Bütün bu gelişmeler konusunda hicrî ikinci yüzyıldan itibaren İslâm ülkelerinde yaygın hale gelen siyâsi, dinî, itikâdı ve fıkhı görüşler arasında Hz. Peygamberin ve ashabının yolunu savunmak için ortaya çıkan imamlar, ehli sünnet akîdesini sistemleştirmişler, ehli bid'ate karşı mücadele etmişlerdir. Hasanü'l-Basrî (110/128), bu hareketi sistemleştirenlerin ilki sayılmaktadır. Ehli sünnet akîdesinin esaslarını ortaya koyması yönüyle İmamı Azam Ebû Hanife'yi de bu ekolün öncülerinden saymak gerekir. Ehli sünnet ve'lcemaât'in selefilerden farklı metotlarıyla tanınan Ebû MansurelMâturîdî (ö.333) ve Ebu'lHasan elEş'arî (ö.324), sünnetin izleyicisi düşüncenin olgunlaşmasında özel role sahiptirler.Ehli sünnet âlimlerinin günlük hayat ile ilgili olarak bazı farklı görüşler ortaya koymuşsalar da hepsinin dayandığı temel; Kitap, Sünnet ve bu iki kaynağa uygun olan sarih ve sahih akıldır. Aralarındaki bazı farklı görüşler esasa taalluk etmeyen ve muamelat sayılan konularda görülmüştür. Bu ihtilâfların çoğu, lâfzîdir.Ehli sünnet, önceleri; "ehli sünneti hassa" olarak bilinirdi. Daha sonraları "Ehli Sünneti âmme" adıyla şöhret buldu. Gerçek şu ki; Kur'an ve sünnette yer verilmeyen, ashâb ve tâbiînin de üzerinde görüş beyan etmedikleri meselelere dalmayıp, dinî nasları yorumlamadan onları olduğu gibi alanlara, Ehli sünneti hassa, ehli tevhid veya Selefiyye denildi. Hakkında nass, Sahabe ve tâbiînin görüşü bulunmayan bazı itikâdı meseleleri de yeni bir metodla inceleyerek, gerektikçe te'vile gidenlere ise ehli sünneti âmme adı verildi. Eş'âriyye ve Mâtûridîyye gibi (İzmirli İsmail Hakkı, Yeni İlmî Kelâm, s.97).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.