Geçtiğimiz Cumartesi akşamı Meltem TV ekranlarında Diyalog özel programında muhterem üstadım Prof. Dr. Haydar Baş Beyefendiyi dinledik. Karşılıklı sohbet şeklinde geçen programın ilk bölümlerinde söz alan konukların konuşmalarına Üstad, kısa açıklamalar ve eklemeler yaparak bizleri aydınlattı. Ancak ikinci reklam arasından sonraki son bölümde muhterem Üstad (çokça alıştığımız üzere);Peygamber Efendimiz'den Hz. Ali'ye, Hz. Hüseyin'den Muaviye ve Yezid'e, Hacı Bektaş'tan Ahmed Yesevi'ye, Atatürk'ten günümüze uzanan tarihi bir perspektif...Rusya'dan Yunanistan'a, Irak'tan Suriye'ye, İran'dan Libya'ya, Venezuela'dan BRICS ülkelerine geniş bir dış politika...Tarımdan hayvancılığa, enflasyondan işsizliğe, faiz politikalarından dış ticarete ve Milli Ekonomi Modeli'nin kodlarına kadar uzanan geniş bir ekonomi...Milletimizin birliği-beraberliği, Anadolu'nun İslamlaşması, Türk-Kürt-Laz-Çerkez kardeşliği, dinler arası diyalogdan besmeleyle kilise açılmasına, tek bilek tek yürek nasıl olunura getirdiği sosyolojik izah...Ve tüm bu konuları tasavvufi bir mânâ ışığında harmanlayıp hepsinin birbiriyle ilintisini kurarak muhteşem bir konuşma yaptı. Sanırım benim gibi sizler de bu muhteşem vizyonu nefessiz izlemişsinizdir.Programın bitişinden sonra birlikte seyrettiğimiz misafirime şunu sordum: "Biz kandırıldık, ne kadar safmışız, bizi de kullanmış olabilirler, kimse bize bunları anlatmadı gibi cümleleri neredeyse her gün ağızlarından duyduğumuz bizi yönetenler; bir gün önce söylediğiyle bir gün sonra yine kendisi çelişenler; sıfır sorundan sıfır komşuya bizi getirenler; Ortadoğu Müslüman coğrafyasını kana bulayan Büyük Ortadoğu Projesine eşbaşkanlık edenler; çözüm süreci diye diye PKK'yla pazarlık ederek ülkeyi bölünmenin eşiğine getirenler ve tüm bunlara rağmen hâlâ en büyük politikacı olduğunu düşünen bizi yönetenler, şu vizyonu, şu bilgeliği dinlemiş olsalar -ki dinliyorlar- sence ne yaparlar?"Misafirim bana baktı, düşündü, tekrar baktı ve Üstad'ın konuşmasındaki kucaklayıcı, sarmalayıcı havanın etkisinden olsa gerek; "Yarın sabah Haydar Hoca'nın kapısına gelip 'Hocam düş önümüze de şu anlattıklarını bize de öğret, bu ülke için ne gerekiyorsa yapalım' derler" dedi."Peki, Hocam yıllardır bunları anlatmasına rağmen neden kapısını çalmak şöyle dursun görmezden gelip kulaklarını tıkıyorlar?" diye sordum.Cevap yok, sessizlik...Misafirimi gönderdim.Oysaki cevabı çok basitti. Alınan oyların, iktidarın, saltanatın, şöhretin, makamların her şey olduğunu sürekli kulaklarına fısıldayan kocaman bir nefis... O nefsi yenmenin anahtarı da Haydar Hoca'da.Demek ki çözüm yine o kapıda.
İbrahim Kocaman / diğer yazıları
- Nefis / 07.02.2015
- Ehl-i Beyt üniversitesi / 19.01.2015
- Bayram kredisi / 16.10.2014
- Bu imtihan kaybedilirse / 26.03.2014
- Eyy halkım! / 12.03.2014
- Kumpas / 22.01.2014
- İmtihan / 18.01.2014
- Dış güçler ve faiz lobisi / 05.01.2014
- Ehl-i Beyt üniversitesi / 19.01.2015
- Bayram kredisi / 16.10.2014
- Bu imtihan kaybedilirse / 26.03.2014
- Eyy halkım! / 12.03.2014
- Kumpas / 22.01.2014
- İmtihan / 18.01.2014
- Dış güçler ve faiz lobisi / 05.01.2014