İhanet yasası!

Yabancıların Türkiye'yi işgal etmelerine hiç gerek yok! 

Bu hem çok maliyetli ve hem de olanaksız gibi duruyor. 

Ancak yabancı sermaye üzerinden ve özellikle de bankacılık sektörü üzerinden adamlar zaten bizi 2001 yılından bu tarafa işgal etmiş durumda! 

2001 yılında Şimşek'in bir diğer ikizi olan Lort Derviş daha Türkiye'ye ayak basmadan önce, bizimkiler gönüllü olarak tam bir ihanet yasasına imza attılar. Hem de bu zırva yasalarla Türkiye'nin ekonomisinin düzeleceğini sandılar. 

Sanmaları çok normal, zira hiç birinin gerçek ekonomi ilmine dair tek bir satırlık bilgileri dahi bulunmamaktadır. 

Bu ihanet yasalarının adı, MB yasasıdır. 

Baştan aşağı işgal maddeleri ile dolu ama ben sadece ve çok kısaca en ağır darbe girişimi olarak değerlendirdiğim 56.madde üzerinde duracağım. 

Halkımız anlasın diye ekonomik terminolojiye başvurmadan çok yalın bir anlatımla izah edeceğim. 

Bir defa şunu en başta ifade etmek isterim ki, ulu önderimiz aziz Atatürk 1931 yılında MB'yi kurarken amaç edindiği şey, "Tam bağımsız" bir Türkiye yüksek idealiydi. 

Daha önce Türk milletine ait bir MB yoktu. 

Olmadığı için de Osmanlı ihtiyaç duyduğu tüm parasal desteği, bugün Filistin'i tarihten silmek üzere olan Yahudi bankerlerinden talep ediyor ve karşılığında büyük tavizler veriyordu. 

623 yıl boyunca Saraylarda zevk-ü sefa içinde yaşayan idarecilerin sayesinde Osmanlı, önce finansal olarak çökertilmişti. 

Ardından topyekûn saldırıya geçen Batılı devletlerin önündeki tek engel, sarı saçlı mavi gözlü ATA'mız, Mustafa Kemal Atatürk'tü. 

Atatürk Osmanlı'nın neden ve hangi zaaflar dolayısıyla çökertildiğini çok iyi biliyordu. 

Bu zaafların en başında Osmanlı'nın bilimden tamamen uzak olması ve gelişime kapalı olmasıydı. Ayrıca Osmanlı'ya ait hiçbir iktisadi ve finansal yapının oluşturulamamasıydı. Finansal açıdan tümüyle Yahudi sermayesine mahkûmdu. 

Parasal sisteme geçişi veya herhangi bir düzenlemeyi bırakın, ekonomiye dair fikri olan tek bir yetişmiş insanı bile yoktu. 

İşte tüm bunlar arka arkaya dizilince çöküş de kaçınılmaz olmuştu. 

Sırf bu nedenle daha Cumhuriyet ilan edilmeden önce Atatürk, Milli İktisat Kongresi'ni yapma gereği duymuştu. 

Her şeyin farkında olan Atatürk, finansal açıdan bağımsız olmadan ülke gelişiminin mümkün olamayacağını çok iyi biliyordu. 

Bu yüzden iyi bir hazırlık döneminden sonra 1931 yılında bağımsızlığımızın sembolü olan Merkez Bankası'nı kurmuş ve faaliyete geçirmişti. 

O günden 2001 yılına kadar MB milletin sıkıntılarına derman oluyor ve çok kötü hükümetlere rağmen yine de varlığı ile güven sağlıyordu. 

2001 yılına gelindiğinde ise bir türlü MB'yi tam olarak ele geçiremeyen küresel finans çeteleri, ancak işgal kuvvetlerinin gelip çıkartabileceği bankacılık yasasını bizim siyasetçilerimizin basiretsiz tutumları sayesinde çıkarttılar. Çıkarılan birçok yasa milletin mutfağına ve cebine indirilmiş darbe niteliği taşıyordu. 

Bu elim MB yasasının en şiddetli tahribatı yaratan maddesi ise, 56. maddesidir. 

Madde 56- (25/4/2001 tarihli ve 4651 sayılı Kanun ile değiştirilen şekli) 

Banka, Hazine ile kamu kurum ve kuruluşlarına avans veremez ve kredi açamaz, 

Hazine ile kamu kurum ve kuruluşlarının ihraç ettiği borçlanma araçlarını birincil piyasadan satın alamaz. 

