İmam Bakır’ın (a.s.), kendisine tâbi olmak konusunda nasihati
Nasp edilmiş imamın Allah'ın lutfu ile sahip olduğu ilimden bahsetmiştik
21.10.2023 21:24:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Nasp edilmiş imamın Allah'ın lutfu ile sahip olduğu ilimden bahsetmiştik. Bu ilim, bir imama tâbi olmayı, onu rehber kabul ederek her dediğini kalben tasdik etmeyi ve sorgulamadan kabul etmeyi gerektirir.
İmam, aşağıdaki konuşmada kendisine evlilik konusunda akıl danışmak için gelen Zürâre'ye bu konuda önemli bir ikazda bulunmaktadır.
İmamların imameti hayatın her sahasında dediklerine teslim olmaktır. Öyle ki, bir anlık bir gaflet veya dediklerini tasdik etmeme, bağlılık akdinin çözülmesine neden olabilir.
Zürâre rivayet eder: "Ebu Câfer'e (a.s.) dedim ki: 'Bizim gibi düşünmeyen insanlarla evlenmeye ne dersin? Gördüğün gibi bu yaşa geldim, hâlâ evlenemedim?'
Buyurdu ki: 'Evlenmeni engelleyen nedir?'
Dedim ki: 'Onunla evlenmemin helal olmayacağından korktuğum için evlenmiyorum. Bana ne emredersin?'
Dedi ki: 'Genç bir insansın, peki ne yapıyorsun? Sabır mı ediyorsun?'
Dedim ki: 'Cariyeler ediniyorum.'
Dedi ki: 'Şimdi, söyle bakalım, cariyeler ile birlikte olmayı hangi açılardan helal görüyorsun?'
Dedim ki: 'Cariye kadın hür kadın düzeyinde değildir. Bir hu-susta beni şüpheye düşürecek davranışı olsa satarım, ondan ayrılırım.'
Dedi ki: 'Bana, cariyelerle birlikte olmayı nasıl helal gördüğünü anlat?'
Buna verecek cevap bulamadım. Sonra dedim ki: 'Ne dersin, evleneyim mi?'
Dedi ki: 'Eğer yaparsan, bu beni ilgilendirmez.'
Dedim ki: 'Yaparsan beni ilgilendirmez, şeklindeki sözünün iki anlama geldiğini görüyorum: Ben sana emretmeden günah işlersen, bu beni ilgilendirmez mi demek istiyorsun? Bana ne emredersen ben onu yaparım.'
İmam bana buyurdu ki: 'Resulullah (s.a.v.) evlenmişti. Nuh (a.s.) ve Lût'un (a.s.) durumuna benzer durum meydana geldi. 'Onlar iki sâlih kulumuzun nikâhları altındaydılar' buyurulmuştur.'
Dedim ki: 'Bu konuda Resûlullah (s.a.v.) benim konumumda değildir. Eşi O'nun eli altında idi. O'nun hükmünü kabul ediyordu. Dinini benimsiyordu.'
Bana dedi ki: 'Peki, Allah'ın (Azze ve Celle) 'İki kulumuza ihanet ettiler' sözünde geçen ihanete ne dersin?
Bununla edep dışı bir davranıştan başka bir şey kastedilmiyor. Bildiğin gibi Resûlullah da (s.a.v.) falanca ile evlenmişti.'
Dedim ki: 'Allah sana iyilik versin, gidip emrin doğrultusunda evlenmemi mi emrediyorsun?'
Bana buyurdu ki: 'Eğer yapacaksan saf kadınlarla evlen.'
Dedim ki: 'Saf kadınlar ne demek?'
İmam buyurdu ki: 'Örtülü, iffetli kadınlardır.'
Dedim ki: 'Sâlim b. Ebu Hafsa'nın dini üzere olanlar mı?'
'Hayır' dedi.
Dedim ki: 'Rey ile amel eden Rebia'nın dini üzere olanlar mı?'
İmam buyurdu ki: 'Hayır, bilakis, küfürde olmayan ama sizin bildiğinizi de bilmeyen özgür kadınlar.'
Dedim ki: 'Mü'min veya kâfir olmaları dışında üçüncü bir ihtimal var mı?'
İmam buyurdu ki: 'Oruç tutuyor, namaz kılıyor, Allah'tan korkuyor, buna karşılık sizin inancınızı da bilmiyor olamaz mı?'
Dedim ki: 'Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor: 'Sizi yaratan O'dur. Sonra kiminiz kâfir, kiminiz de mü'mindir.' Hayır, Allah'a yemin ederim ki, bir insanın mü'min de, kâfir de olmaması mümkün değildir.'
