram bilmek İslam dinindendir. Çoğu sarhoş eden şeyin azı da haramdır. Mecburiyette kalan kimse bile şarap içmemelidir. Çünkü şarap onu (aklını mahvederek ruhî yönden) öldürür.
Kaçınılması gerekli olan büyük günahlar da şunlardır: Allah-u Teala'nın haram kıldığı nefsi katletmek, zina, hırsızlık, içki içmek, anne ve babaya eziyet etmek, savaştan kaçmak, haksız yere yetimin malını yemek, mecbur kalmadıkça murdarı, kanı, domuz etini ve Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanın etini yemek, belli olduktan sonra faiz ve haram mal yemek, kumar oynamak, ölçü ve tartıda hile yapmak…
Namuslu kadınlara iftira atmak, eşcinsel ilişkilerde bulunmak, yalancı şahitlik yapmak, Allah'ın rahmetinden ümitsizliğe kapılmak, Allah'ın azabından (cezalandırmasından) kendini güvende bilmek…
Zalimlere yardım etmek, onlara dayanıp güvenmek, yalan yere yemin etmek, zor durumda olmaksızın başkalarının haklarını vermemek, yalan konuşmak, kibirli olmak, israf ve savurganlık yapmak, hıyanet etmek…
Haccı hafife almak, Allah'ın dostlarıyla savaşmak, boş eğlencelerle meşgul olmak ve günah yapmakta ısrar etmek."
Hamza bin Muhammed Alevî (Zeyd bin Ali bin Hüseyin'in (a.s.) torunlarındandır) Kamber bin Ali bin Şâzan'dan, o da babası vasıtasıyla Fazl bin Şâzan'dan, o da İmam Rıza'dan (a.s.) aynı içerikli bir mektup nakletmiş, sadece İmam'ın (a.s.) bu mektubu Memun için yazdığını belirtmemiştir.
Diğer kimseler için de namaz, zekât, hac, humus, marufu emretme, münkeri nehyetme gibi meselelere ait risaleler yazmıştır. İmam, aynı zamanda tıp ile ilgili bir risale de kaleme almış ve bunu Me'mun'a göndermiştir.
İmam Rıza, Kur'an tefsiri görevini de eksiksiz yerine getirmiştir. Atalarından rivayet edilen duaları, nebi ve resullerin ve geçmiş ümmetlerin hikayelerini insanlara doğru olarak öğretmiştir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Sünnet namazları cemaatle kılmak câiz değildir. Çünkü bu amel bidattir, her bidat sapıklıktır ve her sapıklığın neticesi de cehennemdir.
Her ayın ilk ve son on gününün perşembe günlerinde ve ortadaki on günün çarşamba gününde oruç tutmak sünnettir.
Şâban ayının orucu, oruç tutan kimse için iyidir. Ramazan ayında (bazı mazeretlerden dolayı) tutulmayan oruçların kazasını art arda tutmasan da yeterlidir (peş peşe yerine getirilmesi şart değildir).
Hacca gitmeye istitaati olan kimsenin hacca gitmesi farzdır. İstitaattan kasıt azık, binek ve sağlıktır. Mekke şehrinde olmayanlar için Temettü Haccı'ndan başkası câiz değildir.
Ehl-i Sünnet'in yaptığı İfrat ve Kıran haccı, sadece Mekke ehline câizdir. Mikat'a ulaşmadan ihrama girmek câiz değildir. Allah-u Teala buyuruyor ki: 'Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın.'
İğdiş edilmiş (hayaları çıkarılmış) hayvanı kurban kesmek câiz değildir. Çünkü o nakıstır. Hayaları ezilen hayvanı da kurban kesmek câiz değildir.
Cihad, âdil imamın emriyle farz olur. Kim malını koruma yolunda öldürülürse şehittir.
Peygambere salavat göndermek her yerde, (özellikle) aksırırken, kurban keserken ve diğer zamanlarda gereklidir.
Allah'ın dostlarını sevmek farz olduğu gibi Allah'ın düşmanlarına buğzetmek, onlardan ve onların rehberlerinden uzak durmak da farzdır.
Anne ve babaya iyilik yapmak müşrik dahi olsalar farzdır. Ama Allah'a isyan etme hususunda ne onlara ve ne de başkasına itaat etmek câiz değildir. Çünkü Allah'a isyan etme hususunda hiçbir yaratığa itaat edilemez.
Hayvanın karnından çıkan yavrunun boğazlanması; kıllı ve tüylü olduğu takdirde annesinin boğazlanmasıyladır (yani, annesinin boğazlanmasıyla o da boğazlanmış hükmüne girer; ama, eğer anne karnından diri olarak çıkarsa başı kesilmelidir).
Allah-u Teala'nın kitabında ve Resulünün sünnetinde belirttiği üzere, kadınlarla muta nikâhı ve hac mutası câizdir.
Miras hükümleri; Allah-u Teala'nın kitabında belirttiği gibidir ve bu belirtilen çerçevede zulüm yoktur.
Allah-u Teala insanları güçlerinin yetmeyeceği bir vazifeyle mükellef kılmaz.
Şüphesiz kulların fiilleri Allah'ın mahlukudur. Ama bu yaratma tekvînî değil, takdirîdir (yani, Allah-u Teala insanların işlerini kendi istekleriyle yapmalarını irade etmiştir).
