Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde, "İlim taleb etmek, her Müslümana farzdır" buyuruyor. (Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr ve el-Mu'cemu'l-Evsat'ında).
"Âlimin susup ilmini yaymaması yakışık almaz. Câhilin de sormayıp susması doğru değildir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: 'Eğer bilmiyorsanız zikir ehline (âlimlere) sorun.' (Nahl, 16/43)." (Taberânî el-Mu'cemu'l-Evsât).
"Allah, kimin iyiliğini dilerse onu dinde fakîh kılar." (Tirmizî).
İlahi rahmetin kaynağı olan İslam; hem ilim ve hikmettir, hem de amel ve haldir.
Aslî kaynaklara indiğimiz de İslam'da üç temel ilim olduğunu görüyoruz. Bu üç temel ilmin kaynağı, Cibril hadisidir.
Ebu Hureyre'den, şöyle rivayet olunmuştur:
Bir gün Resûlullah (s.a.v.) açıkta oturuyordu. Yanına biri gelip, "İman nedir?" diye sordu. "İman, Allah'a ve meleklerine, kitaplarına Allah'a mülâki olmaya (Ru'yetûllah'a), peygamberlerine, öldükten sonra dirilmeye ve kadere inanmandır" cevabını verdi.
"Ya İslam nedir?" dedi.
"İslam, Allah'a ibadet edip hiçbir şeyi O'na ortak koşmamak, namaz kılmak, zekât vermek, oruç tutmaktır ve haccetmektir" buyurdu.
Ondan sonra "Ya ihsan nedir?" diye sordu.
"Allah'a sanki görüyormuş gibi ibadet etmendir. Eğer sen Allah'ı görmüyorsan, şüphesiz O, seni görüyor" buyurdu.
Sonra gelen adam arkasını döndü gitti. Resûlullah (s.a.v.) "O'nu çağırın" diye emrettiyse de izini bulamadılar. Bunun üzerine buyurdu ki: "İşte bu Cibril (a.s.)'dır. Size dininizi öğretmek için geldi." (Buhari, İman: 37, Müslim, İman: 57).
Hadis-i şerifte yöneltilen sorulardan "İman nedir?" sualiyle İlm-i Akaid; "İslam Nedir" sualiyle İlm-i Fıkıh; "İhsan Nedir" sualiyle, İlm-i Ahlak yani Tasavvuf tarif edilmiştir. Zikredilen bu üç temel ilim tasnifini başta İmam Gazali olmak üzere bütün büyük alimler yapmaktadırlar.
Hatta İmam Gazali bu ilimleri önem sırasına göre şöyle sıralanmaktadır: "İlm-i Akaid, İlm-i Ahlak (Tasavvuf) ve İlm-i Fıkıh." (İhya, c-I, s. 100).
İlm-i Akaid, itikat esaslarını anlatır. İlm-i Ahlak (Tasavvuf), imanın kemali için kalbin salahının nasıl gerçekleşeceğinin yollarını gösterir. İlm-i Fıkıh ise zahir cihetiyle İslam'ı yaşamada uyulacak kural ve kaideleri ihtiva eder.
İslam âlimleri fıkhı şöyle tarif etmişlerdir: "Fıkıh, kişinin lehine ve aleyhine olan şeyleri bilmesidir."
Zamanla ilimler tasnif edilince, tasavvuf için, fıkhın manevi cephesini ele aldığından dolayı "Fıkh-ı Bâtınî/bâtınî fıkıh" tabiri kullanılmıştır. Dolayısıyla kişinin manevi sahada, din nazarında lehine ve aleyhine olan şeyleri bilmesi farzdır.
İlim maddi ve manevi eşyanın hakikatinin kavranmasıdır. Cenab-ı Hakk'ın yaratmış olduğu mahlûkatının, gerek maddi, gerekse manevi sahada, hakikatlerinin bize göre gizli ve açık olan taraflarının tamamının bilinmesidir.