Muhammed Bâkır (a.s.) dedi ki: 'Allah'ın sözü senin sözünden daha doğrudur, ey Zürâre! Allah'ın (Azze ve Celle) şu ayetini görmedin mi: 'Sâlih bir amele başka kötü bir amel karıştırdılar. Umulur ki, Allah onların tevbesini kabul eder.' Niçin umulur ki, denilmiştir?'
Dedim ki: 'Onlar ya mü'mindirler, ya kâfirdirler.'
İmam (a.s.) buyurdu ki: 'Peki, şu ayet hakkında ne dersin: 'Bir hileye güç yetiremeyen, bir yolda bulamayan kâfir mustaz'af erkekler, kadınlar ve çocuklar müstesnadır.' Burada inanmaya yol bulamayan kimseler kastedilmiştir.'
Dedim ki: 'Onlar, ya mü'mindirler, ya da kâfirdirler.'
İmam (a.s.) buyurdu ki: 'Allah'a yemin ederim ki, onlar ne mü'mindirler, ne de kâfirdirler.'
Sonra bana döndü ve şöyle dedi: 'Peki, âraf ehli için ne dersin?'
Dedim ki: 'Onlar da ya mü'mindirler ya da kâfirdirler. Eğer cennete girerlerse, bu onların mü'min olduklarını gösterir. Şayet cehenneme girerlerse, bu da onların kâfir olduklarını gösterir.'
İmam (a.s.) buyurdu ki: 'Onlar mü'min ve kâfir değildirler. Eğer mü'min olsalardı cennete girerlerdi. Eğer kâfir olsalardı, cehenneme girerlerdi. Ancak onlar, iyilikleri ve kötülükleri eşit gelen bir topluluktur. Amelleri yetersiz gelmiştir. Onlar Allah'ın (Azze ve Celle) buyurduğu gibidirler.'
Dedim ki: 'Onlar, cennet ehli midirler, cehennem ehli midirler?'
İmam (a.s.) buyurdu ki: 'Ben onları Allah'ın bıraktığı gibi bırakıyorum.'
Dedim ki: 'Erteliyor musun?'
'Evet, Allah'ın ertelediği gibi erteliyorum. İsterse onları rahmetiyle cennete koyar, dilerse günahlarından dolayı onları cehenneme koyar ve onlara zulmetmemiş olur' dedi.
Dedim ki: 'Kâfir olan kimse cennete girer mi?'
İmam Bâkır (a.s.), 'Hayır' buyurdu.
'Peki cehenneme de kâfirden başkası girer mi?' dedim.
İmam Bâkır (a.s.), 'Hayır. Allah'ın dilemesi başka. Ey Zürâre, Ben, Allah'ın dilemesi başka, diyorum ama sen Allah'ın dilemesi başka, demiyorsun. Sen büyüklendin ve döndün, akdini çözdün' buyurdu." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
İmam, aşağıdaki konuşmada kendisine evlilik konusunda akıl danışmak için gelen Zürâre'ye bu konuda önemli bir ikazda bulunmaktadır.
İmamların imameti hayatın her sahasında dediklerine teslim olmaktır. Öyle ki, bir anlık bir gaflet veya dediklerini tasdik etmeme, bağlılık akdinin çözülmesine neden olabilir.
Zürâre rivayet eder: "Ebu Câfer'e (a.s.) dedim ki: 'Bizim gibi düşünmeyen insanlarla evlenmeye ne dersin? Gördüğün gibi bu yaşa geldim, hâlâ evlenemedim?'
Buyurdu ki: 'Evlenmeni engelleyen nedir?'
Dedim ki: 'Onunla evlenmemin helal olmayacağından korktuğum için evlenmiyorum. Bana ne emredersin?'
Dedi ki: 'Genç bir insansın, peki ne yapıyorsun? Sabır mı ediyorsun?'
Dedim ki: 'Cariyeler ediniyorum.'
Dedi ki: 'Şimdi, söyle bakalım, cariyeler ile birlikte olmayı hangi açılardan helal görüyorsun?'
Dedim ki: 'Cariye kadın hür kadın düzeyinde değildir. Bir hu-susta beni şüpheye düşürecek davranışı olsa satarım, ondan ayrılırım.'
Dedi ki: 'Bana, cariyelerle birlikte olmayı nasıl helal gördüğünü anlat?'
Buna verecek cevap bulamadım. Sonra dedim ki: 'Ne dersin, evleneyim mi?'
Dedi ki: 'Eğer yaparsan, bu beni ilgilendirmez.'
Dedim ki: 'Yaparsan beni ilgilendirmez, şeklindeki sözünün iki anlama geldiğini görüyorum: Ben sana emretmeden günah işlersen, bu beni ilgilendirmez mi demek istiyorsun? Bana ne emredersen ben onu yaparım.'
İmam bana buyurdu ki: 'Resulullah (s.a.v.) evlenmişti. Nuh (a.s.) ve Lût'un (a.s.) durumuna benzer durum meydana geldi. 'Onlar iki sâlih kulumuzun nikâhları altındaydılar' buyurulmuştur.'
