Tabiatın bütün kılcal damarlarına kadar hayat kaynağı olan suyun yürüdüğü, dallara, yapraklara suyun yürüdüğü ve dalların meyveye durduğu bir mevsimin ardından diriliş mevsimine, yani ikinci bahara, yani Ramazan'a merhaba diyoruz.
Kış bahara deyin ölü olan yer yüzü "Kün" emri ile nasıl canlanmaya başlıyor, tüm canlılar harekete başlıyor, cümle nebatat kabarmaya başlıyorsa, Hayat Kitabımızın her bir ayeti de yağmur taneleri mesabesinde olup ölü kalpleri diriltiyor, paslı kalpleri parlatıyor ve okuyanı, anlayanı dosdoğru yola iletiyor.
Ramazan'ın teşrifiyle biz bu yıl iki baharı bir arada yaşayacağız inşaallah.
Bir yandan tabiatın dirilişine şahit olurken, ağaçlara su yürüdüğünü, dalların meyveye durduğunu ibretle seyrederken diğer yandan da Kur'an ayında olmamız hasebiyle ilgili ayetleri anlamaya, kavramaya ve idrak etmeye çalışarak adeta gönlümüze ve hayatımıza 'hayat suyunun yürümesine' vesile olacağız.
İkinci bahara, yani Kur'an ayına, yani oruç ayına, yani bereket mevsimine merhaba.
"Onlar, ölü toprağa can vermemizde ve beslenmeleri için topraktan ürünler çıkarmamızda, yaratma ve bilme gücümüzün alamet ve işaretlerini görmeleri gerekir.
Ve o yeryüzünde, nasıl hurmalıklar ve üzüm bağları yetiştirmiş ve aralarından da pınarlar akıtmıştık. Ki, o meyve ve ürünleri meydana getiren kendileri olmadığı halde, onlardan yesinler diye, yetiştirip meydana getiriyoruz. Buna rağmen, hâlâ şükretmeyecekler mi?" (Yasin: 33-35).
"Dünya hayatının durumu tıpkı şöyledir ki: Gökten indirdiğimiz su sebebiyle, insan ve hayvanların yediği yeryüzündeki bitkiler, onunla birbirine karışır, ta ki yeryüzü bütün ziynetini takınıp süslendiği, yeryüzü ehli de kendilerini onun ürününü biçip toplamaya güç yetireceklerini zannettikleri bir sırada, geceleyin veya gündüzleyin o yere emrimiz gelir de, sanki bir gün önce, o yeryüzü hiç bitkisiyle süslenip zengin olmamış gibi, onu kökünden biçilmiş yapar, süsünü, zenginliğini yok ediveririz. İşte biz düşünen bir toplum için ayetleri böyle geniş geniş açıklıyoruz." (Yunus: 24).
"Yeryüzünü yayıp genişleten ve onun üzerine yerinden oynatılmaz dağlar yerleştirip vadilerden nehirler akıtan ve orada her türlü bitkiden iki cins yaratan ve gündüzü geceyle örtüp, bürüyen O'dur. Doğrusu bütün bunlarda, düşünen insanlar için mutlaka çıkarılacak dersler vardır!
Ve yeryüzünde birbirine komşu, ama yine de yapı olarak birbirinden ayrı, nice kara parçaları, üzüm bağları, hububat ekili tarlalar, bir kökten sürgün verip küme halinde, ya da tek başına boy veren hurma ağaçları vardır ki, hepsi de aynı suyla sulanırlar, hal böyleyken yemişlerinde ve lezzetlerinde bir kısmını, diğerinden farklı kılıyoruz. Doğrusu bunlarda, aklını kullanan insanlar için, mutlaka çıkarılacak dersler vardır!" (R'ad: 3-4).
"Allah'ın kudretinin alamet ve delillerinden birisi de şudur: Sen toprağı kupkuru görürsün, biz onun üzerine yağmuru yağdırınca, hemen kımıldanıp kabarır ve harekete geçerek hayata uyanıverir. Yeryüzüne böylece can veren, muhakkak ölüleri de diriltir. Şüphe yok ki, O'nun her şeye gücü yeter."(Fussilet: 39).