Banka, bu Kanunla yetki verilen işlemler dışında avans veremez ve kredi açamaz, vereceği avans ve açacağı kredi teminatsız veya karşılıksız olamaz, her ne şekilde olursa olsun kefil olamaz ve doğrudan kendisi ile ilgili işlemler dışında teminat veremez. 

Küresel tefecilerin Türk milletine indirdiği bu büyük darbenin hiç kimse farkına bile varamadı. Bu yasa hiç kimse tarafından fark edilemedi ve eleştirilmedi. 

Anlı şanlı bol soslu ekonomist unvanlı cahiller tarafından işin hiç konuşulmaması gereken tarafları yıllardır temcit pilavı gibi ekranlara konulup kaldırıldı. Tam kadro ekâbir takımı faizlerin neden yükselmediğini konuştu. 

"Aman Allah'ım MB para basıyor" diyerek adeta MB'yi küresel finans çetelerine ihbar ettiler. 

Sıkılaştırılmış para politikası şart dediler. 

"Milletçe kemer sıkmalıyız, ancak böyle kurtuluruz" şeklinde zırvalar dolusu nasihatlerde bulundular. Ama hiçbir Allah'ın kulu, 2001 yılında çıkartılan Merkez Bankası yasasının 56.maddesi üzerinde tek bir cümle dahi etmedi! 

Olan şey neydi bu yasa çıkmadan… 

Daha önceleri MB Hazine'ye her sıkıştığında parasal destekte bulunuyor ve millet rahat bir nefes alıyordu. Kamu idaresi de rahatça yatırımlarını yapabiliyordu. 

MB ayrıca Hazine'ye gerektiğinde avans niteliğinde desteklemelerde bulunuyordu. 

O dönemlerde çiftçiler başta olmak üzere, birçok kesimde kolaylık olması bakımından avanslar veriliyordu. Ayrıca MB doğrudan, yani birincil elden Hazine'ye farklı enstrümanlar üzerinden destek sağlıyordu. 

Bu sistemden en çok zarar eden ve hiç hoşlanmayan kesim, elbette ki, bankacılık sektörüydü. 

Yabancı bankacılık sektörü başta olmak üzere, IMF-DB ve bilumum küresel ahtapotlar devreye girerek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Merkez Bankası'nın şah damarına bir darbe vurmaya karar verdiler. 

İşte 2001 yılında sokağa tiyatrodan ve tırışkadan sebeple atılan yazar kasanın arka planında bu gerçek ve dahası vardı. 

Derken kriz çıkarıldı ve Derviş tek kurtarıcı olarak aynı küresel çetelerin Türkiye ayağını temsil eden medya tarafından millete pompalandı. 

Derviş gelmeden önce bu yasaların çıkartılmasını şart koştu ve dediği gibi de oldu. 

Şimdi yıl 2024 ve Derviş yasaları olarak bilinen ihanet yasaları ile millete darbe üstüne darbe indiriliyor. 

An itibariyle bütünüyle yabancı üst akıl sahiplerinin yörüngesinde bulunan Atatürk'ün MB, Türk milletini toptan icralık hale getiren uygulamalarıyla, en büyük finansal darbeyi yapan kurum haline dönüştü. 

Bu sayede daha önce adı sanı okunmayan bankaların sadece 10 adetinin 2023 yılı kazancına bir bakın, ne demeye çalıştığımı belki daha net anlarsınız. 

Bankacılık sektöründeki en yüksek aktif büyüklüğe sahip 10 banka, 2023 yılında 506,8 milyar liralık kar elde ederek rekor kırdı. 

2022 yılının tamamında ise bankacılık sektörünün net kazancı, 433,5 milyar lira olmuştu. 

Azıcık zeka sahibi olan bir düşünür! Bankalar bu kazancı kimden elde etti? 

Gariban vatandaşımızdan. 

Peki, sadece 2 yıllık kazancı 1 trilyon lirayı aşan bankalar yerine bu paralar devlet bankaları tarafından sıfır faizle vatandaşa destek olarak verilse idi ne olurdu? 

Bankalar para kazanamazdı.  Millet abat olurdu. 

Sizce hangisi daha iyi? 

Peki, ey aziz Türk milleti! 

Siz neden ayağınıza sürekli kurşun sıkarak topal ördek gibi devamlı sürünmeyi bir amentü haline getirdiniz? 

Her şey sizin tercihlerinizle olmuyor mu? 

Seçim zamanı başka ülkeden gelip oy mu kullanılıyor bu memlekette? 

Bence oturup ağlamak yakarmak yerine, nerede ve kime yanlış yaptık diye iyi bir muhasebe yapınız. 

Hadi eyvallah…