Hocam, Erzurum'da bir türban olayı yaşandı. AKP hükümetinin yaklaşımını samimi buluyor musunuz?Prof. Dr. Haydar Baş- AKP hükümetinin bu konudaki yaklaşımı tamamen olayı germektir, samimiyetle uzaktan yakından alakası yoktur. Tamamen onların gündeminde olması gereken meseledir. Bir tek kanunla beraber halledeceği iştir. Ama onu baştan kendileri hallettiler. Biliyorsunuz. AİHM'de bir türban mevzuu oldu. Görüşülmesi esnasında hükümeti temsilen giden AKP hükümetinin avukatı yasağın devam etmesi yanında tavırlarını belirlediler. Ondan sonra geldiler diyorlar ki "Türkiye'de türban yasağı niye var?" Sen devamını kendin istiyorsun. Üst mahkeme olarak onların iradesini kabul ettin. AB çeşitli yönlerde, çeşitli bölgelerde aldığı kararla türbanı yasakladı. Sen burada bunu üst irade olarak kabul ediyorsun. O, yasağı orada hayata geçiriyor. Ondan sonra "Ben, türban konusunda yasağa karşıyım" diyorsun. Dolayısıyla bu, büyük bir aldatmaca oluyor. Büyük bir oyun oluyor. Bunu çok iyi görelim. Burada yapılacak olan çok iş var. Bir defa Batının, Avrupa'nın üst hukuk olduğunu devreden çıkartacağız. Bu milletin iradesinin üzerinde, Meclis'in üzerinde ne Meclis vardır, ne irade vardır. Bunu hayata geçireceğiz. İkincisi, Meclis kanun çıkartacak. Cumhurbaşkanı bunu bir defa veto eder. Bir çok kanun veto edildi. Ne yaptın? Aynısını tekrar geri gönderdin. İkinci seferde sayın Cumhurbaşkanı "Bunu yapamazsınız" dedi mi, imzasını attı. Yani burada da yapılacak olan iş budur. Kaldı ki oturup Cumhurbaşkanını da ikna etmek burada söz konusudur. Zira türban milletin en azından bir örfüdür. Sayın Doğan Güreş paşanın Genelkurmay Başkanı olduğunu Türkiye'de bilmeyen yoktur. Bizim Genel Başkan Yardımcımız Ahmet Kepekçi ile beraber yaptığı sohbetinde "milletin adetidir, örfüdür, hiç kimse buna karışamaz" beyanında bulunmuştur. Kalkıp da bu kurumun başının söylediği söz ortada iken "filancı bunu kabul etmiyor" şeklindeki tavır ne kadar geçerli olabilir. Bu samimi değildir. Kısaca iktidar oturacak, konuşacak.Şimdi ne diyorlar? Kamusal alan, diyorlar. Kamusal alanda öğrenci kamu görevlisi değildir. Kamunun kendisine ikram ettiği, hazırladığı imkanlardan istifade eden birey demektir. Kamunun haklarından istifade eden insanla kamu görevlisi arasında çok büyük fark var. Ben bir vatandaşım. Geliyorum bağ, bahçeye giriyorum, bu ne ise o da odur. "Sen bunu uygulayacaksın." Kamu görevlisi değilim ben. Bu, kamu görevlisi için geçerli olan bir şey. Kaldı ki bu da bir örf olarak kabul edilirse kamu görevlisi için de bağlayıcı bir unsur olmaz. Ama bunlar kavga ile, gerilimle beraber anlatılacak, anlaşılacak, ortaya konulacak meseleler değil. Sen, tabii bu gerilimi ortaya koyuyorsun. Ondan sonra da "bana karşı çıkılıyor" diyorsun. Elbette sana karşı çıkılır. Adam gibi oturup da niçin "bu, budur; şu, şudur" deme zahmetine biz siyaset olarak katlanmıyoruz. Bunu yaparsak, ben eminim ki herkesi ikna etmek gayet kolay olur. Çok mümkün olur. Ve ikna olacaktır da. Zira herkes bu milletin bir bireyidir. Biz ne kadar bu milletin evladıysak itham ettiğimiz insanlar da bu milletin evladıdır. Biz ne kadar dindarsak onlar da bizim kadar dindardır. Hülasa hangi açıdan bakarsak bakalım herkesin bizim gibi olma istidadı, hakkı ve de niyeti vardır, diye hülasa edebilirim. Yani Erzurum olayında iktidarın tavrını samimi bulmuyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.