Kış bahara deyin ölü olan yer yüzü "Kün" emri ile nasıl canlanmaya başlıyor, tüm canlılar harekete başlıyor, cümle nebatat kabarmaya başlıyorsa, Hayat Kitabımızın her bir ayeti de yağmur taneleri mesabesinde olup ölü kalpleri diriltiyor, paslı kalpleri parlatıyor ve okuyanı, anlayanı dosdoğru yola iletiyor.
Ramazan'ın teşrifiyle biz bu yıl iki baharı bir arada yaşayacağız inşaallah.
Bir yandan tabiatın dirilişine şahit olurken, ağaçlara su yürüdüğünü, dalların meyveye durduğunu ibretle seyrederken diğer yandan da Kur'an ayında olmamız hasebiyle ilgili ayetleri anlamaya, kavramaya ve idrak etmeye çalışarak adeta gönlümüze ve hayatımıza 'hayat suyunun yürümesine' vesile olacağız.
İkinci bahara, yani Kur'an ayına, yani oruç ayına, yani bereket mevsimine merhaba.
"Onlar, ölü toprağa can vermemizde ve beslenmeleri için topraktan ürünler çıkarmamızda, yaratma ve bilme gücümüzün alamet ve işaretlerini görmeleri gerekir.
Ve o yeryüzünde, nasıl hurmalıklar ve üzüm bağları yetiştirmiş ve aralarından da pınarlar akıtmıştık. Ki, o meyve ve ürünleri meydana getiren kendileri olmadığı halde, onlardan yesinler diye, yetiştirip meydana getiriyoruz. Buna rağmen, hâlâ şükretmeyecekler mi?" (Yasin: 33-35).
"Dünya hayatının durumu tıpkı şöyledir ki: Gökten indirdiğimiz su sebebiyle, insan ve hayvanların yediği yeryüzündeki bitkiler, onunla birbirine karışır, ta ki yeryüzü bütün ziynetini takınıp süslendiği, yeryüzü ehli de kendilerini onun ürününü biçip toplamaya güç yetireceklerini zannettikleri bir sırada, geceleyin veya gündüzleyin o yere emrimiz gelir de, sanki bir gün önce, o yeryüzü hiç bitkisiyle süslenip zengin olmamış gibi, onu kökünden biçilmiş yapar, süsünü, zenginliğini yok ediveririz. İşte biz düşünen bir toplum için ayetleri böyle geniş geniş açıklıyoruz." (Yunus: 24).
"Yeryüzünü yayıp genişleten ve onun üzerine yerinden oynatılmaz dağlar yerleştirip vadilerden nehirler akıtan ve orada her türlü bitkiden iki cins yaratan ve gündüzü geceyle örtüp, bürüyen O'dur. Doğrusu bütün bunlarda, düşünen insanlar için mutlaka çıkarılacak dersler vardır!
Ve yeryüzünde birbirine komşu, ama yine de yapı olarak birbirinden ayrı, nice kara parçaları, üzüm bağları, hububat ekili tarlalar, bir kökten sürgün verip küme halinde, ya da tek başına boy veren hurma ağaçları vardır ki, hepsi de aynı suyla sulanırlar, hal böyleyken yemişlerinde ve lezzetlerinde bir kısmını, diğerinden farklı kılıyoruz. Doğrusu bunlarda, aklını kullanan insanlar için, mutlaka çıkarılacak dersler vardır!" (R'ad: 3-4).
"Allah'ın kudretinin alamet ve delillerinden birisi de şudur: Sen toprağı kupkuru görürsün, biz onun üzerine yağmuru yağdırınca, hemen kımıldanıp kabarır ve harekete geçerek hayata uyanıverir. Yeryüzüne böylece can veren, muhakkak ölüleri de diriltir. Şüphe yok ki, O'nun her şeye gücü yeter."(Fussilet: 39).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025