Ömrü olan her insanı bekleyen kaçınılmaz sonuç; ihtiyarlık.
Tuttuğunu koparan, taşı sıksa suyunu çıkaracak kuvvetin sahibi, tezmiş ceylanlar gibi taştan taşa atlayacak kadar çevik ayakların sahibi gün geliyor bir bastonun umuduna kalıyor.
İhtiyarlık, insanoğlunun ayrılmaz arkadaşı olduğu için her devirde ihtiyarlık üzerine çok anlamlı, çok dokunaklı cümleler kurulmuş, şiirler yazılmış, sitemler edilmiştir.
İhtiyarlık deyince şahsen benim aklıma ilk gelen dokunaklı cümle, Zekeriya Peygamberin cümlesi olur.
Bilindiği gibi Meryem suresi Zekeriya aleyhisselamın o dokunaklı yakarışıyla başlar:
"Bu, Senin Rabbinin, kulu Zekeriyya'ya olan lütuf ve ihsanının anlatımıdır. O Rabbine gizlice seslenip şöyle niyaz etmişti: Ya Rabbî, iyice yaşlandım, kemiklerim zayıfladı, eridi, başımdaki saçlarım ağardı, beyaz alevler gibi tutuştu. Ya Rabbî, Sana her ne için yalvardıysam, asla mahrum kalmadım. Doğrusu, benden sonra yerime geçecek yakınlarımın iyi hareket etmeyeceklerinden korkuyorum. Karım da kısırdır. Katından bana bir oğul bağışla ki, bana ve Yakuboğullarına mirasçı olsun. Rabbim! Onun, rızanı kazanmasını da sağla." (Meryem: 2-6).
Malum olduğu üzere Yahya Peygamber işte bu duanın kabulü sonucu babasına ihsan edilmiştir.
İhtiyarlık üzerine halk edebiyatımızda da çok güzel örnekler vardır, her birinden birer kıta alsak hemen hemen kitap olur.
Daha önceki yazılarımızda isimleri ve eserleri sıkça zikredilen iki ozan, Âşık Reyhani ile Âşık Nihani karşılaşmalarında genç Reyhani'nin, bastonun umudunda camiden eve doğru gelen ihtiyar Nihani'ye söylediği üç kıta var ki onları kaydetmeden geçmek olmaz:
"Hele bakın Nihânî'nin hâline,
Kocalanmış, dişi düşmüş geliyor.
Ecel kuşağını sarmış beline,
Hayat köprüsünden geçmiş geliyor.
Baba nerde inci, mercan sözlerin?
Mahşer perdesini çekmiş gözlerin.
Eğilmiş kametin, yorgun dizlerin,
Ümit bir bastona düşmüş geliyor.
Seller coş ettikçe dere darlanmış.
Dalgalar vurdukça uçmuş, yarlanmış.
Kervan yoruldukça yük ağırlanmış,
Akşam olmuş, güneş aşmış geliyor."
Âşıklık geleneğinin anayasasını yazan iki âşık; Âşık Sümmani ve Âşık Şenlik de elbette işledikleri bütün temaların yanında "ihtiyarlık" temasını da işlemişlerdir.
Yazıyı bitirirken Âşık Şenlik'in çok önemli şiirlerinden olan "ihtiyarlığa sitem" diyebileceğimiz o meşhur şiirini sizlerle paylaşmak isterim:
"Bu dünyanın safasını sürmeden
Ne tuttun yakamı ay ihliyarlık
Evvelki devranım düşer yadıma
El götür yakamdan koy ihtiyarlık
Alıp verir dizlerimin yelini
Eğdin kametimi büktün belimi
Yakın iken ırağ ettin yolumu
Günlük yolum oldu ay ihtiyarlık
Dayaksız adım atabilmenem
Tüy döşek üstünde yatabilmenem
Altı aylık çocuğa yetebilmenem
Ettin sabilere tay ihtiyarlık
Sultan idim dağ başında ben ezel
İndi dökülenler gönlümden gazel
Beni görüp güler idi her güzel
Onu da ömrüme say ihtiyarlık
Sulandı gözlerim zay oldu işler
Ağız papuçladı döküldü dişler
Ürkmez oldu benden yerdeki kuşlar
Çekerim elinden huy ihtiyarlık
Sefil Şenlik böyle bir hale geldi
Aşk ucundan benzi sarardı soldu
Evlad ü ıyalim terkimi kıldı
Ahir günüm oldu zay ihtiyarlık."
