Ekonomideki gidişatı sadece seçim öncesi yaşanan yalancı baharlara göre değerlendirmek şüphesiz sağlıklı bir sonuca götürmez.
Yaşananları bütüncül olarak ele alıp tüm yönleriyle değerlendirmek gerekiyor. Örneğin sadece ihracattaki rekorlardan bahsedip, ithalat ve dış ticaret açığında kırılan daha fazla rekorları görmezden gelmek doğru bir yaklaşım değil.
Ülkeyi yönetenler bardağın sürekli dolu tarafını görüp, millete de bunu pazarlamaya kalkarlarsa, bardağın çoğu boş olan kısmı ne olacak? Üstelik boş olan kısım daha da artıyor.
Ülkeyi yönetmek demek, hiçbir ayrım yapmadan, adil bir şekilde milletin sorunlarını çözmek demek. Ama söyler misiniz yüzde 10'un refahı, yüzde 90'a pazarlanınca bu adalet sağlanabilir mi?
Bugünkü yazımda, hükümetin görmediği, görmezden geldiği ve millete göstermek istemediği bardağın boş tarafından biraz bahsedelim.
Birinci örneğimiz, ekonomik zorluklar altında ezilen esnafımızın artık dayanamayıp iflas bayrağını çekmesi…
2022 yılında 125 bin 892 esnaf iflas ederek kepenk kapattı. Bu, her ay 10 bin 491, her gün ise 349 esnafımızın kepenk kapattığı anlamına geliyor.
Ayrıca partili cumhurbaşkanlığı sisteminin devreye girdiği 2018 yılından 2022'ye kadar geçen süreçte iflas eden esnaf sayısı 548 bin 374'e yükseldi.
Yani yeni sistem, bırakın esnafın iflas etmesini önlemesini, bilakis artırdı.
Geçen yıl en fazla iflasın yaşandığı illerimiz şöyle: 13 bin 160 iflasla İstanbul birinci, 8 bin 400 iflasla İzmir ikinci, 6 bin 811 iflasla Ankara üçüncü, 5 bin 912 iflasla Antalya dördüncü…
Dikkat ederseniz vatandaşlarımızın bağını bahçesini satarak bir umutla iş bulmak ya da kurmak için gittiği büyük şehirler bugün mevcut işletmelerini koruyamıyor. İflas eden edene…
İş-Kur'a işsizlik maaşı başvuruları neden tırmanıyor, TÜİK'in geniş tanım işsizlik olarak tanımlanan "atıl işgücü" neden kabarıyor, işte bu soruların cevabı bu iflaslarda saklı… İstihdam kapısı olan işletmeler, dükkanlar kepenk kapatırsa işsizlik probleminin çözülebilmesi hiç mümkün mü?
İkinci örneğimiz ise, tarım ve gıda sektörüyle ilgili…
Normal şartlar altında dış ticaret açığı ve cari açığı kapatacak, borçlarımızı ödeyecek katma değeri en yüksek sektörümüz ama maalesef her geçen gün bu temel ve stratejik sektörde de açık vermeye doğru hızla gidiyoruz.
Şimdi rakamlara bir bakalım. Tarım, gıda ve içecek sektöründe, 2022 yılının ilk 11 ayında ihracat, önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 14.7 oranında artarak 22.65 milyar dolara, ithalat yüzde 26.5 artarak 18.62 milyar dolara ulaştı.
2022 yılının ilk 11 ayında dış ticaret fazlası önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 19.9 düşüşle, 4.03 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Sektör yıl genelindeki net ihracatçı konumunu korumasına rağmen geçtiğimiz yılki dış ticaret fazlasının gerisinde kaldı. Yılın ilk aylarında dış ticaret fazlası önceki yılın yüzde 50 üzerindeydi. Mart ayında bu oran yüzde 101.5'e ulaştı. Ancak Nisan, Mayıs ve özellikle Haziran aylarındaki yüksek aylık ithalat rakamları ve Mayıs ayında aylık bazda dış ticaret açığı verilmesi, dış ticaret fazlasını aşağıya çekti.
Sektörde ithal ettiğimiz ürünler ise ülkemizde rahatlıkla üretim gerçekleştirebildiğimiz ürünler…
2022 yılının ilk 11 ayında en çok ithal edilen ürünler sırasıyla buğday (2.9 milyar dolar), soya fasulyesi (1.9 milyar dolar) ve ham ayçiçeği yağı (1.4 milyar dolar) oldu.
Üretebileceğimiz ürünlere milyarlarca dolar para ödemişiz.
Üstelik buğdayı, savaşta olmayan Türkiye olarak, savaşta olan Rusya ve Ukrayna'dan ithal ediyoruz. Yılın ilk 11 ayında Rusya'dan 2.1 milyar dolarlık, Ukrayna'dan ise 0.6 milyar dolar, buğday ithalatı gerçekleştirdik.
AKP'nin uyguladığı ekonomi politikaları, gördüğümüz gibi, esnafımızı iflasa sürüklerken, tarım ülkesi olan ülkemizi bu sahada da ithalata bağımlı duruma getirdi.
Bu girdaptan kurtulmak mümkün ancak doğru bir ekonomik sistemin devreye konulması lazım. Bu da sadece ve sadece Prof. Dr. Haydar Baş'ın dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli'dir.
Esnafımız, tarım köylümüz çıkış için bu modeli uygulayacak Bağımsız Türkiye Partisi'ni ve lideri Hüseyin Baş'ı baş tacı etmelidir.
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025