Allah her şeyin yaratıcısıdır. Biz ne cebre inanıyoruz, ne de tefvize. Allah-u Te- ala suçsuzu günahkârın suçuyla muaheze etmez, çocuğu da babalarının günahlarından dolayı cezalandırmaz. 'Hiç kimse başkasının suçunu yüklenmez.' 'İnsana kendi (emek ve) çabasından başkası yoktur.'
Allah-u Teala'ya yaraşan zulmetmek değil, bağışlayıp ikramda bulunmaktır. Çünkü Allah-u Teala zulümden münezzehtir. Allah-u Teala insanları saptıracak birisine itaat etmeyi farz kılmaz; kâfir olacağını ve Allah'ı bırakıp şeytana ibadet edeceğini bildiği kulları da peygamberliğe seçmez.
İslam, imandan başkadır. Her mü'min Müslüman'dır, ama her Müslüman mü'min değildir.
Hırsız mü'min olduğu halde hırsızlık yapmaz; zina eden kimse de mü'min olduğu halde zina etmez. Kendilerine (zina vb. suçlardan dolayı) had uygulananlar ne mü'mindirler, ne de kâfir; sadece Müslüman'dırlar.
Allah-u Teala, kendisine cenneti vaad ettiği mü'mini cehenneme sokmaz; kendisine cehennemi ve orada ebedî kalmayı vaad ettiği kâfiri de cehennemden çıkarmaz.
Allah-u Teala, kendisine şirk koşanı bağışlamaz ama bunun dışındaki günahları istediği takdirde bağışlar. Tevhid ehli olan günahkârlar cehennemde ebedî olarak kalmazlar ve (belli bir müddet sonra) oradan çıkarılırlar. Bu insanlar hakkında şefaat da mümkündür.
Kabir azabına, Nekir ve Münker'e, öldükten sonra dirilmeye, teraziye (amellerin tartılacağına) ve Sırat Köprüsü'nün varlığına iman etmek, imanın şartlarındandır.
Peygamber'in (s.a.v.) Ehl-i Beyt'ine zulmedenlerden, onları kendi diyarlarından çıkaranlardan (veya çıkarmak isteyenlerden), onlara zulmetmeyi sünnet haline getirenlerden ve Peygamber'in sünnetini bozanlardan teberri etmek farzdır.
Emirü'l-Mü'minin Ali'yi (a.s.) ve Peygamber'in (s.a.v.) sünnetine uyarak onu (sünneti) değiştirip tahrif etmeden ona amel eden Selman-ı Farisî, Ebuzer-i Gifarî, Mikdad bin Esved, Ammar bin Yâsir, Huzeyfe Yemanî, Ebu Heysem bin Teyyihan, Sehl bin Huneyf, Ubade bin Samit, Ebu Eyyub el-Ensarî, Züşşehadeteyn, Huzeyme bin Sabit, Ebu Said Hudrî (Allah'ın rahmeti onlara olsun) gibi kişileri sevmek vaciptir.
Aynı şekilde onları takip eden, onların taraftarlığını yapan, onlar vesilesiyle hidayete kavuşan ve onların gittikleri yola gidenleri (Allah onlardan râzı olsun) sevmek vaciptir.
İçkinin azını, çoğunu ve sarhoş edici her şeyi, ister az olsun, ister çok haram bilmek İslam dinindendir. Çoğu sarhoş eden şeyin azı da haramdır. Mecburiyette kalan kimse bile şarap içmemelidir. Çünkü şarap onu (aklını mahvederek ruhî yönden) öldürür.
Kaçınılması gerekli olan büyük günahlar da şunlardır: Allah-u Teala'nın haram kıldığı nefsi katletmek, zina, hırsızlık, içki içmek, anne ve babaya eziyet etmek, savaştan kaçmak, haksız yere yetimin malını yemek, mecbur kalmadıkça murdarı, kanı, domuz etini ve Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanın etini yemek, belli olduktan sonra faiz ve haram mal yemek, kumar oynamak, ölçü ve tartıda hile yapmak…
Namuslu kadınlara iftira atmak, eşcinsel ilişkilerde bulunmak, yalancı şahitlik yapmak, Allah'ın rahmetinden ümitsizliğe kapılmak, Allah'ın azabından (cezalandırmasından) kendini güvende bilmek…
Zalimlere yardım etmek, onlara dayanıp güvenmek, yalan yere yemin etmek, zor durumda olmaksızın başkalarının haklarını vermemek, yalan konuşmak, kibirli olmak, israf ve savurganlık yapmak, hıyanet etmek…
Haccı hafife almak, Allah'ın dostlarıyla savaşmak, boş eğlencelerle meşgul olmak ve günah yapmakta ısrar etmek."
Hamza bin Muhammed Alevî (Zeyd bin Ali bin Hüseyin'in (a.s.) torunlarındandır) Kamber bin Ali bin Şâzan'dan, o da babası vasıtasıyla Fazl bin Şâzan'dan, o da İmam Rıza'dan (a.s.) aynı içerikli bir mektup nakletmiş, sadece İmam'ın (a.s.) bu mektubu Memun için yazdığını belirtmemiştir.
Diğer kimseler için de namaz, zekât, hac, humus, marufu emretme, münkeri nehyetme gibi meselelere ait risaleler yazmıştır. İmam, aynı zamanda tıp ile ilgili bir risale de kaleme almış ve bunu Me'mun'a göndermiştir.
İmam Rıza, Kur'an tefsiri görevini de eksiksiz yerine getirmiştir. Atalarından rivayet edilen duaları, nebi ve resullerin ve geçmiş ümmetlerin hikayelerini insanlara doğru olarak öğretmiştir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)