Dedim ki: 'Bu konuda Resûlullah (s.a.v.) benim konumumda değildir. Eşi O'nun eli altında idi. O'nun hükmünü kabul ediyordu. Dinini benimsiyordu.'
Bana dedi ki: 'Peki, Allah'ın (Azze ve Celle) 'İki kulumuza ihanet ettiler' sözünde geçen ihanete ne dersin?
Bununla edep dışı bir davranıştan başka bir şey kastedilmiyor. Bildiğin gibi Resûlullah da (s.a.v.) falanca ile evlenmişti.'
Dedim ki: 'Allah sana iyilik versin, gidip emrin doğrultusunda evlenmemi mi emrediyorsun?'
Bana buyurdu ki: 'Eğer yapacaksan saf kadınlarla evlen.'
Dedim ki: 'Saf kadınlar ne demek?'
İmam buyurdu ki: 'Örtülü, iffetli kadınlardır.'
Dedim ki: 'Sâlim b. Ebu Hafsa'nın dini üzere olanlar mı?'
'Hayır' dedi.
Dedim ki: 'Rey ile amel eden Rebia'nın dini üzere olanlar mı?'
İmam buyurdu ki: 'Hayır, bilakis, küfürde olmayan ama sizin bildiğinizi de bilmeyen özgür kadınlar.'
Dedim ki: 'Mü'min veya kâfir olmaları dışında üçüncü bir ihtimal var mı?'
İmam buyurdu ki: 'Oruç tutuyor, namaz kılıyor, Allah'tan korkuyor, buna karşılık sizin inancınızı da bilmiyor olamaz mı?'
Dedim ki: 'Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor: 'Sizi yaratan O'dur. Sonra kiminiz kâfir, kiminiz de mü'mindir.' Hayır, Allah'a yemin ederim ki, bir insanın mü'min de, kâfir de olmaması mümkün değildir.'
Muhammed Bâkır (a.s.) dedi ki: 'Allah'ın sözü senin sözünden daha doğrudur, ey Zürâre! Allah'ın (Azze ve Celle) şu ayetini görmedin mi: 'Sâlih bir amele başka kötü bir amel karıştırdılar. Umulur ki, Allah onların tevbesini kabul eder.' Niçin umulur ki, denilmiştir?'
Dedim ki: 'Onlar ya mü'mindirler, ya kâfirdirler.'
İmam (a.s.) buyurdu ki: 'Peki, şu ayet hakkında ne dersin: 'Bir hileye güç yetiremeyen, bir yolda bulamayan kâfir mustaz'af erkekler, kadınlar ve çocuklar müstesnadır.' Burada inanmaya yol bulamayan kimseler kastedilmiştir.'
Dedim ki: 'Onlar, ya mü'mindirler, ya da kâfirdirler.'
İmam (a.s.) buyurdu ki: 'Allah'a yemin ederim ki, onlar ne mü'mindirler, ne de kâfirdirler.'
Sonra bana döndü ve şöyle dedi: 'Peki, âraf ehli için ne dersin?'
Dedim ki: 'Onlar da ya mü'mindirler ya da kâfirdirler. Eğer cennete girerlerse, bu onların mü'min olduklarını gösterir. Şayet cehenneme girerlerse, bu da onların kâfir olduklarını gösterir.'
İmam (a.s.) buyurdu ki: 'Onlar mü'min ve kâfir değildirler. Eğer mü'min olsalardı cennete girerlerdi. Eğer kâfir olsalardı, cehenneme girerlerdi. Ancak onlar, iyilikleri ve kötülükleri eşit gelen bir topluluktur. Amelleri yetersiz gelmiştir. Onlar Allah'ın (Azze ve Celle) buyurduğu gibidirler.'
Dedim ki: 'Onlar, cennet ehli midirler, cehennem ehli midirler?'
İmam (a.s.) buyurdu ki: 'Ben onları Allah'ın bıraktığı gibi bırakıyorum.'
Dedim ki: 'Erteliyor musun?'
'Evet, Allah'ın ertelediği gibi erteliyorum. İsterse onları rahmetiyle cennete koyar, dilerse günahlarından dolayı onları cehenneme koyar ve onlara zulmetmemiş olur' dedi.
Dedim ki: 'Kâfir olan kimse cennete girer mi?'
İmam Bâkır (a.s.), 'Hayır' buyurdu.
'Peki cehenneme de kâfirden başkası girer mi?' dedim.
İmam Bâkır (a.s.), 'Hayır. Allah'ın dilemesi başka. Ey Zürâre, Ben, Allah'ın dilemesi başka, diyorum ama sen Allah'ın dilemesi başka, demiyorsun. Sen büyüklendin ve döndün, akdini çözdün' buyurdu." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.