85'in yaz aylarındayız.
Ahmet Celal Kasap İcmal'in dağıtım müdürü ben de yardımcısı. İstanbul Fatih'te taş mektebin karşısında büro.
Ahmet Celal Bey lise çağındaki gençlerden 6-7 kişilik bir grubu Trakya tarafına abone yapmaları, dergi satmaları için göndereli bir hafta olmuş fakat bir haber alamamışız. Mecburen bir koli dergi alarak ben de Edirne'ye doğru yola çıktım. Günün sonunda, Murat Çabaz'ın Hasan Akgül'ün isimlerini hatırladığım grubu bir camimi avlusunda dinlenirken buldum. Trakya bölgesinde İcmal gezilerinde onlar için ikinci hafta, benim için ilk gün olmak üzere programımız sürdü.
Hep beraber bir il merkezine gidiyoruz. İkişerli gruplar halinde ilçelere dağılıyoruz ve akşama belirlediğimz yerde buluşuyoruz. İki günde, üç günde bir de İstanbul'u arayarak bulunduğumuz yeri ve işlerin nasıl gittiğini haber veriyoruz.
Kırklareli'nin tüm ilçelerini gezdik, kıyıdaki İğneada ilçesini gezerken bir esnaf, karşı kıyıdaki gemileri göstererek "O gemiler Bulgaristan'a ait, burası tam sınır" dedi. Dedim ki; çok şükür elimizde İcmal dergisi olduğu halde sınıra kadar geldik, önümüze deniz çıkmasaydı daha öteleri götürecektik bu mektubu. Telefon etmek için girdiğimiz postanede Erzurumlu bir hemşehrimizle karşılaştığımızı iyi hatırlıyorum.
Demirköy ilçesinde Merkez camide birkaç vakit namaz kılınca cemaatle tanıştık. Benim ilahiyat fakültesini yeni bitirdiğimi öğrenince çoktan beri müftüleri olmayan ilçenin ileri gelenleri Demirköy'e müftü olmak için müracat etmem noktasında hayli ısrar etmiştiler. Aynı ilçede, inşaatçılık yapan İspirli bir hemşehrimize misafir olmuştuk.
Hasan ki ben hep Uzun Hasan derdim. En uzunumuz oydu çünkü. Girdiğimiz her dükkanda tanışma faslından sonra "Çay içer misiniz?" sorusunu, sabah saatleri ise "Kahvaltıdan sonra inşaallah", öğleden sonra ise "Yemekten sonra inşaallah" diye cevaplardı.
Gün boyunca herkes gittiği ilçede çalışmış, dergi satmış, abone yapmış ya da hiçbir şey yapamamış, ama her halukârda yorgun-argın sabah dağılırken belirlediğimiz yerde buluşuyoruz. Güneş ufuktan kaybolmak üzere, kuşlar yuvaya, herkes evine döndüğü saatlerde, kalacak yeri henüz belli olmayan bizlerin üzerine ister istemez bir hüzün çökerdi. Ama hiç dışarda kalmadık, ya akşam namazına müteakip ya da yatsıdan sonar bir kapı açılırdı mutlaka. Kırklareli'nde oteli olan bir hacı ile tanışmıştık; siz demişti, madem ki Allah rızası için, bu vesile ile insanlara üç-beş kelime öğretmek için böyle genç yaşta yollardasınız, bu civarda olduğunuz her akşam otelimin kapısı size açıktır, istediğiniz kadar kalabilirsiniz. Edirne'de bir yurtta, Tekirdağ'da bir müezzin arkadaşta misafir olmuştuk.
Bu gezide tanıştığımız, konuştuğumuz, dergi sattığımız insanların herhangi bir istifadeleri oldu mu bilemiyoruz ama bizlerin, insanları tanıma, insanlarla ilişki kurma noktasında çok tecrübeler kazandığımız bir gerçekti.
Ahmet Celal Kasap İcmal'in dağıtım müdürü ben de yardımcısı. İstanbul Fatih'te taş mektebin karşısında büro.
Ahmet Celal Bey lise çağındaki gençlerden 6-7 kişilik bir grubu Trakya tarafına abone yapmaları, dergi satmaları için göndereli bir hafta olmuş fakat bir haber alamamışız. Mecburen bir koli dergi alarak ben de Edirne'ye doğru yola çıktım. Günün sonunda, Murat Çabaz'ın Hasan Akgül'ün isimlerini hatırladığım grubu bir camimi avlusunda dinlenirken buldum. Trakya bölgesinde İcmal gezilerinde onlar için ikinci hafta, benim için ilk gün olmak üzere programımız sürdü.
Hep beraber bir il merkezine gidiyoruz. İkişerli gruplar halinde ilçelere dağılıyoruz ve akşama belirlediğimz yerde buluşuyoruz. İki günde, üç günde bir de İstanbul'u arayarak bulunduğumuz yeri ve işlerin nasıl gittiğini haber veriyoruz.
Kırklareli'nin tüm ilçelerini gezdik, kıyıdaki İğneada ilçesini gezerken bir esnaf, karşı kıyıdaki gemileri göstererek "O gemiler Bulgaristan'a ait, burası tam sınır" dedi. Dedim ki; çok şükür elimizde İcmal dergisi olduğu halde sınıra kadar geldik, önümüze deniz çıkmasaydı daha öteleri götürecektik bu mektubu. Telefon etmek için girdiğimiz postanede Erzurumlu bir hemşehrimizle karşılaştığımızı iyi hatırlıyorum.
Demirköy ilçesinde Merkez camide birkaç vakit namaz kılınca cemaatle tanıştık. Benim ilahiyat fakültesini yeni bitirdiğimi öğrenince çoktan beri müftüleri olmayan ilçenin ileri gelenleri Demirköy'e müftü olmak için müracat etmem noktasında hayli ısrar etmiştiler. Aynı ilçede, inşaatçılık yapan İspirli bir hemşehrimize misafir olmuştuk.
Hasan ki ben hep Uzun Hasan derdim. En uzunumuz oydu çünkü. Girdiğimiz her dükkanda tanışma faslından sonra "Çay içer misiniz?" sorusunu, sabah saatleri ise "Kahvaltıdan sonra inşaallah", öğleden sonra ise "Yemekten sonra inşaallah" diye cevaplardı.
Gün boyunca herkes gittiği ilçede çalışmış, dergi satmış, abone yapmış ya da hiçbir şey yapamamış, ama her halukârda yorgun-argın sabah dağılırken belirlediğimiz yerde buluşuyoruz. Güneş ufuktan kaybolmak üzere, kuşlar yuvaya, herkes evine döndüğü saatlerde, kalacak yeri henüz belli olmayan bizlerin üzerine ister istemez bir hüzün çökerdi. Ama hiç dışarda kalmadık, ya akşam namazına müteakip ya da yatsıdan sonar bir kapı açılırdı mutlaka. Kırklareli'nde oteli olan bir hacı ile tanışmıştık; siz demişti, madem ki Allah rızası için, bu vesile ile insanlara üç-beş kelime öğretmek için böyle genç yaşta yollardasınız, bu civarda olduğunuz her akşam otelimin kapısı size açıktır, istediğiniz kadar kalabilirsiniz. Edirne'de bir yurtta, Tekirdağ'da bir müezzin arkadaşta misafir olmuştuk.
Bu gezide tanıştığımız, konuştuğumuz, dergi sattığımız insanların herhangi bir istifadeleri oldu mu bilemiyoruz ama bizlerin, insanları tanıma, insanlarla ilişki kurma noktasında çok tecrübeler kazandığımız bir gerçekti.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025