Tuttuğunu koparan, taşı sıksa suyunu çıkaracak kuvvetin sahibi, tezmiş ceylanlar gibi taştan taşa atlayacak kadar çevik ayakların sahibi gün geliyor bir bastonun umuduna kalıyor.
İhtiyarlık, insanoğlunun ayrılmaz arkadaşı olduğu için her devirde ihtiyarlık üzerine çok anlamlı, çok dokunaklı cümleler kurulmuş, şiirler yazılmış, sitemler edilmiştir.
İhtiyarlık deyince şahsen benim aklıma ilk gelen dokunaklı cümle, Zekeriya Peygamberin cümlesi olur.
Bilindiği gibi Meryem suresi Zekeriya aleyhisselamın o dokunaklı yakarışıyla başlar:
"Bu, Senin Rabbinin, kulu Zekeriyya'ya olan lütuf ve ihsanının anlatımıdır. O Rabbine gizlice seslenip şöyle niyaz etmişti: Ya Rabbî, iyice yaşlandım, kemiklerim zayıfladı, eridi, başımdaki saçlarım ağardı, beyaz alevler gibi tutuştu. Ya Rabbî, Sana her ne için yalvardıysam, asla mahrum kalmadım. Doğrusu, benden sonra yerime geçecek yakınlarımın iyi hareket etmeyeceklerinden korkuyorum. Karım da kısırdır. Katından bana bir oğul bağışla ki, bana ve Yakuboğullarına mirasçı olsun. Rabbim! Onun, rızanı kazanmasını da sağla." (Meryem: 2-6).
Malum olduğu üzere Yahya Peygamber işte bu duanın kabulü sonucu babasına ihsan edilmiştir.
İhtiyarlık üzerine halk edebiyatımızda da çok güzel örnekler vardır, her birinden birer kıta alsak hemen hemen kitap olur.
Daha önceki yazılarımızda isimleri ve eserleri sıkça zikredilen iki ozan, Âşık Reyhani ile Âşık Nihani karşılaşmalarında genç Reyhani'nin, bastonun umudunda camiden eve doğru gelen ihtiyar Nihani'ye söylediği üç kıta var ki onları kaydetmeden geçmek olmaz:
"Hele bakın Nihânî'nin hâline,
Kocalanmış, dişi düşmüş geliyor.
Ecel kuşağını sarmış beline,
Hayat köprüsünden geçmiş geliyor.
Baba nerde inci, mercan sözlerin?
Mahşer perdesini çekmiş gözlerin.
Eğilmiş kametin, yorgun dizlerin,
Ümit bir bastona düşmüş geliyor.
Seller coş ettikçe dere darlanmış.
Dalgalar vurdukça uçmuş, yarlanmış.
Kervan yoruldukça yük ağırlanmış,
Akşam olmuş, güneş aşmış geliyor."
Âşıklık geleneğinin anayasasını yazan iki âşık; Âşık Sümmani ve Âşık Şenlik de elbette işledikleri bütün temaların yanında "ihtiyarlık" temasını da işlemişlerdir.
Yazıyı bitirirken Âşık Şenlik'in çok önemli şiirlerinden olan "ihtiyarlığa sitem" diyebileceğimiz o meşhur şiirini sizlerle paylaşmak isterim:
"Bu dünyanın safasını sürmeden
Ne tuttun yakamı ay ihliyarlık
Evvelki devranım düşer yadıma
El götür yakamdan koy ihtiyarlık
Alıp verir dizlerimin yelini
Eğdin kametimi büktün belimi
Yakın iken ırağ ettin yolumu
Günlük yolum oldu ay ihtiyarlık
Dayaksız adım atabilmenem
Tüy döşek üstünde yatabilmenem
Altı aylık çocuğa yetebilmenem
Ettin sabilere tay ihtiyarlık
Sultan idim dağ başında ben ezel
İndi dökülenler gönlümden gazel
Beni görüp güler idi her güzel
Onu da ömrüme say ihtiyarlık
Sulandı gözlerim zay oldu işler
Ağız papuçladı döküldü dişler
Ürkmez oldu benden yerdeki kuşlar
Çekerim elinden huy ihtiyarlık
Sefil Şenlik böyle bir hale geldi
Aşk ucundan benzi sarardı soldu
Evlad ü ıyalim terkimi kıldı
Ahir günüm oldu zay ihtiyarlık."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025