Bir de Cenab-ı Hakk'ı bilme, tanıma vardır ki, buna âlim dense de aslında bu kişiler ariftir. Allah'ın esma-ı ilahisini, ef'al-i İlahisini, Zât-ı Bari'sini bilen insanlara arif denir. Arif insan kalbi ile Cenab-ı Hakk'ı tanır. Allah'ı kalbi ile tanıyan insan, aynı zamanda eşyayı da tanır. Burada enteresan bir tecelli vardır. Allah'ı tanıdığı nispette eşyanın hakikatini kavrar. Çünkü Cenab-ı Hakk'ı tanıyan insan, Allah'ın ef'alini, Sıfat-ı Bari'sini, Zât'ını da bilir. O'nun ef'alini, yani fillerini bildiği için, o tecellilerden mülhem olan fiiller bu kâinatın varlığı olması münasebetiyle, eşyanın hakikatini de bilir. O bakımdan arif-i billah öyle insandır ki, hem Hakkı hem de halkı bilir.
Gerçek ilimlerden kasıt kalbî ilimdir. Yani insanın Cenab-ı Hakk'ı kalp yoluyla tanıması, Allah'ın kulunun kalbine tecellisidir. Cenab-ı Hakk Kur'an-ı Kerim'de, "(Resûlüm!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak ulu'l elbab/kalp ehli bunları hakkıyla düşünür" (Zümer: 39/9) buyuruyor.
Bilen doğruyu yapar; gerçek üzere gider. Ama bilmeyene sıra gelince, bilmediği için hiçbir şey yapmaz. Veya her şeyin yanlışını yapabilir. Doğru yaptıkları da tesadüfidir. Doğru yaptıkları bazen Allah'ın lutfu ile tevafuk olur. Yoksa cahilin faydası yoktur, zararı vardır. (devam edecek?)
"Âlimin susup ilmini yaymaması yakışık almaz. Câhilin de sormayıp susması doğru değildir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: 'Eğer bilmiyorsanız zikir ehline (âlimlere) sorun.' (Nahl, 16/43)." (Taberânî el-Mu'cemu'l-Evsât).
"Allah, kimin iyiliğini dilerse onu dinde fakîh kılar." (Tirmizî).
İlahi rahmetin kaynağı olan İslam; hem ilim ve hikmettir, hem de amel ve haldir.
Aslî kaynaklara indiğimiz de İslam'da üç temel ilim olduğunu görüyoruz. Bu üç temel ilmin kaynağı, Cibril hadisidir.
Ebu Hureyre'den, şöyle rivayet olunmuştur:
Bir gün Resûlullah (s.a.v.) açıkta oturuyordu. Yanına biri gelip, "İman nedir?" diye sordu. "İman, Allah'a ve meleklerine, kitaplarına Allah'a mülâki olmaya (Ru'yetûllah'a), peygamberlerine, öldükten sonra dirilmeye ve kadere inanmandır" cevabını verdi.
"Ya İslam nedir?" dedi.
"İslam, Allah'a ibadet edip hiçbir şeyi O'na ortak koşmamak, namaz kılmak, zekât vermek, oruç tutmaktır ve haccetmektir" buyurdu.
Ondan sonra "Ya ihsan nedir?" diye sordu.
"Allah'a sanki görüyormuş gibi ibadet etmendir. Eğer sen Allah'ı görmüyorsan, şüphesiz O, seni görüyor" buyurdu.
Sonra gelen adam arkasını döndü gitti. Resûlullah (s.a.v.) "O'nu çağırın" diye emrettiyse de izini bulamadılar. Bunun üzerine buyurdu ki: "İşte bu Cibril (a.s.)'dır. Size dininizi öğretmek için geldi." (Buhari, İman: 37, Müslim, İman: 57).
Hadis-i şerifte yöneltilen sorulardan "İman nedir?" sualiyle İlm-i Akaid; "İslam Nedir" sualiyle İlm-i Fıkıh; "İhsan Nedir" sualiyle, İlm-i Ahlak yani Tasavvuf tarif edilmiştir. Zikredilen bu üç temel ilim tasnifini başta İmam Gazali olmak üzere bütün büyük alimler yapmaktadırlar.
Hatta İmam Gazali bu ilimleri önem sırasına göre şöyle sıralanmaktadır: "İlm-i Akaid, İlm-i Ahlak (Tasavvuf) ve İlm-i Fıkıh." (İhya, c-I, s. 100).
İlm-i Akaid, itikat esaslarını anlatır. İlm-i Ahlak (Tasavvuf), imanın kemali için kalbin salahının nasıl gerçekleşeceğinin yollarını gösterir. İlm-i Fıkıh ise zahir cihetiyle İslam'ı yaşamada uyulacak kural ve kaideleri ihtiva eder.
İslam âlimleri fıkhı şöyle tarif etmişlerdir: "Fıkıh, kişinin lehine ve aleyhine olan şeyleri bilmesidir."
Zamanla ilimler tasnif edilince, tasavvuf için, fıkhın manevi cephesini ele aldığından dolayı "Fıkh-ı Bâtınî/bâtınî fıkıh" tabiri kullanılmıştır. Dolayısıyla kişinin manevi sahada, din nazarında lehine ve aleyhine olan şeyleri bilmesi farzdır.
İlim maddi ve manevi eşyanın hakikatinin kavranmasıdır. Cenab-ı Hakk'ın yaratmış olduğu mahlûkatının, gerek maddi, gerekse manevi sahada, hakikatlerinin bize göre gizli ve açık olan taraflarının tamamının bilinmesidir.
Bir de Cenab-ı Hakk'ı bilme, tanıma vardır ki, buna âlim dense de aslında bu kişiler ariftir. Allah'ın esma-ı ilahisini, ef'al-i İlahisini, Zât-ı Bari'sini bilen insanlara arif denir. Arif insan kalbi ile Cenab-ı Hakk'ı tanır. Allah'ı kalbi ile tanıyan insan, aynı zamanda eşyayı da tanır. Burada enteresan bir tecelli vardır. Allah'ı tanıdığı nispette eşyanın hakikatini kavrar. Çünkü Cenab-ı Hakk'ı tanıyan insan, Allah'ın ef'alini, Sıfat-ı Bari'sini, Zât'ını da bilir. O'nun ef'alini, yani fillerini bildiği için, o tecellilerden mülhem olan fiiller bu kâinatın varlığı olması münasebetiyle, eşyanın hakikatini de bilir. O bakımdan arif-i billah öyle insandır ki, hem Hakkı hem de halkı bilir.
Gerçek ilimlerden kasıt kalbî ilimdir. Yani insanın Cenab-ı Hakk'ı kalp yoluyla tanıması, Allah'ın kulunun kalbine tecellisidir. Cenab-ı Hakk Kur'an-ı Kerim'de, "(Resûlüm!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak ulu'l elbab/kalp ehli bunları hakkıyla düşünür" (Zümer: 39/9) buyuruyor.
Bilen doğruyu yapar; gerçek üzere gider. Ama bilmeyene sıra gelince, bilmediği için hiçbir şey yapmaz. Veya her şeyin yanlışını yapabilir. Doğru yaptıkları da tesadüfidir. Doğru yaptıkları bazen Allah'ın lutfu ile tevafuk olur. Yoksa cahilin faydası yoktur, zararı vardır. (devam edecek?)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yeliz Yücel / diğer yazıları
- Üç aylar iklimi-4 / 20.03.2017
- Üç aylar iklimi-3 / 19.03.2017
- Üç aylar iklimi-2 / 18.03.2017
- Üç aylar iklimi-1 / 17.03.2017
- Muharrem'in onuncu günü: Aşura / 11.10.2016
- Bayram namazı ve kılınışı / 11.09.2016
- Haccın tamam olmasının şartları / 10.09.2016
- 'Hac Arafat'tır' / 09.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?III / 08.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?II / 07.09.2016
- Üç aylar iklimi-3 / 19.03.2017
- Üç aylar iklimi-2 / 18.03.2017
- Üç aylar iklimi-1 / 17.03.2017
- Muharrem'in onuncu günü: Aşura / 11.10.2016
- Bayram namazı ve kılınışı / 11.09.2016
- Haccın tamam olmasının şartları / 10.09.2016
- 'Hac Arafat'tır' / 09.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?III / 08.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?II / 07.09.2016